CHPnin cami sabıkaları
Kemal Kılıçdaroğlu dün, AK Partinin İstanbuldaki bir camiyi, imar planından çıkarıp yandaşkara peşkeş çektiğini söylemişti. AK Partiden ise tarihi cevap geldi. İddia yalanlandı ve CHPnin camilere yaptıkları sıralandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dünkü grup toplantısında, Süleymaniye’de bayram namazı kılan ve ardından vatandaşlarla bayramlaşan Erdoğan’ın inanç sömürüsü yaptığını diğer taraftan da İstanbul’daki Kaptan-ı Derya Halil Paşa Camisi’nin imar planından çıkarılıp yandaşlara peşkeş çekildiğini öne sürmüştü. Kılıçdaroğlu’nun bu iddiasına AK Parti’den cevap geldi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Kaptan-ı Derya Halil Paşa Camisi’nin İstanbul’daki 140 adet kayıp camiden birisi olduğunu, AK Parti Hükümeti döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis kararıyla tespit edildiğini ve imar planına işlendiğini, imar planın daha sonra bütün olarak mahkeme kararıyla iptal edildiğini kaydetti. Caminin daha sonra tekrardan imar planına işlendiğini belirten Çelik, “Bu böyleyken, ‘efendim bu imar planından çıkarıldı, yandaşlara rant olmak üzere verildi’ iddiası bir ana muhalefet partisi liderine yakışıyor m?” diye sordu.
CHP Döneminde Camilere ne olmuştu. Ünlü tarihçi Erhan Afyoncu Mayıs ayında kaleme almıştı.
Camileri parti binası bile yapmışlardı
Çelik, CHP’nin camiler konusunda dosyalar dolusu sabıkası olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Tek parti döneminde bir yığın cami kapatılmıştır. Bir yığın cami satılmıştır, bir yığın cami yıkılmıştır, kiraya verilmiştir, depo yapılmıştır, ahır yapılmıştır, kışla yapılmıştır, hapishane olarak kullanılmıştır, sazlı sözlü içkili eğlence mekanı haline getirilmiştir ve CHP’nin parti binalarına tashih edilmiştir.”
Bir iddiada bulunduğunu ve bunların teker teker araştırılması gerektiğini vurgulayan Hüseyin Çelik, “Eğer burada doğru olmayan bir şey varsa getirip bizim yüzümüze çarpsınlar” dedi.
Çelik iddialarına ilişkin örnekler vererek sözlerini şöyle sürdürdü: “15.9.1935’de 2045 Sayılı bir kanun çıkarılmış. “Tasnif harici kalacak cami ve mescitler –camileri tasnif ediyorlar- Vakıflar Genel Müdürlüğünce gerçek ihtiyaca göre tadilen tasnif edilecek. Tasnif harici kalacak cami ve mescitler de usul ve mevzuata göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır.” Ne mesela cezaevi… Divriği’de Cedid Mustafa Paşa Camii, hapishaneye dönüştürülmüştür. Çok afedersiniz mahkûmlar tuvalet ihtiyaçlarını, mihrabın önüne konulan küplerle karşılamıştır. Anadolu Hisarı, Barutçular Sokak, Mihrişah Valide Mescidi, CHP’ye “parti ocağı” olarak tahsis edilmiş. Demokrat Parti döneminde tekrar cami aslına döndürülmüştür. Şu anda Kaptan-ı Derya Halil Paşa Camisi’nin yerinde bir bina var, 50 yıl önce yapılmıştır. Bunun AK Parti’yle, AK Parti dönemiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Bunlar ortadayken ‘AK Parti belediyesi, camiyi imar planından çıkardı, biz CHP’liler yapsaydık kıyamet kopardı” demenin bir anlamı var mı?”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı 1941’da yapılan kanun düzenlemesi ile CHP döneminde camilerin hapishane, eğlence merkezi ve ahıra dönüştürüldüğünü ifade ederek “CHP’nin sabıka kayıtların bunlar mevcuttur” diye konuştu.
