CUMHURBAŞKANI GÜL

CUMHURBAŞKANI GÜL

Cumhurbaşkanı Gül’ün yeni dönemde ne yapacağı konusu, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle ilgili Anayasa değişikliğinden bu yana zaman zaman tartışma konusu yapılmıştır. Cumhurbaşkanı Gül’ Sayın Başbakandan ve Ak Partiden uzaklaştırmak isteyen çevreler bu tartışmayı hep canlı tutmaya çalıştılar. Efendim, Sayın cumhurbaşkanı ikinci kez beş yıllığına aday olmak isterse kimsenin ona bir şey diyemeyeceğini ve bunun onun hakkı olduğunu söylemeye çalıştılar. Bütün mesele Sayın Başbakan’ı Cumhurbaşkanlığı makamından uzaklaştırmak… Bugüne kadar hesaplar bu yönde yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

Ben eskiden beri Sayın Gül’ün Ak Pati’nin politikalarına ters düşebileceğini hiç düşünmüyordum ve böyle bir şey asla aklıma gelmezdi. Bazen bir dostumdan bu tür sözleri duyduğumda “Göreceksiniz, böyle bir şey asla mümkün olmayacaktır” der ve meseleyi kapatırdım. Ama galiba dostum haklı çıktı. Son zamanlarda Sayın Gül’ün ortaya koyduğu profil, Ak Partinin yürüttüğü politikalarla çelişmektedir ve Sayın Başbakan’ın düşmanlarıyla yaptığı mücadeleye zarar vermektedir.

Bu konuda kafama takılan ilk kuşku gazetecilerin Sayın Gül’e, “Efendim Sayın Başbakan sizin de dinlenmiş olduğunuzu söylüyor. Bu konuda neler söylersiniz?” şeklindeki sorularına verdiği cevaptı. Gül, “Olabilir ama benim bu konuda korkum yoktur” dedi. Bu şu anlama geliyor: “Bazılarının dinlemelerle ilgili endişeleri olsa da benim bu konuda endişem yoktur. Beni dinlemiş olsalar da bir şey bulmaları mümkün değildir

İkincisi,  Sayın Başbakan 3-4 aydan beridir paralel yapı denilen bir odakla gırtlak gırtlağa mücadele ederken Sayın Gül bugüne kadar bu odakla ilgili fazla bir şey söylemedi. Eğer Cumhurbaşkanı Gül, Sayın Başbakan’ın “Bu yapı devletimiz için büyük bir tehlikedir. Bu bir hıyanet şebekesidir” şeklindeki sözüne inansaydı, o da mutlaka bu meyanda bir şeyler söylerdi. Fakat bu konuda “Elbette ki suç işleyenler cezasız kalmayacaklardır. Herkes yaptığı suçun bedelini öder” şeklindeki yuvarlak sözlerden başka kendisinden bir şey duymadık.

Üçüncüsü Sayın Gül, “Ben artık Recep Tayyib Erdoğan’ı bir başbakan olarak tanımıyorum” diyen bir gazeteciyi, gazetecilerle yaptığı bir sohbet toplantısına davet etti. Bence bunu asla yapmamalıydı.

Dördüncü olarak Tvitter meselesi… Sayın Başbakan ve ailesinin ses kayıtları tvitter ve youtube’ta yayınlanıp da TİB tarafından yasaklanınca Sayın Gül, “Tvitter’in yasaklanmaması gerekir” demişti. Ardından Anayasa Mahkemesi Tvitter’la ilgili kararı verince yine Sayın Gül, “Oradaki arkadaşlar çağdaş bir karar vermişlerdir” dedi. Böylece Sayın Başbakan ve hükümetle açıkça farklı düşündüğünü ortaya koymuş oldu.

Beşincisi Cumhurbaşkanlığı ile ilgili tartışmalarda Sayın Gül, “Benimle ilgili verilecek bir kararda kuşkusuz ki benim sözüm önemlidir” demişti. Bu söz Sayın Cumhurbaşkanının Başbakan olmak istemediğinin bir işaretidir.

Bütün bu kuşkularım, Sayın Gül’ün Ak Partinin son zamanlardaki politikalarını beğenmediğini gösteren işaretlerdir. Peki, Sayın Gül ne yapmak istiyor?

Ben şahsen bu işaretlerden sonra kendisinin, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında bir Başbakanlık yapmayı kabul edeceğini sanmıyorum. Bunun iki sebebi vardır. Birisi, Sayın Gül’ün Ak Parti politikalarına yabancılaşmış olmasıdır. İkincisi de, eğer Gül Başbakan olursa, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında yetkilerinin azaltılacak olmasıdır. Haliyle devletin bir numaralı isminin gelip yetkileri azaltılmış bir makamda oturması düşünülemez.

Kaldı ki, eğer Sayın Başbakan cumhurbaşkanı olursa –ki birçok veri bu ihtimalin yüksek olduğunu gösteriyor- Paralel yapıyla mücadeleyi sürdürecek bir Başbakanın göreve gelmesini isteyecektir. Oysa Sayın Gül’ün bugüne kadarki tutum ve davranışlarından anlaşıldığına göre kendisi böyle bir mücadeleyi gerekli görmemektedir.

Bir tek ihtimal kalıyor, o da şu: Önümüzdeki günlerde Sayın Gül Başbakan Erdoğan ile bir görüşme yapacaktır. O görüşmede düşüncelerini söyleyecek, Başbakan’ın Cumhurbaşkanı olma isteğini dile getirmesinden sonra her hangi bir tartışmaya girmeden “Hayırlı olsun” deyip kenara çekilecek ve başbakanlık konusunda en ufak bir talebi olmayacaktır. Ancak siyasete devam edecektir. Hayırlı olan da budur diye düşünüyorum.