Din İle Kandırmak
İnsanoğlu türedikten bu yana, aşama aşama geldi toplumlar...
Her toplumun içinden sisteme, statükoya başkaldıranlar olmuştur.
Başkaldıranların felsefesi düşüncesi ne olursa olsun, hepsinin ortak derdi şudur; bu düzeni yıkacağız. Zalimleri devirip zulmü ortadan kaldıracağız...
Oysa bilmiyorlar(dı) ki, her zaman güç ve para kazanıyordu. Ve bu döngü böyle devam edecekti... Dünya döndükçe de hep güçlüler kazanacaktı... Yeryüzünde hiçbir zaman zulüm bitmemiştir. Zulüm ve haksızlıkla mücadele eden pek çok insanlar olmuşsa da, kısmi başarı sağlayanlar olduğu gibi, sadece yaptıkları mücadele ile kalıp hiçbir başarı elde edemeyenlerin daha çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz.
Tarihte insanlar arasında ilk mücadele, ilk savaş, Hz. Âdem’in çocukları olan Habil -Kabil kardeşler arasında başlamış ve ilk insan ‘kan’ı, kardeş Kabil, Habil’i öldürerek dökmüştür yeryüzünde… Ta ki ondan sonra dünyanın dengesi bozulmuştur.
Tarih boyunca en fazla iki şey insanlığı meşgul etmiştir. Bunlar menfaat ve din olmuştur. Aslında bu her iki vazgeçilmez unsur da, insanların fıtratında vardır. Tüm insanlar fıtraten hem kendi menfaatlerini isterler, hem de şöyle veya böyle herkes bir şeye inanır. İnanma ihtiyacı hisseder… Yaratıcı insanları yaratmış onlara çeşitli imkânlar sunmuş, nimetler vermiş ve bazı temel kurallar koymuştur. Yaratıcı-Allah- kullarını başıboş bırakmamış, onlara peygamberler ve peygamberler aracılığıyla uymaları için emir ve yasaklar koymuştur. Bu kuralların-emir ve yasakların- tümüne ‘DİN’ adı verilmektedir.
Din, insanları Allah’ın emirlerine uymayı, Tevhidi, toplumları disipline ederek huzur ve refahı sağlamayı, yardımlaşmayı ve kaynaşmayı sağlamak içindir. Bunun yanında Din, Allah’a ibadet etmeyi de içermektedir. Bu ibadetler, yine kişilerin ibadet vesilesiyle nefsi muhasebe ederek kötülük ve günahlardan kaçınmasına yardımcı olmasını sağlamak içindir. Dolayısıyla;
Dinin aslı ve temel hedefi başta Tevhidi sağlamaktır. Tevhid kısaca; Allah’ı zatında ve sıfatında birlemektir. Yani O’nun yerlerin ve göklerin, yaratılmışların ve her şeyin tek sahibi ve yaratıcısı olduğuna inanmaktır.
Buna kalben inandıktan sonra Din, insanların iyiliği, huzuru ve faydası içindir. Ancak her zaman ve her devirde din bezirganları çıkmış, onu kötüye kullanarak, din mensuplarını korkutarak ve etkileyerek, din üzerinden baskı, rant elde ederek kendilerine bir üstünlük payı çıkaranlar olmuştur. Ve halen bunu devam ettirenler vardır.
Yoksa ilahi din kötü bir şey değil, bilakis çok iyi bir yönetim şekli ve sistemdir. Mesela bir örnek vermek gerekirse;
Demiri örnek verecek olursak, demir tek başına kötü bir şey mi diye sorsam, eminim herkes hayır diyecek. Hepimiz biliyoruz ki, bugün demiri dünyanın her yerinde her ülkede ve her şehirde hatta her evde farklı farklı alanlarda ihtiyaca binaen kullanıyoruz.
Örnek; siz demirden bıçak yaparak, Allah rızası için Kurban keserseniz, sevap kazanırsınız, o etleri fakir fukaraya Allah rızası için dağıtırsanız daha çok sevap kazanırsınız. Ancak o bıçakla insan öldürürseniz, onunla hırsızlık yaparsanız... kötülük ve günah işlemiş olursunuz... yine demirden silah ve mermi yaparsanız ve bunlarla insanları öldürürseniz! O zaman da insanlığa en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Oysa her iki fiil de demir denen bir metal madde ile işleniyor.
Yukarıda tarihte en fazla insanları etkileyen iki şeyden birisinin din olduğunu söylemiştik. Bu yüzden kitleleri din ile kandırmak ve etki altında tutmak, sömürmek... çok kolay olmuştur. Günümüzde tüm peygamberlerin Şeriatında olduğu gibi İslam şeriatında da ciddi bozulmalar,-ekleme ve çıkarmalar- olmuştur.
Bu konuda Ali Şeriati Şöyle der; "Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu."