Davutoğlu Rusya'ya sert çıktı: Barbarlar, Zalimler...

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada, geçen hafta yaptığı bazı temaslarla ilgili bilgi verdi. Başbakan Davutoğlu, "1789'da Özi Kalesi'nde barbarlar, zalimler geride tek bir canlı bırakmayacasına büyük bir katliam yapmışlardı. Aynı zalimler aynı barbarlar bugün Halep'in önündeler" dedi.

Davutoğlu Rusya'ya sert çıktı: Barbarlar, Zalimler...

Davutoğlu, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kayınpederinin vefatı dolayısıyla AK Parti Grubu adına Gül'e bir kez daha başsağlığı diledi.

Erzincan'ı ziyaret ettiğini ve burada Alevi vatandaşlara hitap ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Allah bizi Hakk'ın tevhidinden, Hazreti Muhammed'in muhabbetinden, Hazreti Ali'nin ilminden, irfanından, yolundan uzak eylemesin" dediğinde bütün Alevi vatandaşların "Allah Allah" diyerek niyaz ettiklerini kaydetti. Davutoğlu, "İşte bu sesler 'Alisiz Alevilik' inşa etmek adına bu vatandaşlarımızı geleneklerinden koparmaya çalışanlara en güzel cevaptır" dedi.

Orada bir kere daha Türkiye'nin çok kültürlü yapısının büyük bir şans olduğunu gözlemleme imkanı bulduğunu belirten Davutoğlu, "Birliğimizin, dirliğimizin, kardeşliğimizin, muhabbetimizin ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlamak için Anadolu'yu her köşesiyle bilmek, tanımak ve Anadolu'yu içinden yaşamak gerekiyor. Bu sebeple her bölgemizle, şehrimizle irtibatımızı sürekli canlı tutuyor bütün zenginliklerimizden feyz alıyoruz" diye konuştu.

Her hafta sonu başka bir vilayete giderek vatandaşlarla kucaklaşmaya, dertleşmeye, dertlerine çare olmaya devam edeceklerini dile getiren Davutoğlu, Cuma günü de Van'da olacaklarını, şimdiden Vanlılara selam gönderdiğini söyledi.

YA RABB! BİZE ÖYLE BİR GÜÇ VER Kİ HALEP'İ KORUYABİLELİM

Erzincan'ın ardından Ukrayna'ya gittiğini hatırlatan Davutoğlu, resmi temasların ardından görüştüğü Kırım Tatar Türkleri Lideri, Ukrayna Parlamentosu Milletvekili Mustafa Cemiloğlu, Ahıska Türkleri ile Gagavuz Türklerinin selamlarını getirdiğini kaydetti. Davutoğlu, şözlerini şöyle sürdürdü:

"Ukrayna komşu bir ülke. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı orayı ziyaret ediyor ve gönlü Türkiye ile çarpan üç tarihdaş toplulukla bir araya geliyoruz. Her birinin ilk ifadesi şu: 'İyi ki Türkiye var, elhamdülillah Türkiye var. Allah Türkiye'yi aziz eylesin, kudretli eylesin ki biz burada rahat edelim.' Bu dualar eşliğinde kendileriyle sohbet ettiğim zaman oradaki bir bilim adamımız bana Akkerman Kalesi ile ilgili bir kitap hediye etti. Orada ayrıca Özi Kalesi'nden bahsettik. Tam ben bu görüşmeleri yaparken, önüme Rus uçaklarının Halep'te hastaneleri ve okulları vurduğu, masum çocukların, kadınların, sivillerin şehit edildiğini gösteren haber geldi. Bir an gözümün önünde Özi Kalesi ve Sultan Abdülhamit canlandı. Özi Kalesi uzun bir direnişten sonra Rus ordusu tarafından işgal edildiğinde geride tek bir canlı bırakmayacak şekilde, hayvanlar da dahil, her şey katledilmişti. Bu haber İstanbul'a ulaştığında, Sultan Abdülhamit haberi aldığında 'Ya Rab, ben nasıl bir sultanım ki tebamı ve mazlumları koruyamadım' diyerek göz yaşı döktü ve felç geçirerek kısa bir süre sonra Hakk'ın rahmetine kavuştu. Bir an aynı duayı Halep için hepiniz adına etmek geldi gönlümden. Ya Rabb, bize öyle bir güç ver ki kudret ver ki Özi Kalesi'nin içindeki her bir ferdi yok eden bu zalimlere, barbarlara karşı bugün onların yönelttiği saldırılar karşısında Halep'i, oradaki kardeşlerimizi koruyabilelim.

