Cuma Hutbesi Emanete Riayet

Değerli okurlarımız, bugün Cuma Hutbesini sizlere sunuyoruz… Hutbenin konusu; Emanete Riayet

Cuma Hutbesi Emanete Riayet

EMANETE RİAYET

Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), cennetin yolunu şu sözleriyle tarif ediyordu:

 

“Siz bana şu altı şey hakkında teminat verin, ben de size cennete girmeniz konusunda teminat vereyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin. Söz verdiğinizde sözünüzü tutun. Size bir emanet bırakıldığında emanete riayet edin. İffetinizi koruyun. Harama bakmaktan sakının. Ve elinizi harama uzatmayın”[1]

Gönüller Sultanı (s.a.s), bu sözleriyle sadakat, iffet, zarafet ve nezafet gibi yüce değerlerle yücelmemiz ve böylece ahlakî olgunluğa ermemiz gerektiğini vurguluyordu.

 

Değerli Kardeşlerim!

Yüce dinimiz İslam’ın, insanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturmak için belirlediği ve uyulmasını emrettiği vazgeçilmez ahlaki prensiplerden birisi de “emanete riayet etmek” tir. Emanete sahip çıkmak ve ihanetten kaçınmak mü’minde bulunması gereken en temel özelliktir.Çünkü mü’min, Rabbine olan sarsılmaz imanıyla güvende olan, olgun kişiliği ile de güven duyulandır. Mü’minin hayat rehberi Rahmet Peygamberi’dir. Efendimiz (s.a.s), daha gençlik yıllarında doğruluğu ve güvenilirliği ile insanların gönlünü fethetmeyi başarmış ve kendisine “güvenilir” anlamında Muhammedü’l Emin denilmiştir. Alemlerin Rabbi de Efendimizin ahlakını, “Sen elbette üstün bir ahlaka sahipsin”[2] ayeti ile övmüştür. O’nun bu güzel ahlakı karşısında karanlıklar aydınlanmış, katı kalpler yumuşamış, hatta kendisini öldürmeye gelenler dahî O’nda hayat bulmuşlardır.

 

Kardeşlerim!

Şu kısacık dünya hayatında sahip olduğumuz bütün değerlerimiz Rabbimizin bizlere birer emanetidir. Bu emanetleri sahibine teslim etme ve onların hesabını verme vakti bir gün mutlaka gelecektir. “O gün nimetlerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz”[3] ayetinde bu gerçek dile getirilmektedir.

 

Şüphesiz ki bedenimiz ve sağlığımız, elimizdeki nimetlerin en önemlilerindendir ve bize emanettir. Çoğu zaman hoyratça kullandığımız vücudumuz, zamanı geldiğinde yapıp ettiklerimizi bir bir ortaya dökecek ve aleyhimizde şahitlik edecektir.[4]Nasıl geçtiğinin farkına bile varamadığımız zamanımız bir emanettir bize. Ama çoğu insan Peygamberimiz (s.a.s)’in ifade ettiği gibi[5] sıhhat ve boş vaktin değerini yeteri kadar bilememektedir. Nice insan, saniyelerle sayılı zamanını, ömrünü sorumsuz bir şekilde israf etmektedir.

 

Kardeşlerim!

Emaneti sadece korunmak üzere kişiye bırakılan şeyler olarak anlamak doğru değildir. Bu itibarla, sahip olduğumuz imanımız, yüce dinimiz İslam ile bütün hükümleri, namaz, oruç, hac ve zekat gibi bütün ibadetler ilâhî birer emanettir. Her türlü görev, makam ve mevki emanettir. Nefesimiz emanettir. Aklımız, kalbimizemanettir. Dilimiz, kulağımız, gözümüz emanettir. Gözbebeğimiz olan evlatlarımız, çoğu zaman kendisiyle övündüğümüz malımız birer emanettir. Bütün bunları, Yaratan’ın rızası doğrultusunda insanlığın hizmetine sunmamız ise emanete riayettir. Hiç şüphe yok ki, emanete sahip çıkıp onun hakkını verenler ebedî olarak Firdevs cennetinde ağırlanacaklar[6], ona ihanet edenler ise ağır yükün altında kalacaklardır.

 

Kardeşlerim geliniz, “Sana emanet bırakana emanetini teslim et, sana ihanet edene ihanet etme”[7] buyuran Güvenilir Peygamber’in güvenilir ümmeti olma gayreti ile hareket edelim.  İnsanlara güven verelim ve böylece esenlik ve huzura erelim. Hutbemizi, Merhamet Peygamberi’nin şu hadisi ile bitirelim:

 

Münafığın üç özelliği vardır: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde ona ihanet eder.”[8]



[1] Ahmet b. Hanbel, V, 323.

[2] Kalem, 68/4.

[3]Tekâsür, 102/8.

[4] Nur, 24/24.

[5]Buhârî, Rikâk, 1.

[6]Mü’minun, 23/8-11.

[7] Ebu Dâvûd, Büyû', 79.

[8]Buhârî, İman, 24.

 

Hazırlayan ve Redaksiyon:

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü