Küçük adımlarla başlayalım. İlk adım, yasal değişiklikler yapılsın, tutuklananlar serbest bırakılsın. İki, Öcalanın konumu değişsin. Üç, diyalog mekanizması kurulsun. Bu süreçte Öcalan, PKKye sınır dışına çıkma talimatı verir.
Kürt denklemi artık Biz Kürt realitesini tanıyoruz. Kürt kardeşlerim, canlarım, ciğerim demenin çok ötesine geçti. Kürtler artık Ortadoğuda siyasete yön veren güç. Bölgede siyaset hesaplayan herkes Kürtleri hesaba katmak zorunda.
Bugüne dek Kandile çıkmış Kürt liderlerini kim indirebildi? Talabani ve Barzani de 15 yıl önce Kandildeydi. Saddam indirebildi mi onları? Kandili kimse kuşatabildi mi? Kandile çıkmış Kürt liderler çözüm olmadan Kandilden hiç inmediler.
***
NEDEN SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Türkiye aslında Kürt meselesinde ve PKK sorununda çok kritik bir dönemeçten geçiyor. PKKnın silahlı eylemlerinde ve ordunun operasyonlarında otuz yıldır olduğu gibi gençlerimiz ve çocuklarımız gene ölmeye devam ediyor, yaşanan bu kan banyosu geçmişin tekrarı gibi geliyor ama öyle değil. Artık çok farklı sesler çıkıyor. Bugüne dek her PKK eyleminden sonra intikam yeminleri yapan devlet, PKKnın Dağlıcadaki son karakol baskınından sonra, her zamanki gibi akan kan yerde durmayacak demek yerine daha çözüme yatkın bir ses çıkarıyor. Başbakan, PKK silahı bırakırsa biz operasyon yapma heveslisi değiliz diyor. Bu arada Kürt sokağının en saygın isimlerinden biri olan ve son seçimde BDP blokundan milletvekili seçilen Leyla Zana, çekinmeden konuşuyor ve bu sorunu AKPnin çözebileceğini ve çözüm için AKPnin desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Bu arada KCKnın ve Kandilin başı olan Murat Karayılan, PKKda bazı kontrol dışı unsurların derin devletle işbirliği yaparak İmralıda ve Osloda yapılan barış müzakerelerini sabote etmiş olabileceği ihtimalini dile getiriyor. PKKnın politikasını, biz artık karakol baskınları yapmıyoruz. Sadece devletin operasyonlarına cevap veriyoruz diye özetlediği bir dönemde PKK, Karayılanı yalanlarcasına Dağlıcada karakol baskını yapıyor. Kürt siyasetinin temsilcisi BDP, PKK bütün silahlı faaliyetlerini durdursun diyerek PKKya çağrıda bulunuyor. Bu arada Amerika ve Irak Kürdistanı da hareketleniyor ve Barzani, Erdoğana destek veriyor. Suriyede Esede karşı muhalefetin başına Türkiyenin de onayıyla bir Kürt lider getiriliyor. Bütün bunlar ne anlama geliyor, hangi sürecin habercisi oluyor? Bu süreci, Kürt sorununun çözümünde muhataplardan biri olan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaşa sorduk. Tartışılması gereken cevaplar aldık.
BDP eş başkanı Selahattin Demirtaşla yaptığımız ve dün birinci bölümünü yayımladığımız konuşmayı kaldığımız yerden sürdürüyoruz.
NEŞE DÜZEL: AKP, bu ülkede demokratikleşme yolunda pek çok önemli adım attı. AKP için Kürt sorununun çözümünde hiçbir şey yapmadı diyebilir misiniz?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ: 2002de AKPyi kuranlar, statükocu rejimden bunalmış olan toplumun değişim ve dönüşüm talebini doğru okudular. Özellikle AB süreci çok etkiliydi ve dış dinamik rüzgârını AKPyi kuranlar doğru yakaladılar ve reform sürecini başlattılar. Ama...
Evet, ama...
Demokratik bir kültür oluşturamadıkları için bir müddet sonra güç ve iktidar delisi oldular. Devletleştiler! Aslında kendilerinin bile hayal edemeyeceği bir büyüklüğe ulaştıklarında, gücü kontrol etmek ve yönetebilmek adına yapacakları iki şey vardı. Ya devleti merkezden küçültecekler ve iktidarı demokratik yoldan yerelle paylaşacaklardı. Ya da baskıyı arttırıp hegemonik bir güce dönüşeceklerdi. Onlar, ikinci yolu seçtiler. Demokratikleşerek egemenliği dağıtmak yerine, merkezileşerek tek adamlığı öne çıkardılar.
Peki, AKP şimdi ne istiyor sizce?
Ortadoğu toplumlarında kadına bakış açısı, dünyaya bakış açısının en net hâlidir. Bu ülkelerde kadına bakış bir turnusol kâğıdıdır. Şöyle söyleyeyim. Bir insan kadın özgürlüğüne nasıl bakıyorsa, dünyaya da öyle bakıyordur. Binlerce yıllık erkek zihniyeti her alana sirayet etmiştir bu toplumlarda. Başbakan ve bakanlarına bakın...
Ne görüyorsunuz?
Kadınla ilgili kullandıkları sözler ve yaklaşımların aynısını diğer özgürlüklerle ilgili de gösteriyorlar. Başbakanın kürtaj tartışmasından yola çıkarak, Kürtlerle ilgili ne düşündüğünü rahatlıkla kestirebilirsiniz. Ben sizin efendinizim diyor. Ruhların da, bedenlerin de halkların da efendisiyim diyor. Kürtlerin istediği özgürlüğü ve eşitliği, bu başbakan sağlayamaz.
Leyla Zana, bu sorunu Erdoğanın çözebileceğini ve onun desteklenmesi gerektiğini söyledi. Siz bu sözler hakkında tam ne düşünüyorsunuz?
Leyla Hanım kişisel görüşlerini ifade etti. Biz parti olarak Leyla Hanımın Başbakan desteklenmelidir, umut Başbakandır görüşüne katılmıyoruz. Başbakanın sorunu çözmeye gücü var ama niyeti yok. Başbakan iktidarını zorda hissetmedikçe asla özgürlükler konusunda adım atmaz. Bu yüzden muhalefet, Başbakanın özgürlükçü ve demokrat olmadığını iyi teşhir etmeli. Başbakan oy kaybetmeye başlamalı ki, bir şeyleri değiştirebilsin. Yoksa değiştirmeyecek. Güçlendikçe değiştirir. Biz onun arkasında durdukça ve Başbakan bizim verdiğimiz destekle güçlendikçe her şeyi değiştirir tezi, 2007 sonrasında çöktü. Bunu artık herkes görmeli!
Bazı araştırmalar Erdoğanın oyunun arttığını ortaya koyuyor. Siz de kamuoyu araştırması yaptırıyor musunuz? Sizin yaptırdığınız kamuoyu yoklamaları ne gösteriyor?
Şu anda Türkiye genelinde iki partinin oyu artıyor. BDPnin ve AKPnin oyu artıyor. Ama AKPnin Kürtler nezdinde oyu artmıyor. Aksine AKP, Kürtler nezdinde itibar, güven ve oy kaybı yaşıyor.
Leyla Zana sıradan biri değil. Erdoğanı böyle açıkça desteklemesi için bir neden olması gerekir. Siz bu nedeni biliyor musunuz?
Leyla Hanımla telefonda biraz sohbet ettik. Yüz yüze gelmedik. Mutlaka bir açıklaması vardır.
Erdoğanı neden desteklediğini sormadınız mı?
Bizi ikna edememiş demek ki. Biz tatmin olmadık. Kendisinin AKPye ve Erdoğana bakışı, partimizin görüşleriyle uyuşmuyor. Sadece partimizle değil, Kürt halkının çok önemli bir kısmının görüşleriyle de uyuşmuyor. Partimizi destekleyen ya da desteklemeyen Kürt halkı, umudu Erdoğanda görmüyor. Ona güç ve destek verirsek, kesinlikle bu sorunu çözer görüşü, sokakta hâkim olan bir görüş değil. Tam tersine, Roboskide özür dilemeyi bile zulüm sayan bir başbakana Kürtler umut bağlamaz.
Zana, Hürriyetteki röportajında, PKKnın bölünmesinin yaratacağı olumsuz sonuçlara da dikkat çekiyor. Sorunun çözümünü 50 yıl erteletir böyle bir bölünme diyor. Zana, devleti mi uyarıyor?
Hükümeti uyarıyor. Çünkü 30 yılda devletin hep böyle bölme girişimleri oldu. Ama ben şu anda devletin resmî görüşünün PKKyi bölmek olduğunu düşünmüyorum. Akıllıca olmaz bu. Şu anda devletin akıllıca davrandığını görüyorum. Devlet PKKyi bölme girişiminde bulunmuyor.
Devlet niçin PKKyı bölmek istemiyor?
Bölme, karşınızdaki gücü yani muhatabınızı daha tehlikeli kılar. PKK sonuçta örgütlü bir harekettir. Örgütlü bir güç her zaman muhatap alınabilir ve onunla birlikte çözüm geliştirilebilir. Bu gücün dağınık ve kontrolsüz bir hâle gelmesi ise tehlikelidir. Bu bölünme, ne Kürtlere, ne Türkiyeye, ne de devlete yarar. PKKnin birlik, bütünlük içinde kalması çözümü kolaylaştırır. Onun için devlet PKKyi böleyim diye bir şeye girmez bir kez daha. PKKyi tümden yok etmek ister ama bölme işine gitmez. Devlet daha çok BDPyi bölmeye çalışacaktır.
Niye?
Çünkü BDP, parlamentoda grubu olan bir siyasi güç. Bu siyasi güç karşısında devlet, özellikle Kürt coğrafyasında zorlanıyor. Bu yüzden de bölmeye çalışıyor. Bir de Başbakan, hangi partiden birkaç oyu biraraya getirebiliriz de, kimseye muhtaç olmadan tek başımıza anayasamızı yapabiliriz diye bir hesabın içinde. Yüzde üç dört oyu daha olsa tek başına anayasayı referanduma götürebiliyor çünkü. Ama BDPde ona ekmek yok. Blokla anlaşmadığı müddetçe bizden üç oy değil, tek oy bile alamaz.
Meclis Anayasa Hazırlama Komisyonunda BDP de var. Karayılan Başbakanın çok istediği başkanlık sistemini desteklediğini söyledi Avni Özgürele. Siz de başkanlık sistemini destekliyor musunuz?
Bu hâliyle desteklemeyeceğiz. Biz yerinden yönetim modellerini öneriyoruz. Özerklik, eyalet, federasyon tartışmaya açılmalıdır. Eğer bunlar benimsenirse, başkanlık sistemi anlamlı olur. Bizim önerdiğimiz demokratik özerklik, başkanlık sistemiyle de parlamenter sistemle de uyuşur. Yoksa bu hâliyle başkanlık sistemi diktatörlük sistemi olur.
Siz, Kürtlerin sadece AKPden değil, ateşkes için PKKdan da bir şey beklememesini söylediniz. Ateşkes için PKKdan da bir şey beklemiyor musunuz?
Hayır, hayır... Söylediğim şey çok farklı benim. Niye sözlerim anlaşılmıyor ki! İnsanlara, barış gelsin diye oturup beklemeyin, bir şeyler yapın diyorum ben. Yoksa ben, barış oralardan gelmez demiyorum. Tabii ki bu ülkeye barışı getirecek olan PKK ile AKPnin uzlaşmasıdır. Barış, onların anlaşmasıyla gelir. Ama onların oturup anlaşacağı günü beklemeyin diyorum ben. Sizler de barış için mücadele edin, onları barış yapmaları için zorlayın!
Zorlanmazlarsa ne olur?
Zorlamazlarsa barış gelmez. Zorlamaları lazım. Kürtler PKKyi, Türkler de AKPyi barışa zorlamalı. Biz zorlamazsak 50 sene daha savaşabilirler. Bunu anlatmaya çalışıyorum ben. Nasıl olsa PKK bir gün bize barışı getirir, AKP bir gün barışı getirir demeyin, tarafları barış için zorlayalım, diyorum.
Sorunu halklar çözsün, diyorsunuz. Kürt halkının temsilcisinin artık BDP olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Kürt halkının legal alandaki, siyasal seçilmiş temsilcisidir BDP. PKK ise sadece Türkiyede değil Ortadoğudaki Kürtlerin de önemli desteğini sağlamış bir örgüttür. PKK, BDPden çok daha büyük bir alana hükmediyor. Daha büyük bir nüfuz ve siyasi gücü var. BDP Türkiyede seçimlere giriyor ama PKKnin Suriye, İran ve Iraktaki Kürtler üzerinde de büyük bir siyasi gücü var
Irak Kürdistanında Barzaninin başkanlığında yarı bağımsız bir devlet var. Bu devletin bir ordusu var. PKK ise bu ülkenin içinde Kandilde silahlı bir güç. Üstelik siz, PKKnın orada siyasi bir güç olduğunu da söylüyorsunuz. PKKnın siyasi bir güç olması Barzaniyi rahatsız etmiyor mu?
Söylemlerinde bunu ifade ediyor. Kandilde barındırmayız diyor. PKKnın Kandilde üç dört bin gerillası var. Bunun siyasi etki yaratmadığı düşünülebilir mi? PKK, büyük bir siyasi güçtür orada.