Aynı zalimler aynı barbarlar bugün Halep'in önündeler. 1789'da Avrupada Fransız ihtilali yaşanırken, Özi Kalesi'nde, barbarlar, zalimler geride tek bir canlı bırakmayacasına büyük bir katliam yapmışlardı ve bunun acısıyla bir devlet adamı, duyduğu sorumluluk duygusuyla felç geçirip vefat etmişti. Devlet adamlarının sorumluluk duyguları ile ömürleri tükenmedikçe devletler yaşayamazlar. Biz sadece Halep'in değil Somali'nin, Myanmar'ın, Türkiye'ye dönüp ellerini semaya yükselterek dua eden kim varsa bütün o mazlumların acısını, ızdırabını yüreğimizde hissediyoruz."

Davutoğlu, dünya Suriye'de yaşananları görmese, ses çıkarmadan bir kenara çekilerek izlese bile Türkiye'nin bir kenardan yaşananları sessizce izleyemeyeceğini, merhamet duygusuyla hareket edeceğini söyledi.

Mardin'de yaptığı konuşmada, Türkiye'den "son kale" diye söz ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Evet son kale. Mazlumların sığınabileceği son durak, mazlumların nefes alabileceği son menzil. İşte bu son durağı, kaleyi son nefesimize kadar savunacağız. Onun için AK Parti hareketi her şeye her engele rağmen hala bu ülkenin kaderinde en önemli etkiyi yapan aktör durumunda" diye konuştu.

BİZDE ŞAHSİ HESAP YOK, ULVİ HESAP VAR

Davutoğlu, 2001 yılında AK Parti Kurucu Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde harekete geçerek Türkiye'yi uçurumun kenarından aldıklarını, AK Parti ile birlikte milletin iktidara geldiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Milletin bu vicdanı, merhameti, şefkati derin kültürü iktidara geldi. Adalet, vicdan, merhamet, kardeşlik, huzur, demokrasi, hukuk, refah ülkeye hakim oldu. 2001 yılında kendisine bile deva olmayan bir ülkeden bugün, işte Ukrayna'da olduğu gibi her ziyaretimizde bir grup insanın huzurumuza gelerek 'iyi ki Türkiye var, derdimize deva olabilir' dedikleri güçlü bir ülke haline getirdik. Onun için bize saldırdılar, istedikler ki bu son kale düşsün, istediler ki onlar zulüm yaptıklarında seslerini yükseltebilen bir ülke olmasın. Hala istiyorlar ki onlar barbarlıklarını sürdürürken, onların yüzlerine karşı hakkı haykıran kimse kalmasın. Biz hakkı haykırmaya devam edeceğiz. Karşımızda yedi düvel olsa da nice koalisyonlar olsa da biz hakkı haykırmaya devam edeceğiz.

AK Parti'ye karşı ne kumpaslar, ne tuzaklar kurmaya çalıştılar. Ama Allah'a şükürler olsun ki hiçbirinde başarılı olamadılar, hiçbirinde hedeflerine ulaşamadılar, ulaşamayacaklar. Çünkü AK Parti'yi bir araya getiren, ortak çıkar duygusu değildir, ortak birtakım mevkilere gelme hırsı değildir. AK Parti'yi bir araya getiren insanlığın bu vicdanıdır, bu merhamet duygusudur. Bütün vesayet odaklarına, bütün haksız kazanç odaklarına, bütün kirli plan sahiplerine karşı dimdik durduk, milletin hukukunu koruduk. 14 yıldır bazı çevreler birliğimizi, bütünlüğümüzü, muhabbetimizi zayıflatma beklentisiyle sayısız kampanya yürüttüler, yürütüyorlar; ama her defasında elleri boşa çıktı. Çünkü AK Parti milletle bütünleşerek, kendi bütünlüğünü sağlamıştır. Bizim aramızda ihtilaf bekleyenler çok beklerler çünkü bizde şahsi hesap yok, ulvi hesap var."

