Cemaati yazdım
Türkiyede Cemaat deyince, artık ilk akla gelen, Nur Cemaati, toplumdaki bilindiği şekli ile Gülen Cemaatidir.
Bunun sebebi, şu anda İktidara verdiği desteğin karşılığında, kamunun önemli noktalarındaki kadrolaşmasının tesiri olabilir. Ancak Türkiyede cemaatler, sadece Nur Cemaatinden mütevellit değil.
Nakşibendiler, Sülaymancılar, Menzilciler de, intisap edenleri fazla ve siyasette zaman zaman etkili olmuş Cemaatlerden bazıları.
Bir de tarikatlar var.
Artık her köşe başında tarikat ehli bir Şeyhe rastlamak mümkün.
Müslüm Gündüzün de, Ali Kalkancının da, müritleri olan Şeyh kategorisine girdiğini düşünürseniz, ne demek istediğimi anlarsınız.
Ama belli başlı olanları var ki, bunlar da Türk cemiyet hayatında karşılık bulan tarikatlar.
Kadiriler, Cerrahiler, Mevleviler, Rufailer, Melamiler, Bektaşiler, bunların belli başlı olanları.
Peki, bu cemaat nedir?
Türkiyedeki dini ve toplumsal hayatı doğru anlayabilmek için anahtar niteliği taşıyan kavramlardan birisidir cemaat.
Cemaat hakkında konuşmak da pek öyle kolay sanmayın.
Çünkü eleştirmeniz halinde, çok kolaylıkla din karşıtlığı ile suçlanabilirsiniz..
Cemaat hakkında konuşmanın kolay olmamasının bir diğer sebebi de mevcut yapılanmaların yasası, yönetmeliği, kuralı ya yoktur, ya bilinmez; daha çok sır cemaati niteliği korunmak istenir.
Cemaat hakkında konuşmanın kolay olmamasının en önemli sebebi de; artık cemaatler güç le tanışmışlardır.
Cemiyet hayatında güçleri ile belirleyici olmanın hazzını almışlardır.
Türkiyede cemaat yapılanmaları, ilginç bir gelişme göstererek, umulanın aksine, modernite ile birlikte küreselleşme sürecinde ön plana çıkmıştır.
Cemaatlerin Türkiyede etkin olmalarındaki sebeplerin başında, hem insanların aidiyet ihtiyaçlarını karşılıyor olmaları, hem de iş, eş, aş imkanı sağlamaları gelmektedir.
Türkiyede dini hayat, artık ağırlıklı olarak cemaatler üzerinden sürdürülmektedir.
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra, tasavvuf devre dışı bırakılarak, gelenekten sadece meşruiyet sağlamak için yararlanılmıştır.
Öte yandan, tekke ve zaviyelerin kapatılmış olması, bazı dini grupların, tarikat formunu korumakla birlikte, yasal engellerle uğraşmamak için, dışarıdan bakıldığında tarikat olarak algılanmayacak bir yapılanma biçimini tercih etmelerine yol açmıştır.
Bugün Türkiyede burada adlarını sayamayacağımız kadar fazla tarikat cemaati vardır.
Taraftarları bir hayli kalabalık olan tarikat yapılanmalarında bile, alt kümeler cemaat şeklinde varlıklarını sürdürmektedirler.
Cemaatler, geldikleri nokta itibariyle, Türkiyenin bir gerçeğidir.
Önemli bir kesim için, insanların sosyalleşmelerine katkı sağlayan, bazen aileden bile önce gelen en önemli yaşam alanları haline gelmişlerdir.
İnsanlar, aidiyet hissi ile birlikte, cemaatlerde kolayca yalnızlık duygusundan sıyrılabilmektedirler.
Yalnızlıklarını sosyal paylaşım siteleri ile gidermeye çalışan toplumumuzda yalnızlık, günümüz insanının en önemli sorunlarından birisidir.
Bir de insanlardan kaçan insanlar var toplumumuzda. Cemaatlerin, bunlar için de en güzel sığınak olabileceğini unutmamak lazım.
Diğer taraftan, cemaatlerde, her insanın ihtiyaç hissedeceği yardımlaşma ve dayanışma duygusu had safhada yaşatılmaktadır.
Bu yardımlaşma olgusu, hem cemaate üye kazandırmak, hem de cemaat mensuplarını bir arada tutmak gibi çift yönlü bir vazife görmektedir.
Bakınız, etrafınızda bulunan pek çok cemaat, muhtaçlara yardım konusunda çalışan, kurumsallaşma aşamasına gelmiş yapılanmalara gitmişlerdir.
Günümüzde birçok insan, cemaat sayesinde günah işlemekten uzak kaldıklarını düşünüyor.
Bunun nedeni de gayet basit. Cemaatte, insanlar birbirlerini kontrol ederek, günah sayılabilecek birtakım davranışlardan korunmaktalar.
Aile kavramının, komşuluk kavramının yok olduğu günümüzde, cemaatler, tutunacak dal arayan insanlar tarafından adeta bir tür sığınak olarak görülmektedir.
Güven, insanın en temel ihtiyaçlarından birisi değil midir?
Her insan, her zaman, kendisini güven içinde hissedeceği bir ortamda olmak istemez mi?
Az evvel arz ettiğim gibi aile, akrabalık, komşuluk ilişkilerinin zayıflamasıyla ortaya çıkan güven boşluğu, Devlet tarafından da doldurulamayınca, meydan, bu işe sahip çıkan cemaatlere kalmıştır.
Bizim öğrencilik yıllarımızda sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen cemaatlere ait öğrenci yurtları, bugün üniversite gençliğinin yurt ihtiyacını karşılayak çok önemli bir konuma gelmiştir.
Hemen hemen her cemaatin, hem yeni üye kazanmasına, hem de mensuplarının kaynaşmasına imkn sağlayacak olan yüzlerce öğrenci yurtları mevcuttur.
Cemaatlerin tümünde dini duyguların öne çıkartılması, aileler açısından, çocukları için güven telkin eden bir durumdur.
Bu konu da, yurt konusunda olduğu gibi, Devlet tarafından çözülmesi gereken konular olmasına rağmen, çözüm getirilmeyince, boşluğu Cemaatler doldurmaktadır.
İlahiyatçı Prof. Hasan Onata göre; cemaatler, birey bilincinin gelişmesini ciddi olarak engellemektedirler
Hocayı böyle düşünmeye iten neden, cemaat yapılanmalarında, yazılı olmasa bile, yaşanan sınırların aşılmasının hiçbir zaman hoş karşılanmamasıdır.
Farklı düşünmek, sınırlar içinde kalırsa ancak anlam kazanabilir. Sınırların aşılması, aynı zamanda zımnen dinin meşruiyet sınırlarının da aşılması anlamına gelecektir Cemaate göre.
Cemaatte hkim kültür, itaat kültürüdür. Bunun içindir ki Hasan Onata göre, birey bilincinin gelişmemesi sonucu, sağlıklı demokrasi kültürü yaratılamaz. İtaat kültürü buna engeldir.
Peki, gelelim bu cemaatler içinde hangisi Fırkayı Naciye yani Kurtuluşa Eren Cemaat tir.
Her cemaat, açıkça ifade edilmese de sadece kendisinin Fırkayı Naciye olduğunu iddia etmektedir.
İşin en kötü yanı, kendileri gibi düşünmeyenler hakkında tekfir mekanizmasını çalıştırmaları da pek zor olmuyor.
http://twitter.com/lutfuturkkan