SAYIN İÇİŞLERİ BAKANI VE MİLLİ SAVUNMA BAKANI KENDİ YETKİSİNİ AŞAN KANUNLARA VE ANAYASAYA AYKIRI BİR TUTUM VE DAVRANIŞ İÇERİSİNDE OLURSA, AYNI PARTİDE OLMAMIZA RAĞMEN ÖNCE BEN KENDİLERİNİ ELEŞTİRİRİM
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 3 generalin açığa alınmasıyla ilgili olarak CHPden gelen tepkilere ilişkin, Sayın İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı kendi yetkisini aşan kanunlara ve Anayasaya aykırı bir tutum ve davranış içerisinde olursa, aynı partide olmamazı rağmen önce ben kendilerini eleştiririm. Ama böyle bir şey olmadığına göre, yasal bir şey yapıldığına göre, hukuka demokrasiye aykırı bir tutum olmadığına göre, CHP budur işte, klasik CHP budur dedi.
Çelik, AK Parti Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında çeşitli konularda açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Bir gazetecinin, Bir iddia var, Sayın Başbakanın seçimlerde vekillerin yüzde 60 ile yollarını ayıracağı iddiası. Gerçekten de parti içerisinde böyle bir huzursuzluk var mı? Bir başka iddia da sayın Başbakanın kızı Sümeyye Erdoğanın bu seçimlerde milletvekili olacabileceği de konuşuluyor. Sizin yorumunuz ne olacak? sorusu üzerine Hüseyin Çelik, şu yanıtı verdi:
Bu istatistiği kim tuttu bilmiyorum. Yani bu yüzde 60ı... Yüzde 59 değil, yüzde 62 değil de yüzde 60ı kim tespit etti. Bunlar spekülasyondan ibarettir. Her dönem milletvekilli adaylığı devam eden vekiller var, kendisi aday olmayanlar var, partileri tarafından listeye konmayan milletvekilleri var veya ön seçim yapılacaksa, ön seçimde kaybeden milletvekilleri var. Her parlamento döneminde bu böyledir. Şimdi 23, 22, 21 geriye doğru gidin aşağı yukarı her dönemde TBMMde benzeri durumlar görürsünüz. Ama bizim partimizle ilgili olarak, Sayın Başbakanın telaffuz ettiği, konuştuğu, dillendirdiği veya birilerinin partimiz içinde bir yetkilinin konuştuğu dile getirdiği böyle bir şey olmamasına rağmen tamamen huzursuzluk yaratmaya yönelik, dışardan üretilmiş olan, dedikodulardan ibarettir. Bu konuyla ilgili olarak en ufak bir şey konuşulmadığı, görüşülmediği gibi gündeme de gelmemiştir. Sayın Başbakan dün yaptığı toplantıda da kesinlikle bir kelime ile de olsa bundan söz etmemiştir.
Sayın Başbakanımızın kızı Sayın Sümeyye Erdoğanın milletvekili olup olmayacağına kendisi karar verir. Daha doğrusu milletvekili adayı olup olmayacağına, aday adayı olup olmayacağına kendisi karar verir. Her Türk vatandaşı gibi eğer o şartları taşıyorsa, o da müracaat edebilir, aday adayı olabilir, aday olabilir, olursa milletvekili seçilebilir veya seçilmeyebilir. Dolayısıyla bu tamamen bir faraziyeden ibarettir. Bu da herhalde biraz gündem doldurmak için söylenen ifadelerden bir tanesidir. Ama Sümeyye Hanım, birikimi, tahsili itibarıyla milletvekilliğine layık mıdır uygun mudur diye sorarsanız, elbette milletvekilliğine uygun olduğunu, layık olduğunu düşünürüm. Yetişmiş, iyi yetişmiş bir bayan arkadaşımızdır ama bu kararları kendisi ve ailesi verecek.