Başbakan Davutoğlu, AK Parti davasının şahıs davası, şahısların şahsi davası olmadığını ve olmayacağını vurgulayarak, "Bu dava Türkiye'nin davasıdır, bu dava insanlık onuru davasıdır. Bu dava şu an dahi Türkiye'ye dönüp, Ankara'ya dönüp selam duran, dua eden Azezlilerin, Haleplilerin, Daralıların, Hamalıların, Humusluların davasıdır. Bu dava hak ve hakkaniyet davasıdır. Biz aziz milletimize, güzel ülkemize karşı sorumluyuz; biz insanlığa, yeryüzüne, bütün mahlukata karşı sorumluyuz" değerlendirmesinde bulundu.

BRE İNSAFSIZLAR NE İSTERSİNİZ BU TOPRAKLARDAN?

Suriye'deki gelişmelerin hem büyük bir insanlık trajedisine hem de Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit edecek bir hale dönüştüğüne dikkati çeken Davutoğlu, Rusya'nın DAEŞ ile mücadele kılıfı altında DAEŞ dışında kalan bütün muhalif gruplara, sivillere yoğun şekilde saldırdığını söyledi. Dün gece saatlerinde Rus uçaklarının bombardımana tuttuğu Tel Rıfat ve Azez ilçelerinin fotoğraflarına baktığını ifade eden Davutoğlu, "Boş bir alan dahi yok ki bomba düşmemiş olsun. Evler, tarlalar her yerde çukurlarla... İHA'larla çekilmiş resimler. Bre insafsızlar ne istersiniz bu topraklardan, hangi kirli hesabın adına bunları yapıyorsunuz?" dedi.

Davutoğlu, Rus uçaklarının akıllı bomba kullanmadığını, uçakların bombalarla yüklendikten sonra ellerindeki bütün bombayı tükettiklerini, nereye bomba attıklarını hesap etmediklerini anlatarak, sadece dün küçük bir kasaba olan Azez'e Rus uçaklarının 200 sorti yaptığını kaydetti. Davutoğlu, "Niye atıyorlar biliyor musunuz? Çünkü ellerinde envanterdeki süresi dolmuş bombaları tüketmeye çalışıyorlar. Bu kadar alçakça plan içindeler. Mühimmat konusunda en önemli problemlerden biri, süresi geçmekte olan mühimmatın tüketilmesi. Bir taraftan sivilleri öldürüyorlar, bir taraftan muhalefeti zayıflatıyorlar, bir taraftan rejime destek veriyorlar, bir taraftan da ellerindeki mühimmatı bitirerek, bu mühimmatı kendi ülkelerinde tahrip ettiklerinde yol açılabilecek çevre zararlarını Suriye'ye taşımış oluyorlar. Bu kadar adice, bu kadar insanlık dışı plan içindeler" ifadelerini kullandı.

Rusya'nın, Türkiye-Suriye sınırının hemen yanı başında DAEŞ dışındaki bütün muhalif unsurları zayıflatmak için Türkmenlere, Araplara, Kürtlere yoğun bir saldırı gerçekleştirdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Son günlerde Rusya, Esad ve PYD işbirliği halinde, Türkiye ile Halep arasındaki son insani yardım koridorunu kapatmak üzere muhalif unsurları havadan ve karadan yoğun bombardımana tabi tutuyorlar. Kuşatma altına alınan yiğit Halep, şanlı Halep, gazi ve kahraman Halep'e yardım koridorunun kapanması ve Mare-Cerablus hattında muhaliflere yönelik saldırılarla on binlerce, yüz binlerce mülteciyi Türkiye'ye sığınmak üzere yollara dökmek istiyorlar.

Rusya ve Esad, PYD'yi kullanarak Suriye'nin kuzeyinde etnik yapıyı değiştirmek ve Halep'i rejim yanlısı unsurların hakim olduğu bir demografiye kavuşturmak üzere binlerce insanı yerinden yurdundan koparıyor. DAEŞ ile mücadele bahanesiyle uluslararası toplumdan meşruiyet sağlayan Rusya ve PYD, DAEŞ'e tek bir saldırı gerçekleştirmeden sadece ve sadece Esad rejimine muhalif gruplara saldırarak Esad rejimini güçlendirme hedefi güdüyorlar."

