Cuma Hutbesi; Kurbanı anlamak

Değerli okurlarımız, bugün Cuma Hutbesini sizlere sunuyoruz… Hutbenin konusu; Kurbanı anlamak

Cuma Hutbesi; Kurbanı anlamak

 

KURBANI ANLAMAK

Kardeşlerim!

Kerȋm Kitabımız, insanlığın yeryüzü serüvenini Hz. Adem’le başlatırken, bilvesile haberdar kılar bizi yeryüzünün ilk kurban hikayesinden: İki “Ademoğlu”,  Habil ile Kâbil, birer kurban takdim eder Yaratana. Biri reddedilir dergah-ı ulȗhiyette, diğeri kabul olunur. Ve ilahi alemden hepimize duyurulur: “Kurban ancak takva sahiplerinden kabul olunur.”1

Yüce Kur’an’ımız, takva elbisesine bürünmüş bir çift gönül üzerinden bir başka kurban hikayesiyle buluşturur bizi: Uzun yıllar evlat hasretiyle tutuştu Hz.İbrahim’in yüreği. Dua edip Mevla’dan bu hasretin bitmesini diliyor ve katından “salih bir evlat” istiyordu. Ve işte beklenen semavi müjde gelmiş, malıyla, canıyla sınanıp muhabbetullahını ağır bedeller ödeyerek ispat eden Halilinin duasını Rabbi kabul buyurmuştu. İsmail’di müjdelenen… Hakkında: “O halim, selim bir oğuldur.”2 denilen. Gelişip ergenlik çağına geldiğinde, çok sevgili babasının; “Yavrucuğum rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Ne dersin?” sualine, “Babacığım emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.”3 cevabını veren İsmail’di o…

Kardeşlerim!

Kurbanda rükün kanın akıtılmasıdır. Lakin, kurban hayvan boğazlamaktan ibaret değildir. İbrahimȋ bir sadakatin, İsmailȋ bir teslimiyetin, Muhammedȋ bir muhabbetin ortaya konması, hasılı peygamberlerle aynı safta buluşulmasıdır. Kurban, Meryem misali Rabbe adanmışlıktır. Tam bir yönelişle Hakka iltica eyleyiştir kurban (Müzzemmil, 8).  Kurban, kulu takvaya ulaştıran bir vesile kılınmıştır Yüce Allah tarafından. Zira kesilen hayvanların ne etleri ne kanlarıdır Hak katında arzulanan. Hakikatte canın, sahibine sunulmasıdır kurban. “Bizim Yunus” ne güzel söylüyor:

İsmâilem Hak yoluna canımı kurban eylerem

Çünkü bu can kurban imiş koçu kurbanı neylerem

Kardeşlerim!

Kurban, cimriliğimizi tedavi eder, merhamet pınarımızı coşturur. Vermeyi, paylaşmayı yaşatır gönülden. Tok iken ne kadar anlayabiliyoruz ki açın halinden? Unutmayalım ki; yediğimiz değil, verdiğimiz bizimdir. Hesapsız dağıttıkça kurbanımızın etinden, tuttukça komşularımızın, yoksul ve yetimlerimizin ellerinden, kurbanımız da tutar bizim elimizden. İhlâsımızı, sadakatimizi, teslimiyetimizi gösterir kurbanlarımız. Cennette bir merasime dönüşür böylece bayramlarımız.

Kardeşlerim!

“Can kurban” diye sesleniriz çoğu zaman dostlarımıza. “Seni verene kurban olayım” diyerek dile getiririz muhabbetimizi onlara. “Kurbanın olayım” yakarışıyla iletiriz talebimizi yakınlarımıza.

Hasılı kardeşlerim; kurban yeryüzünün insanlıkla yaşıt en eski, ama eskimeyen ibadetidir. Kurban; görünüşü itibariyle kan akıtmak olsa da, ruhu takva olan ibadettir. Kulluğumuzun inşasında ve âhiretimizin imarında ise bütün ibadetler bir vasıtadır, amaca ulaştıran araçtır. Gaye; rızayı bâriye erişmektir.

O halde kardeşlerim geliniz; Resulullah Efendimiz(s.a.s.)’in şu sözlerine kulak verelim; “Âdemoğlu, kurban bayramı günlerinde Allah için kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmış olamaz.”4

Ve Yüce Mevla’nın bizden beklediği ihlâsı, sadakati ve samimiyeti kuşanarak kurbanlarımız vesilesiyle bir kez daha ikrar ederek gönülden;

“…Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”5 diyelim.

Rabbim takvamızın kendisine ulaşacağı kurbanları kesmeyi bizlere nasip eylesin.

  1. Mâide, 5/27
  2. Sâffât, 37/101
  3. Sâffât, 37/102
  4. Tirmizi, Edahi, 1
  5. En’âm, 6/162

 

Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığının Örnek Hutbelerinden Alınmıştır.

Şanlıurfa İl Müftülüğünün 04.10.2013Tarihli hutbesidir.