COVID-19

COVID-19

Türkiye virüs ile mücadelede dünyaya örnek teşkil edecek bir başarı hikayesi yazdı. Bu başarı hikayesini birkaç ayrı kategoride değerlendirebiliriz.

Salgın daha Türkiye’ye gelmeden birçok önlemini aldı.  Sınırlarını zamanında kapattı. Çin devletinin kullandığı ve faydasını gördüğü birçok ilacı stokladı. Pandemi hastanelerini belirleyip salgında hastanelerde kargaşa oluşmasını engelledi. Zaten var olan şehir hastaneleri ve modern devlet- üniversite hastanelerinin yeterli kapasiteleri sayesinde tedavi sürecini başarılı bir şekilde yürüttü yürütüyor.

Dünyanın gıpta ettiği bir operasyonla yurt dışındaki vatandaşlarını Türkiye’ye getirip KYK yurtlarında 14 günlük karantinaya alarak yurt dışı kaynaklı salgının yayılmasını kısmen kontrol altına aldı. Birçok ülkenin kendi vatandaşını bile hastane kapılarında içeri almayarak ölüme terk ettiği bu süreçte ülkemiz uçak ambulanslarla yurt dışındaki vatandaşlarını bile getirip tedavi ettirdi.

İlk defa bu pandemi sürecinde duymaya başladığımız bir kavramla tanıştık. Ve belki de bu başarı hikayesinin en büyük pay sahibi de tüm sağlık çalışanları ile beraber onlarındı. O da filyasyon ekibi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yaptığı açıklamaya göre Türkiye'de 81 ilde bir korona virüs vakası tespit edildiğinde, söz konusu kişinin iş ve aile bilgileri otomatik olarak Sağlık Bakanlığı'nın sistemine düşüyor. Bu noktada filyasyon ekipleri harekete geçiyor. Üç kişiden oluşan filyasyon ekipleri vaka ortaya çıkar çıkmaz 48 saat boyunca tarama yapıyor Doğrudan adrese ulaşan ekipler her yeni vakada hastalığa karşı yeni bir ağ kuruyor.

Türkiye zor dönemlerde nasıl olağanüstü başarılara imza attığını ve her zorluğun üstesinden gelebileceğini ispatladı. Dünyada maske savaşlarının yaşandığı ve koca dünya devlerinin maske-solunum cihazı dilencisi durumuna düştüğü bir zamanda Endüstri meslek liselerinden tut kadın girişim merkezlerine, sıradan terzihanelerden fabrikalara kadar maske, siperlik, tulum ürettik. Ve esas bizi iftihara boğan 15 gün gibi kısa bir sürede "Yerli ve milli ventilatörümüzü solunum cihazı) ürettik. Sadece kendimiz için değil ihtiyacı olan birçok ülkeye de tedavide kullanılsın diye gönderdik.

Şimdi bu başarı hikayemizi kalıcı hale getirip tarih sayfalarındaki yerini almasını istiyorsak, yerli aşı ve yerli ilaç bulma konusunda elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. Çünkü yarın bu işten hem maddi hem de prestij olarak en çok faydalanacak olanlar aşı ve ilaca sahip olanlar olacaktır. Diğer bir önemli konu da her yıl milyarlarca dolar para vererek aldığımız tıbbi cihaz ve ekipmanların yerlisini üretmek olmalı. Yerli sağlık sanayi en az yerli savunma sanayi kadar önemli ve hassas bir konu. Aksi taktirde bizim yukarıda saydığımız başarımızın yarın bir kıymeti harbiyesi kalmaz.