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, bugünlerde Türkiye içindeki bir kısım çevrelerin Esad rejiminin ayakta kalmasını başarı olarak yansıttığına dikkati çekerek, hiçbir orduya, düzenli bir yapıya, silaha ve mühimmata sahip olmayan Suriye halkının 5 yıldır Esad rejiminin varil bombalarına, kimyasal saldırılarına direndiğini söyledi. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

ZAFER MUTLAKA İNANANLARIN OLACAKTIR

"Esad rejimi, 'ben yenemiyorum tek başıma siz de gelin' dedi; Hizbullah geldi, birlikte saldırdılar yine Halep'i düşüremediler, İdlip'i düşüremediler. Arkasından İran'ı çağırdılar, İran, generalleriyle düzenli ordusunun unsurlarıyla Suriye'ye geldi. Şu ana kadar İran basınına göre 24 İranlı general Suriye'de öldü. O da yetmedi arkasından bütün coğrafyadaki, birçok ülkedeki Şii milisleri getirdiler, onlarla da Halep'i düşüremediler. Tam bu yaz Halep'ten Hama'ya, Humus'a doğru muhalefet ilerlemeye başlayınca bu sefer büyük abilerine gittiler, tarih boyu Müslümanlara zulmetmiş büyük abilerine, Doğu Anadolu'da Türkleri, Kürtleri katletmiş büyük abilerine, Rusya'ya gittiler, 'sen gel, biz yapamıyoruz bu katliamı sen tamamla, sen daha iyi bilirsin, katliamı sen yap' dediler.

30 Eylül'den bu yana bu alçak, bu hain, barbar uçaklar sivil, asker ayrımı yapmadan, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan 8 bine yakın sorti yaptılar. Her bir sortide ne kadar canımızın şehit olduğunu siz hesap edin. Şimdi güya barışa doğru gideceğiz derken Münih görüşmesinde, aynı alçakça saldırıyı devam ettiriyorlar ki ateşkes sağlanmadan önce Türkiye'nin Halep'e olan koridoru kapansın ve Halep açlığa mahkum edilsin. Bilmedikleri, hesap etmedikleri şey, Halep'in o yiğit insanlarının her şeye direndikleri gibi açlığa da direnebilecekleri. Düşünün bu kadar saldırıya karşı direnebilen Halep mi muzafferdir, dünyanın en barbar ordularıyla oraya yüklenenler mi muzafferdir? Sonunda zafer mutlaka inananların olacaktır."

Başbakan Davutoğlu, PYD'nin, Rusya'nın hava desteğiyle Minniğ Havaalanını ele geçirdikten sonra Türkiye sınırına çok yakın noktadaki Azez'e saldırı gerçekleştirdiğini hatırlatarak, "Bu çerçevede Türkiye'ye dönük yeni bir mülteci akınına mahal vermemek, mültecilerin güvenli şekilde bulundukları yerde kalmalarını temin etmek üzere cumartesi gününden itibaren Esad rejimi ve onun uşağı, onun piyonu, Rusya'nın piyonu olan PYD'ye yönelik hedeflere, angajman kuralları çerçevesinde mukabelede bulunuyoruz, mukabelede bulunmaya devam edeceğiz" dedi.

SON SALDIRILARIN TÜRKİYE'Yİ HEDEF ALDIĞI AÇIKTIR

Türk ordusunun angajman kuralları çerçevesinde yaptığı ilk topçu atışlarından sonra Azez'deki insanların Türkiye'ye teşekkür ettiğini ifade eden Davutoğlu, "Bizi engellemeye çalışacaklar, engellemeye gayret ediyorlar. Bunlara karşı da elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Bu son saldırıların Türkiye'yi hedef aldığı, Türkiye'nin sınır güvenliğini tehdit ettiği açıktır" diye konuştu.

Yoğun bir mülteci akınına yol açan bu saldırıların Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'yı da hedef aldığını, bu konuda Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile yaptığı görüşmelerde bu konuda mutabık kaldıklarını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Hollanda Başbakanı ile yaptığımız görüşmede de mutabık kaldığımız husus, Rusya'nın ve onun arkasındaki güçlerin temel hedefinin, daha çok mülteciyi Türkiye'ye sürmek, etnik kıyım üzerinden demografiyi değiştirmek, mülteciler üzerinden Türkiye'yi ve Avrupa'yı baskı altına almak olduğu aşikar. Onun için Sayın Merkel, dün yıllarca söylediğimiz bir teklifin haklılığını teyit ederek artık Suriye'de uçuşa yasak bölge, güvenli bir bölge olması gerektiğini ifade etti. Eğer bu gerçeği 3 yıl önce fark etmiş olsaydı uluslararası toplum, şu anda katledilmiş olan on binlerce, yüz binlerce insan katledilmemiş, hayatta olacaktı.

