Cemaatsel Çalışmak 1
İhanet ve hıyanet şebekesi FETO örgütünün deşifre olmasından sonra, CEMAAT kelimesi kimi çevrelerde antipati uydurdu. Zaten önceden “cemaat olmak fitnedir” düşüncesinde olan kimi insanlar ve küçük gruplar vardı. Üstüne bu ihanet çetesi çıkınca, onların haksız iddialarını parlatıverdi. Gerçi FETO çetesinden önce de yeterince kötü örnek olan gruplar vardı. Bunlar isimlerini cemaat koyan ama cemaat olmanın hakkını vermeyen çevrelerdi. Ama yine de cemaatsel çalışmaya olumsuz bakan kimseler için bahane olmak için yetip artıyordu.
Aslında bu çevreleri asıl bu düşünceye sevk eden şey sorumluluktan kaçmaktır. Çünkü cemaat olmak sorumluluk almak gerektirir. Maddi manevi fedakârlık gerektirir ki, bu da çok insana ağır gelir. Ayrıca cemaatsel çalışma, hesap sormak ve hesap vermeyi gerektirir. Bu da her insanın hesabına gelmez. Öyle ya kendi başına hür (!) ve özgür (!) yaşamak varken, neden sorumluluk altına girsinler.
İşte ümmeti ayağa kaldıracak, yeniden izzet ve vakarına kavuşturacak olan, birlik ve beraberliğin, güçlü ve kuvvetli olmanın olmazsa olmaz şartı da olan cemaat konusunu birkaç yazıda izah etmeye çalışacağız.
Cemaat olmak Kur'an’ın emridir.
Birçok ayeti kerimede sarahaten yada işareten bu konuya vurgu yapıldığını görürüz.
“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.(Ali İmran 3/103)
Arapça bilenler, bu ifadelerdeki, te’kid edatlarını, vurgu üstüne vurguları bilirler. Sıkı bir vurgulamaya birlik beraberlik olmayı emrederken, sakın ha sakın parçalanıp dağılmayın diye de emredip uyarıda bulunmaktadır. Birlik beraberlik içinde hareket etmenin, ilahi bir nimet ve kendisinin özel lütfu olduğunu vurgulamaktadır.
İslam öncesi cahiliye hayatını hatırlatarak, insanların o zamanlar nasıl paramparça, pejmürde, dağınık, kin, nefret ve düşmanlık içinde olduklarını hatırlatıyor. Sonra kendi lütfuyla kalplerini birbirlerine ısındırmak suretiyle aralarına sevgi ve muhabbet koyduğunu ifade ediyor. Birlik beraberliğin sevgi ve kardeşlikle mümkün olduğuna işaretle, sevgi ve muhabbetin, cemaat olmanın gereği olduğuna vurgu yapıyor.
Cahiliye zamanında dağınıklık, ayrılık ve gayrılığın, kin ve düşmanlığa sebep olduğunu ifade ediyor. Düşmanlığın didişme, çatışma, anarşi ve savaşlara sebep olduğuna… Böylesi çatışma ve savaşların da karşılıklı hasım tarafları, ateşten bir çukurun kenarına getirdiğine vurgu yapıyor. Ateş çukuruna düşmekten, Allah (cc) ın lütfettiği birlik beraberlik, yani cemaat olmak sayesinde kurtulduklarını söylüyor.
Bu ateş çukuru, sadece ahiretteki cehennem azabı değildir. Aynı zamanda dünyadaki zillet, rezalet ve parya halidir. İşte iki milyarlık İslam ümmetinin hali… Dünya enerji kaynaklarının %90 kendi coğrafyamızda iken nasıl olur, ona buna muhtaç esir ve köle muamelesi görürüz. İşgal, katliam, kan, gözyaşı, sömürü, talan, feryat ve figan; ateşten çukur değil midir? Bu gün ümmet olarak, ateşten çukurun kenarında değil tam ortasındayız.
Bundan 1450 yıl önce nasıl İslam kardeşliği birlik, beraberlik, yani cemaat olarak, ayeti kerimenin işaret ettiği acı durumdan kurtulmuşsak, bu gün de ancak aynı şekilde kurtulabiliriz. Organize olarak, bir ve beraber olarak… Yani cemaat olarak...
Cemaat olmak derken, paramparça olup birbirleriyle didişen, birbirlerine kin ve nefret duyan, birbirlerini tekfir eden, hatta birbirlerine silah çekip karşılıklı tekbir getirip birbirlerini öldüren grup ve örgütlerden bahsetmiyoruz. Aynı gaye uğrunda, fikir ve gönül birliği içinde, aynı hedeflere kilitlenmiş, Ensar-Muhacir ruhuyla yardımlaşma ve dayanışma içinde hareket eden CEMAAT olmayı kast ediyoruz. Cahiliyeöncesi dağınıklık, kin ve nefret ve didişme halinden, organize olarak, kolektif akılla, birlikte hareket ederek kurtulabiliriz. İşte bu da cemaat olmak demektir. Devam edeceğiz inşallah… Selam… Dua…