Kendi devletinin topraklarında ayrı bir silahlı gücün dolaşmasına izin verebilir mi Barzani?
Vermezse ne yapacak?
PKKyı Kandilde barındırmaz.
Bugüne kadar Kandile çıkmış Kürt liderlerini kim indirebildi? Talabani ve Barzani de on beş yıl önce Kandildeydi. Saddama karşı savaş yönetiyorlardı. Saddam indirebildi mi onları? Kuşatabildi mi kimse Kandili? Barzani herhâlde herkesten daha iyi biliyor Kandilin ne olduğunu? Bugüne kadar Kandile çıkmış Kürt liderler çözüm olmadan Kandilden inmediler. Kim Kandile çıkmışsa, Kandili mesken tutmuşsa çözüm olmadan oradan inmediler. Çünkü Kandil zaptedilemez bir coğrafyadır. Kaldı ki PKK orada siyasi ve askerî olarak tümüyle kontrolü ele geçirmiş durumda.
Anlamadım...
PKK sonuçta sadece beş bin gerilladan ibaret bir örgüt değil. Avustralyadan Amerikaya, Avrupadan Ortadoğuda Kürtlerin yaşadığı coğrafyanın tamamında siyasi olarak etkisi var PKKnin. Siyasetin belirlenmesinde etki gücü var. Kandil bölgesinde onbinlerce nüfus, PKKnın sempatizanıdır aynı zamanda. Hewlerdeki, Süleymaniyedeki Kürtler PKKye sempati duyuyorlar. Bunları gidip yerinde gözlemleyebiliyoruz biz.
Son zamanlarda herkes Kürt sorunu global bir hâle geldi diyor. Bununla ne kastediliyor sizce?
Artık bölgesel bir sorun Kürt sorunu. Küresel güçlerin de etkili olduğu ve etki etmek istediği bir sorun bu. İşin Suriye, İran ve Irak boyutu var. Mesela Suriyede şu anda Kürt nüfusun yüzde 80i PKK sempatizanıdır. Ve oradaki Kürt nüfus, Esat rejiminin geleceğini belirleyebilecek bir pozisyondadır. Esata muhalefetin lideri de bir Kürt oldu şu anda.
Türkiyeye rağmen mi oldu?
Olmadı tabii ki. Türkiye, Kürtlerin desteğini almak istiyor. Ama Türkiye, Suriye Kürtlerinin güvenini kazanmak istiyorsa, işe Türkiye Kürtlerinden başlamak durumundadır. Önce Türkiye Kürtleriyle güven ilişkisi kuracak ki, Suriye Kürtleri ona güvenebilsin. Bu işler çözülmeye Türkiyeden başladığı takdirde, Türkiyenin Suriyede manevra olanağı güçlenir. Dolayısıyla Kürt denklemi artık Biz Kürt realitesini tanıyoruz. Kürt kardeşlerim, canlarım, ciğerim demenin çok ötesine geçti! Kürtler Ortadoğuda şu anda siyasete yön veren bir aktör. Kürtler bir güç artık. Ortadoğu siyasetini hesaplayan herkes Kürtleri hesaba katmak zorunda.
BDPye dönersek... Türkiyede BDP ateşkes için Kürt halkı adına tek başına mı konuşacak bundan sonra?
Hayır, tek başımıza biz konuşamayız. Öcalan bir realitedir. Kesinlikle kendisiyle görüşülmesi ve konumunun değiştirilmesi lazım. İmralıda bu şekilde rehine muamelesi gördüğü müddetçe BDPnin de eli kolu bağlanır. Biz de bir şey yapamayız. O nedenle KCK, Öcalan ve BDP eş zamanlı olarak devreye girmeli. Çünkü artık şu bir gerçek. BDPyi, Öcalanı ve KCKyi birbirinden izole ederek müzakere yapmaya çalışırsanız bu iş yürümüyor. Hükümet üçüyle de temasta olmalı.
Peki, BDP olarak Kürt ve Türk halkına önerdiğiniz bir çözüm paketiniz var mı?
Var. Biz defalarca kendi yol haritamızı hazırladık, madde madde sıraladık. Küçük küçük adımlarla başlamak lazım. Biz sorunu bir haftada çözelim ve çözeriz iddiasında değiliz. Bir iki küçük adım herkesin işini inanılmaz kolaylaştırır. Ama o küçük adımlar atılmıyor ve atılmadığı müddetçe de çözüm yolunda yürümek imkânsızlaşıyor.
O küçük adımlar neler? Silahsız bir çözüm olması gerektiğine mi inanıyorsunuz siz?