Dünya bizim dediğimiz yere geliyor ama bu arada nice canlar feda ediliyor. Türkiye kendi sınırlarını korumak, güvenliğine tehdit oluşturan etnik temizliği engellemek, yeni bir insani trajediye ve yoğun mülteci akınına izin vermemek, Suriye'nin tek gerçek umudu olan muhaliflerin zayıflamasını engellemek üzere gerekli gördüğü zaman, gerekli gördüğü yerde, gerekli gördüğü şekilde mukabele etmeye devam edecektir."

Davutoğlu, Türkiye'nin artık darbe anayasalarıyla ve vesayetçi bir anlayışla yönetilemeyeceğini belirterek, bu çerçevede yeni bir anayasa hazırlamayı ülkenin en temel önceliklerinden biri olarak gördüklerini ifade etti.

Hükümetin hemen kurulmasının ardından çalışmalara başladıklarını, Meclis'teki partilerle ilk görüşmeleri yaptıklarını ve TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın öncülüğünde TBMM Anayasa Mutabakat Komisyonunun kurulduğunu anımsatan Başbakan Davutoğlu, komisyonun geçen hafta yapılan ilk toplantısının sonuçlarını MYK ve MKYK'da değerlendirdiklerini anlattı.

Başbakan Davutoğlu, Meclis'in yeni anayasa yapabilecek temsil ve meşruiyete sahip olduğunu, 24. Dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 25 ay gibi uzun bir süre çalışmasına rağmen, çeşitli menfi tutumlarından dolayı süreci tamamlayamadığını vurgulayarak, "Türkiye 2011'den bu yana tam 5 yıl kaybetmiştir" diye konuştu.

24. Dönem'deki çalışmaları birikim olarak değerlendirdiklerini bildiren Başbakan Davutoğlu, komisyonun 160 kuruluş ve kurumu dinlediğini, 165 üniversite, 78 il barosu, 60 siyasi parti, 18 belediye birliği, 17 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, 7 yüksek mahkemenin yazıyla görüşlerini ilettiğini anımsattı.

DARBECİ ZİHNİYETİN KARŞISINDA EN GÜR SES AK PARTİ OLMUŞTUR

Geçen dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonuna 66 bin 15 kişinin e-posta, bin 872 kişi ya da kuruluşun ise posta yoluyla görüşlerini açıkladığını kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Son derece katılımcı bir çalışmayla elimizde binlerce sayfadan oluşan müktesebat var. Muhakkak ki yeni komisyon, çalışmalarını bu birikimin üzerine inşa edecek. Ülkemizin daha fazla zaman kaybına ve oyalanmaya tahammülü yok. Ancak muhalefet partilerinin komisyonun süresini uzun tutmaya yönelik eğilimleri ve komisyonu anayasa yazımıyla ilgisi olmayan konularla meşgul etme tutumları bizi endişeye sevk ediyor. Biz bu komisyona bir süre konulmasını, bütün bu müktesebat üzerinde bir an önce neticeye ulaşılmasını önemli görüyoruz. Bu süreyi de muhalefet liderleriyle görüştüğümde, 6 ay olarak söylemiştim. Bu komisyon daha önceki komisyonun birikimine yaslanarak çok kısa sürede yeni anayasa kazandırma imkanına sahiptir."

Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunca birikim ortada dururken, süreyi uzatmaya yönelik tutumlar samimiyet ve ciddiyetle bağdaşmaz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir teklifi var, komisyonu, mevzuatla meşgul etme teşebbüsleri, oyalama ve top çevirme izlenimi uyandıracak teklifte bulunuyor. Kılıçdaroğlu'na göre komisyonun adı, Türkiye'yi darbe hukukundan arındırma komisyonu olmalıymış, komisyon Anayasa yazımından önce bu konuya mesai harcamalıymış. Henüz daha işin başındayken, başta Kılıçdaroğlu ve CHP Grubu olmak üzere herkesi samimi olmaya davet ediyorum. Bu konuda bitmiş bir çalışmanın olduğunu kendilerine ifade etmiştik. Gelin darbe mevzuatını temizleyelim. Liderlerle gerçekleştirdiğim görüşmelerde darbe konusu gündeme gelmişti. Bu konuda bitmiş bir çalışmanın olduğunu, destek verildiği takdirde çok kısa bir süre içinde bu adımı atabileceğimizi ifade etmiştim. Gelin darbe mevzuatını tümüyle ayıklayalım, buna hiç itirazımız yok. İtiraz ettiğimiz husus, Anayasa Komisyonu ile bunu ilişkilendirmektir. Anayasa Komisyonu Anayasa çalışmalarını sürdürsün, darbe mevzuatını ayıklamak daha kolay bir iş. Neden? Çünkü 330-367 gibi belli bir sayıya ulaşmaya gerek yok. Bir çoğu yönetmeliktir, kanundur. İki partinin iş birliğiyle, hatta anlaşmamız üzerine sadece bizim oylarımızla bile değiştirebiliriz, bunda hiçbir tereddüt yok. Biz darbe hukukunu hiçbir zaman savunmadık. Darbeci zihniyetin karşısındaki en dik güç, en gür ses her zaman AK Parti olmuştur."

ANAYASA KONUSUNDA AYAK DİRETTİĞİNİZ ANLAMINA GELECEKTİR

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na açık çağrıda bulunan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bizim darbe hukukunun izlerini silmeye yönelik çalışmamız hazır. Siz de bir çalışmanız olduğunu iddia ediyorsunuz. Eğer samimiyseniz, hemen bugün arkadaşlarımız bir araya gelsinler ve bu amaca matuf bir çalışma grubu oluşturarak gecikmeden, Anayasa Komisyonunun çalışmalarının bitmesini beklemeden gerekli adımları hep birlikte atalım."

Böylece anayasa yazımı için toplanan komisyonun başka işlerle meşgul edilmesinin engellenmiş olacağını kaydeden Davutoğlu, "Bu açık çağrıma rağmen, mevcut komisyonun anayasa yazımından önce darbe hukukunu arındırma işiyle meşgul olmasında ısrarcı olmanız, yeni anayasa konusunda ayak direttiğiniz anlamına gelecektir" ifadesini kullandı.

SEÇİM VAATLERİNİN YÜZDE 73'ÜNÜ GERÇEKLEŞTİRDİK

Başbakan Davutoğlu, seçim beyannamesindeki vaat ve reformları büyük bir hızla hayata geçirdiklerini vurguladı.

Bugün itibariyle ilk sekiz haftada Meclis'e sevk edilenlerle, reformların yüzde 50'sini, vaatlerin ise yüzde 73'ünü gerçekleştirdiklerini anlatan Davutoğlu, şöyle dedi:

"Bu AK Parti farkı. İlk iki ayda vaatlerinin yüzde 73'ünü gerçekleştirmiş herhangi bir iktidar, hükümet var mı? Aramızdaki fark bu. Biz herhangi bir hükümet değiliz. Biz 13 yıldır verdiği her sözü tutan, bu miras üzerinde yükselen AK Partiyiz."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, kişisel verilerin korunması, çalışma hayatındaki güvenceli esneklik ve özel istihdam bürolarının kapsamının genişletilmesine dair tasarıların Meclis'te görüşüldüğünü anımsattı.

Millete karşı duydukları sorumluluk gereği açıkladıkları takvime uyduklarını, millete verdikleri sözleri bir bir yerine getirdiklerine işaret eden Davutoğlu, "Türkiye doğru bir yolda adım adım hedeflerine ilerliyor. Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz ama bu sıkıntıları aşacak güce, tecrübeye, özgüvene ve en önemlisi millete inancımıza sahibiz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, milletin sesi ve millet iradesinin temsilcisi olarak emin adımlarla geleceğe yürüdüklerini belirterek, "Allah bizi milletimize mahcup etmesin, Türkiye'nin yolunu açık etsin ve inşallah 2023 hedeflerine hep beraber ulaşmayı bize nasip eylesin" değerlendirmesinde bulundu."