Deprem, “Geliyorum” Diyor

Deprem, “Geliyorum” Diyor

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 20 yıl geçti. O zamanlar daha çocuk yaştaydım. Eski, tüplü televizyonumuzdan yaşanan afetin içler acısı halini izlediğimiz o günler halen dün gibi aklımda. Binlerce insanımız hayatını kaybetti. Binlercesi evini, ailesini, sevdiklerini kaybetti. Ülke olarak büyük bir travma yaşadık. Öyle ya da böyle bu doğal afetin izlerini silmeye, yaralarını sarmaya çalıştık. Derken 2011 yılında depremin korkunç yüzüyle tekrar karşılaştık. Bu kez de ülkemizin en doğusunda Van depremini yaşadık. Aynı şekilde bu deprem de büyük travmalara yol açtı. Van depremi olduğunda ben üniversiteyi okuyordum ve bu depremi bizzat yaşayanlardan biri de bendim.

    İstatistiklere bakıldığında ülkemizde hemen hemen on yılda bir büyük depremler yaşanmış. Bu durum bizlere gösteriyor ki ülke olarak bir deprem kuşağında yer alıyoruz ve bundan sonra da ülkemizde depremler olmaya devam edecektir.

    Yaklaşık yirmi gün önce Kartal’da bina çöktü. Aradan birkaç hafta geçti ki Çanakkale’de şiddeti 5,0 olan ve İstanbul’da da hissedilen bir deprem meydana geldi. Hemen hemen her gün yaşadığımız onlarca düşük şiddetli deprem de yaşayabileceğimiz büyük depremlerin habercisi. Yani sözüm o ki deprem “her an gelebilirim hazırlıklı olun” diyor bize. Bu noktada bu soruyu kendimize sormamız lazım; Geçmişte depremin acı yüzüyle defalarca karşılaşmış olmamıza rağmen ve her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olmamıza rağmen bu durumdan ders alıp depreme yeterince hazırlanabildik mi? Bu soruya hepinizin “hayır” dediğini duyar gibiyim. Aslında bu konuda ülkemizde pek çok hazırlık, pek çok çalışma yapıldı, yapılıyor da ancak bunlar yeterli değil. Daha fazla hazırlık yapmamız lazım. Yerel seçimlerin arifesine olduğumuz bu günlerde bu konunun daha fazla gündemimizde yer alması lazım. Hangi partiye oy vereceksek, hangi belediye başkan adayını destekleyeceksek kentsel dönüşüm ve depreme hazırlıklı olma konusunda projeler üretmeleri konusunda ısrarcı olmamız lazım. Geçtiğimiz günlerde Çevre Ve Şehircilik Bakanlığımızın tüm valiliklere göndermiş olduğu riskli binaların tespit edilmesi ile ilgili genelge oldukça olumlu ve önemli bir adımdır. Bizler de vatandaşlar olarak bu konuda gerek hükümete gerekse ilimizdeki yerel yönetimlere destek olmamız lazım. Ev sahipleri birkaç ay daha fazla kira alma ümidiyle kiracısını riskli binada oturtmamalı. Riskli binalarda oturan mülk sahipleri, el ele vererek eğer riskli ise binalarının yenilenmesi hususunda birlikte gayret göstermeli. Okullarda ve değişik kurumlarda depreme hazırlık tatbikatları sıklıkla yapılmalı. Unutmamalıyız ki Bugün yapacağımız fedakârlıklar yarın yaşanması muhtemel felaketlerin önüne geçecektir. Aksi takdirde felaket yaşandıktan sonra ah vah etmemizin hiçbir getirisi olmayacaktır. Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: “Deprem öldürmez bina öldürür” gerçeğini unutmadan depremle iç içe yaşamaya daha hazırlıklı olmalıyız. Çünkü deprem “geliyorum”diyor.