Daha iyi bir dünya için; Sevgi, saygı, merhamet

Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 yılı Kutlu Doğum Haftasının bu yılki temasını “Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” olarak belirledi.

Daha iyi bir dünya için; Sevgi, saygı, merhamet

Diyanet İşleri Başkanlığı 2015 yılı Kutlu Doğum Haftasının bu yılki temasını  “ Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” olarak belirledi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala, düşünceye, kültüre medeniyete ve saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının bazı temel ilkelerini açıkladı.

Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Farklı görüşlere tahammül ve anlayış göstermek ne yazık ki, kimi zaman zayıflayabiliyor. Her geçen gün insanların birbirlerini daha az anladığını hatta anlayamaz hale geldiğini üzülerek gözlemliyoruz.  İşte tüm bu sebeplerle Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bu yıl Kutlu Doğum Haftası’nda “Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” üzerinde durmayı gerekli gördük” dedi.

Kutlu Doğum Haftası kapsamında İstanbul’da gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, bu yılki temanın seçilme nedenini ve Birlikte Yaşama Ahlakının Temel İlkelerini Kur’an-ı Kerim’den ayetler vererek açıkladı.

 Görmez, dünyada git gide artan savaş ve kötülüklere dikkatleri çekerek, “Yaşlı gezegenimiz artık kötülükleri, yanlışlıkları ve hataları taşıyamaz hale geldi. Ülkemiz, gönül coğrafyamız dünya genelinde büyük sıkıntılar, derin acılar yürek yakan hadiseler yaşadı. Kin ve nefret yerine merhamet ve adaleti; düşmanlık ve husumet yerine dostluk ve kardeşliği; riyakârlık ve gösteriş kültürü yerine içtenlik ve samimiyeti ikame etmek; zedelenen insan haysiyet ve onurunu yüceltmek için daha çok çaba göstermeye ihtiyacımız var. İşte bu nedenle “Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı” üzerinde durmayı gerekli gördük” dedi.

 Görmez, “Dünya bize biz de birbirimize emanetiz. Daha güzel bir dünya için sevgi, saygı ve merhamet” diyerek, İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala, düşünceye, kültüre medeniyete ve saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının bazı temel ilkelerini şu şekilde sıraladı:

Birlikte yaşama ahlakının bazı temel ilkeleri

 Bütün insanlık, Âdem ve Havva’nın çocukları olmaları hasebiyle birbirini insanlık ailesinin fertleri olarak görmeli, kardeşliğe yakışır davranışlar sergilemeli ve her türlü ayırımcılığa karşı çıkmalıdır.

Bütün insanlığın aynı özden yaratıldığı, insanlık onur ve değeri bakımından eşit olduğu bilinmeli, herkese insanca muamele edilmelidir.

Dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun her insanın canının, haysiyetinin ve malının dokunulmaz olduğu bilinmelidir.

Özel hayatın mahremiyetine saygı duyulmalı; hiç kimsenin namus, şeref ve iffetine el ve dil uzatılmamalıdır.

Her insanın kimliğine, kişiliğine ve farklılığına saygı gösterilmelidir.

İnsan, başkalarının kendisine nasıl davranmasını istiyorsa, kendisi de başkalarına öyle davranmalıdır. Âdil ve dürüst olmalıdır.

Hiç kimsenin, ikinci sınıf insan muamelesi görmesi, aşağılanması, küçümsenmesi, kendisiyle alay edilmesi asla kabul edilemez.

Allah’ın yaratılış kanunda, yeryüzündeki varoluş gayesinde ve ilahi vahye muhatap olma noktasında her kadının öncelikle insan olarak değer görmeyi ve saygıyı hak ettiği bilinmelidir.

Kadına karşı her türlü şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık tamamen reddedilmeli ve önlenmelidir.

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasında kadın-erkek arasındaki biyolojik farklar göz önünde bulundurularak fırsat eşitliği sağlanmalı, adalet esas alınmalıdır.

Allah’ın lütfettiği en değerli emanet olan çocuklar, cinsiyet ayrımcılığından, bedenen ve ruhen her türlü şiddet ve istismardan korunmalıdır.

Bütün insanlar, yaratılış gayelerinden birinin insanlığın ortak evi ve yurdu olan yeryüzünü imar etmek olduğunu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalıdır.

Kâinat, tüm insanlığa aittir. Tabiatın havası, suyu, toprağı, denizleri, bitkileri, hayvanları ve diğer canlıları ile korunmayı hak ettiği bilinciyle hareket edilmelidir.

Yeryüzü her şeyden önce bizden sonrakilerin bize bir emanetidir. Onlara yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için her türlü ifsat ve bozgunculuktan uzak durulmalıdır.

Yeryüzünde saygıya, adalete, barışa, merhamete ve hoşgörüye dayalı bir medeniyeti yeniden inşa etme çabası gösterilmelidir.

Bütün insanların ve cümle mahlûkatın merhamet ve şefkatle muamele edilmeyi hak ettiği bilinmelidir.

Kimden gelirse gelsin, hangi amaçla yapılırsa yapılsın ve kime karşı olursa olsun şiddetin her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalıdır.

Mezhepçilik, meşrepçilik, hizipçilik, ırkçılık taassubunun, insani değerleri tükettiği ve insan onurunu yok ettiği gerçeği görülmelidir.

Tarihte yaşanmış acılardan ders ve ibret alınmalı; yaşanmış bu acılar, kin, nefret ve intikam duygusuna dönüştürülmemelidir.

Aile ve akraba münasebetlerinde, komşuluk ilişkilerinde, arkadaşlıklarda, işyerlerinde, trafikte, ortak yaşam ve kullanım alanlarında karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü içinde ve kul hakkı bilinciyle hareket edilmeli, sükunet, itidal ve sabır ilişkilere hâkim kılınmalıdır.

Dünya toplumu olma adına, dar görüşlü kavgaları bırakıp, kalpleri birbirine açmalı, dayanışma ve yardımlaşmaya dayalı bir hayat için sürekli çaba gösterilmelidir.  

Daha güzel bir dünya için güç, mevki, makam ve tüketim hırslarını bir tarafa bırakıp insanların yeryüzü imkânlarından hakkaniyet ve adalet ölçüleri çerçevesinde yararlanabilecekleri sosyal ve ekonomik bir düzen takip edilmelidir.

Hayatı anlamlı kılan, insanın sadece kendisi için değil başkaları için de yaşayabilmesidir. Yaşlıların, fakirlerin, engellilerin, hastaların, yetimlerin, kimsesizlerin ve mültecilerin mağdur edilmediği bir dünya 21. Yüzyılda artık bir özlem olmaktan çıkarılmalıdır.

İnsanlara, farklılığın kaynağını, amacını, derecesini ve sonucunu doğru okuyabilen ferasetli ve hikmetli bir bakış kazandırılmalıdır. Yeni nesiller, toplumdaki dengeyi fark eden, onu bir bütün olarak görebilen, bütünle uyum içinde hareket eden, bütünle ve kendisiyle barışık bir iç görüye sahip olarak yetiştirilmelidir.

Dinî değerleri insanların duygularını istismar ederek güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürmek, hakikati sadece kendinde görmek, hedefine ulaşmak için her yolu mübah saymak, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim almak, din ve vicdan özgürlüğü ile bağdaşmaz. (İLKHA)