Cennetle Müjdelenen Sahabi ABDURRAHMAN B. AVF (1)

Cennetle Müjdelenen Sahabi ABDURRAHMAN B. AVF (1)

Müslüman oluşu:
Abdurrahman b. 'Avf ( r.a) ticaretle meşgul olurdu. Bu sebeple çeşitli yerlere ticaret için giderdi. Kendisi şöyle anlatır: "Peygamber efendimize peygamberlik emri bildirilmeden bir yıl önce, ticâret için Yemen'e gittiğim zaman, Askelân bin Avâkir-el-Himyerî'ye misâfir olmuştum. O zat, çok yaşlıydı. Ancak Yemen'e her gittiğimde ona misafir olurdum. O çoğu zaman bana Mekke'den haber sorarak: "İçinizde kendisi hakkında haber ve zikir bulunan zat zuhur etti mi? Dinîniz hakkında size karşı olan bir kimse var mı?" diye sorardı. Ben de hep, "hayır, henüz böyle bir şey yoktur" derdim.

Nihayet, Rasulullah (s.a.v) efendimiz peygamberlikle müjdelendiği ve İslâm dinîni insanlara gizlice tebliğ etmeye başladığı sene idi. Yine Yemen'e gidip aynı zâta misâfir olduğumda bana: "EY Abdurrahman, Ben sana ticâretten daha hayırlı bir müjde vereyim mi?" dedi. "Evet, müjdele" dedim. Dedi ki: "Hiç şüphesiz, Allah senin kavminden, kendisinden razı olduğu, seçtiği bir peygamber gönderdi ve O'na Kitap da indirdi. O, insanları putlara tapmaktan men edecek ve İslâmiyete davet edecek. Hakkı buyuracak ve anlatacak; batılı da men ve iptal edecektir. O, Haşim oğullarındandır. Siz O'nun dayılarısınızdır. Dönüşünü çabuklaştır! Gidip O'na yardımcı ol! Kendisini tasdik et ve şu beyitleri de Ona götür!"

Yemenli ihtiyarın söylediği beyitleri ezberleyip Mekke'ye döndüm ve ilk kez Hz. Ebû Bekir ile buluştum. Ona, Yemenli ihtiyarın söylediklerini haber verdim. Ebû Bekir: "Dostum, O zatın anlattığı kimse, Abdullah'ın oğlu Muhammed aleyhisselâmdır. Allah (c.c), Onu insanlara peygamber olarak gönderdi. Hemen Ona gidip iman et!" dedi.

Hemen Rasulullah'ın (s.a.v) evine gittim. Rasulullah efendimiz beni görünce gülümsedi ve sordu: "Arkanda ne haber var, ey Abdurrahman?" dedi. Ben de: "Bu ne demek Ya Muhammed?" dedim.  Muhammed Rasulüllah: "Bana tevdi edilmek üzere o kimsenin seninle gönderdiği beyitleri getir, ver. Hiç şüphesiz onu bana gönderen Hımyeroğulları mü'minlerinin üstünlerindendir" dedi.

Rasulullah'ın (s.a.v) bu sözlerini işitince hemen Kelime-i şahadet getirerek Müslüman olma şerefine kavuştum ve Yemenli ihtiyarın söylediği beyitleri okuyarak, onun anlattıklarını anlattım. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v): "Zaman zaman öyle mü'minler bulunacak ki, onlar beni görmeden bana inanacak ve beni tasdik edeceklerdir. İşte, bunlar, benim gerçek kardeşlerimdir" buyurdu.

Hz. Abdurrahman b. 'Avf İslâmiyeti kabul edince diğer Müslümanlar gibi eziyet ve işkencelere maruz kaldı. Böylece vatanını terk etmek suretiyle hicrete mecbur oldu. Habeşistan'a hicret eden müslümanlarla beraberdi. Çok geçmeden Peygamber efendimizin Medine-i münevvere'ye hicretinden sonra Medine'ye gelerek Rasulullah'a katıldı.

Hz. Abdurrahman bütün harplerde hazır bulundu. Bedir'deki kahramanlıkları çok fazladır. O Bedir muharebesinde şâhit olduğu bir hâdiseyi şöyle anlatır:

"Savaş esnasında yanımda ensârdan iki genç belirdi. Gençlerin gayreti hoşuma gitti. Kendilerine muhabbetle baktım. Gençlerden birisi yanıma yaklaşarak: "Biz, islâm düşmanı Ebû Cehil'i öldürmeye azmettik. Fakat kendisini tanımıyoruz. Onu bize gösterir misin?" dedi.  Ben de: "Peki siz bu işi başarabilecek misiniz?" dedim. Onlar o kadar azimli görünüyorlardı ki kararlılıkla karşıma dikilerek: "Rasulullah'a ve İslâm dinîne hakaret eden kimse sağ olduğu müddetçe, bizim sağ kalmamızın bir önemi yoktur. Allaha yemin ederiz ki, onu gördüğümüzde, kanımızın son damlasına kadar, onu öldürmek için çalışacağız" dediler.

Gençlerin bu kararlı hâline gıpta ettim. Bu arada Ebû Cehil karşıdan geçiyordu. Gençlere: "İşte aradığınız, şu karşıdan geçmekte olan kimsedir" dedim. Ebû Cehil'i gören gençler, arkasındaki askerlerin çokluğuna bile bakmadan, kılıçlarını çektikleri gibi, üzerine atıldılar. Ebû Cehil'in askerleri hiç beklemedikleri böyle bir durum karşısında donakaldılar. Onların şaşkınlıkları geçmeden gençler, Ebû Cehil'i öldürünceye kadar kılıç salladılar.

Sonra dönüp Rasulullah'ın (s.a.v) huzuruna geldiler. Ve hâdiseyi arz ettiler. Peygamber efendimiz (s.a.v) çok memnun olarak, gençlere sordu: "Onu hanginiz öldürdü?" İkisi de birden: "Ben öldürdüm Ya Rasulallah" dediler. Bunun üzerine, Rasulüllah (s.a.v) gençlerin kılıçlarını muayene ettikten sonra: "Doğru, İkiniz öldürmüşsünüz" buyurdu.