Kesinlikle. Terörle Mücadele Kanunu bir facia. Türk Ceza Kanununda ifade özgürlüğü önündeki engeller de facia. Tutuklamalara neden oluyor bunlar. Bu yüzden birinci küçük adım, yasal değişiklikler olmalı. Tutuklananlar serbest kalmalı. Biz şiddeti teşvik eden, şiddeti kullanan, şiddete karışan ve alenen övenleri cezalandırın diyoruz. Bunlar, ifade özgürlüğü değil.
İkinci adım ne olmalı?
İkinci adım, Öcalanın konumu değiştirilmeli ve sürece katkı sunabilmeli. Üç, ortak bir diyalog mekanizması kurulmalı. Bu adımlar, silahların susmasını sağlar. Silah bırakılmasının yolunu açar. Süreç böyle gelişirse, bence Öcalan, PKKyi sınır dışına çıkarma talimatını verir.
Kürt sorununun çözümü için AKP ile diyalog başlatan CHP, size de geldi mi?
Hayır gelmedi. CHP gibi bir parti sonuçta barış için bir hamle yaptı ama Başbakanın açıklamalarından anlaşılıyor ki, CHPyi biraz kendi kuyruğuna takıp bu meselede biraz zaman kazanmak istiyor. CHP ile başlatılan süreç için İki üç ay bekleyeceğiz... Bir şey çıkmazsa blöf yapmışlar diyeceğiz diyor. İki üç ay niye bekliyorsun? Bu mesele, böyle beklemeleri kaldıracak bir mesele değil ki! Çocuklar ölüyor! Sen başbakan olarak meseleye bugün el atmak zorundasın.
Peki... PKK, sizin silahlı faaliyetlere son verin çağrılarınıza cevap vermezse ve silahlı saldırılarını sürdürürse, ki sürdürüyor, siz ne yapacaksınız?
Ortada bir savaş var. Birbirini öldürmeye çalışan iki güç var. Biz gene de bu savaşı durdurmaya çalışırız. Ama savaşı durdurmayı, PKKyi durdurmayı, PKKyi bitirmek olarak algılamamak lazım.
Nasıl algılamak lazım?
Savaşı durdurmak, savaşan iki tarafı durdurmaktır. Bakın... Silvan olayının üzerinden bir yıl geçti. PKK, ordu ve polis güçleri arasında bir yıldır her yerde savaş durumu var. Oysa Silvan olayının öncesinde PKK tarafından tek taraflı bir ateşkes vardı. Hükümet bu ateşkese cevap vermedi ve Silvan olayından sonra ateşkes fiili olarak bitti. Anlayacağınız, bir tarafı durdurmak, savaşı durdurmuyor. İki tarafı da durdurmamız lazım. Savaşı durdurmak, savaşan iki tarafı durdurmaktır!..
Başbakan Erdoğan da böyle düşünüyor olmalı ki, PKK silahlı eylemini bitirirse, ordu da operasyon heveslisi değil diye açıklama yaptı.
Ben Başbakanın sözlerine güvenmiyorum. Aksine operasyona meraklı olduğuna inanıyorum. Kış boyunca PKK eylem mi yapıyordu? 2002den bu yana PKK birkaç defa ateşkes ilan etti, sınır dışına çekildi. Sen o dönemde operasyonları hiç durdurmadın. PKKlileri hep öldürdün. Lütfen Neşe Hanım karşılaşırsanız Başbakana şunu sorun. Bu ülkede vicdanlı bir gazeteci lütfen Başbakana şunu sorsun.
Neyi sorsun?
Bu kış Bitliste 15 kadın gerilla bir mağarada bekliyorlardı. Ne eylem hazırlıkları ne de bir planları vardı. Gittiniz, o 15 kadını mağarada birarada öldürdünüz. Bu savaşın tarihinde ilk kez 15 kadını topluca öldürdünüz. Operasyon merakınız yoksa, niye karların içindeki o 15 kadını öldürdünüz?
Konuşmamızın başında, Başbakanın PKK silahlı eylemini bitirirse, ordu da operasyon heveslisi değil sözlerini, böyle yorumlamadınız. Başbakanın bir PKK saldırısına ilk kez daha yumuşak bir üslupla cevap verdiğini söylediniz. Çelişkiye düşmüş olmuyor musunuz?
Başbakan Sri Lanka modelinin tutmayacağını, PKKyi bitiremeyeceğini anladı ve bu yüzden daha yumuşak bir üslupla cevap veriyor şimdi.
Kaynak: Neşe DÜZEL / TARAF