-3 GENERALİN AÇIĞA ALINMASI-
Çelik, Bugün 3 general görevden alındı, ilk kez gerçekleştirildiği ifade ediliyor. Bunun üzerine Başbakan bir değerlendirme yaptı. CHPden de ilk tepkiler geldi sivil darbe ve intikam operasyonu olduğu ifade ediliyor, siz ne diyeceksiniz? sorusu üzerine de şunları kaydetti:
Ben bunu, CHPnin çıkmazı olarak değerlendiririm. Biliyorsunuz Yüksek Askeri Şura ile ilgili olarak da Sayın Kılıçdaroğlu TSKnın teamülleri vardır, bu teamüllere uyulmak zorundadır, kimse bunlara karışmasın anlamına gelebilecek ifadeler kullandı. Teamül dediğimiz şeyler, tekrarlana tekrarlana alışkanlık haline gelen şeylerdir. Bir memlekette Anayasa varken, kanunlar varken, hukuk varken ve demokrasinin evrensel prensipleri ve normları varken kimse teamüllerle filan iş yapamaz. Eğer Türkiye gerçek anlamda hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir Cumhuriyet olacaksa ki arzumuz iddiamız budur, Anayasamızda da Cumhuriyetin vasıfları ifade edilirken bu yazılır. Eğer böyleyse, sivil memur için, sivil kamu çalışanları için yapılan neyse, prosedür neyse tabi oldukları kanunlar farklı olabilir ama hukukun işletilmesi açısından bir farklılık ben şahsen görmüyorum. Sayın İçişleri Bakanı ve Milli Savunma Bakanı kendi yetkisini aşan kanunlara ve Anayasaya aykırı bir tutum ve davranış içerisinde olursa, aynı partide olmamazı rağmen önce ben kendilerini eleştiririm. Ama böyle bir şey olmadığına göre, yasal bir şey yapıldığına göre, hukuka demokrasiye aykırı bir tutum olmadığına göre, CHP budur işte, klasik CHP budur. TSKnın teamülleri var karışmayan diyen zihniyetle. Şimdi bugün buna sivil darbe diyen zihniyet maalesef aynı yerden, aynı zihniyetten kopan bir anlayıştır.
-POLİSLERİN ASKERLİĞİYLE İLGİLİ SON NOKTA KONMUŞ DEĞİL-
Polislere askerlikle ilgili düzenleme gündeme geldi. Bu gündeme geldikten sonra bazı meslek kuruluşları da benzer düzenlemenin kendilerini de kapsaması için harekete geçtiler. Özellikle öğretmenler ve doktorlar bu konuda herhangi bir çalışma söz konusu olacak mı? sorusunu Çelik, şöyle yanıtladı:
Zaten, doktorlarımızın çok önemli bir kısmı, askerlik yaptığı zaman tabip olarak askerliklerini yapıyorlar. Genel acemilik eğitiminden sonra doktor olarak birliklerinde çalışıyorlar. Öğretmenlerimizin en azından bir kısmı, öğretmen asker olarak askerliklerini yapıyorlar. Öğretmenlerle ilgili düzenleme çok daha önce yapılmış olan bir düzenlemedir. İki şeyi birbirine karıştırmamak lazımdır. Efendim işçiler de esnaf da müracaat etsin Esnaf da desin ki Ben iyi satış yaparım kantinde askerliğimi yapayım Böyle bir anlayış olmaz. Polisle ilgili niçin böyle bir şey yapılıyor. Polis kolejine giden bir delikanlı düşünün, ilköğretimden sonra polis kolejine gitmiştir, sonra polis akademisini birmiştir. Tıpkı askeri liseye giden bir öğrenci gibi, veya Harp Akademisini bitiren bir öğrenci hangi şartlardan geçiyorsa, polislik mesleğine, özellikle akademiye gidenler için söylüyorum. Polis koleji ve akademisine gidiyor. Adeta bir polislik eğitim ve disiplini içinde yetişiyor. Silah kullanmaysa silah kullanma. Silah kullanma, savunma... Biz, askerlik hizmetini niçin yapıyoruz. Askerlik hizmeti vatan savunması için değil mi? Eğer bir polis memurumuz iyi atıcıysa, iyi nişancıysa, kuşu gözünden vuruyorsa ona tekrar gel ille de uzun dönem askerlik yap demenin bir anlamı var mı? Kaldı ki bu konu üzerinde çalışılan bir konudur. Yani polislerle ilgili olan düzenleme bütün diğer meslek erbabını da kapsasın demek doğru değil. Kaldı ki polislerle ilgili olarak da son nokta konulmuş değil. İçişleri Bakanlığı bu mesele üzerinde çalışıyor Milli Savunma Bakanlığı ile konuyu birlikte çalışacaklar bir sonuca vardıklarında da kamuoyuyla bu paylaşacak.
Haber 7