Celal Doğan bir inanç fukarasıymış, Yazık!...
İki gün önce Celal Doğan'la ilgili olarak ajanslara bir haber düşmüştü. Partisinin Adıyaman il kongresinde konuşmuş; Başbakan Erdoğan'ı tenkit edeceğim diye akıllara durgunluk veren bir benzetme yapmış. Doğrusu haberi okuyunca dehşet içinde kaldım; Haber şöyle:
"Bir tek kişinin iki dudağı arasında Türkiye idare edilmez. Resullulah son dönemlerinde yatağında yatarken, esabelerinden birisine, 'Bir kağıt bir kalem al sana bir şey yazdıracağım' demiş. Hz. Ömer, 'Dur ya Muhammet' demiş. Hz.Muhammed 'niye' diye sorunca Hz.Ömer, " Senin ağzından bir cümle çıkar, fakat sonra bin tanesi uydurulur' demiş. Nitekim İslam'da binin üzerinde sahih hadis vardır, 15 milyon gayrisahih hadis vardır.
Hz.Muhammed'e 'dur' diyen bir Hz.Ömer var da; Tayyip beyin yanlışına 'dur' diyecek kimse yok mu? Bunu halkımız ve Demokrat Parti söyleyebilir"
Hem Hz. Peygamber'e (s.a.v), Hem sahabeye, hem de özellikle Hz. Ömer'e (r.a) saygısızlık dolu olan bu sözün neresini düzeltmek lazım, bilemiyorum.
Her şeyden önce hadisin aslı böyle değildir. Evet, bir rivayete göre Resul-i Ekrem (s.a.v) : “Bana kâğıt-kalem getiriniz” buyurmuş, fakat hastalığı ağırlaştığı için sözü söyler söylemez baygınlık geçirmiştir. Rasulüllah (s.a.v) baygınlık geçirince bazı sahabiler: “Kağıt-kalem getirelim” derken, Hz. Ömer'in de içinde bulunduğu bir grup: “Rasulüllah'ı rahatsız etmeyelim; ayılıca bir daha isterse getiririz” dediler.
Öyle de oldu; Rasulüllah (s.a.v) bir müddet sonra tekrar ayıldı ve herhangi bir istekte bulunmadı. Sadece: “Ebubekir'e söyleyiniz; Müslümanlara namaz kıldırsın” buyurdu.
Olayın gerçeği böyle iken Gaziantep gibi, ahalisi Allah Allah diyerek memleketlerini düşmandan kurtaran bir şehrin belediye başkanlığını yapmış olan bir adam kalkıyor, sözünün nereye varacağını bilmeden Rasulüllah'tan ve onun yıldızlar gibi olan ashabından bahsediyor. Hz. Ömer gibi Rasulüllah'ın fedaisi olan ve cennetle müjdelenen bir büyük sahabi: “Hayır, bize bir şey söyleme Ya Rasulallah! Çünkü ağzından bir şey çıkar, bin şey de uydurulur” diyerek bu kadar edebe aykırı bir cürette bulunur mu? Hâşâ yüz bin defa hâşâ…
Celal Doğan bununla da yetinmiyor: Güya İslam'da bin tane sahih, yüz bin tane de uydurma hadis varmış. Üstelik Adam Hz. Ömer'i “Hz. Peygamber'e yol gösteren, ya da onu yanlış yollardan döndüren” birisi olarak kabul ediyor. Bu yüzden pahalı incilerini sona saklamış: “Hz. Muhammed'i durduran bir Ömer var da Tayyip Erdoğan'ı durduracak kimseler yok m?” diye soruyor.
Ukalalığın, cehalet ve dalaletin bu kadarına da pes doğrusu… Celal Doğan'ın bu cüretini ajanslardan okurken aklına bir fıkra geldi: Adam bir âlime gelmiş; Hocam, size bir sorum var, demiş. Hoca efendi de: “Buyurun, sorun” demiş. Adam: “Hocam, o hangi veliydi ki, kızı bir tilki tarafından ısırıldı da, sonra Fırat nehrine atıldı?” demiş.
Hoca efendi: “Bre namert, bu sorunun neresini düzelteyim bilmem ki? Bir kere o veli değil, Hz. Yakub Peygamber idi. Kızı tilki tarafından değil, oğlu Yusuf sözde bir Kurt tarafından parçalanmıştı. Sonra, kurt tarafından parçalanmadığı için Fırat nehrine değil, bir kuyuya atılmıştı” demiş.
Yazık…Celal Doğan'ın bu derece inanç ve mukaddesata saygı fukarası olduğunu bilmiyordum. Bu haberle öğrenmiş olduk. Ne yapalım; yüksek değerlerin değersizleştiği bir dünyada yaşıyoruz ve arsızlık prim yapıyor. Size Merhum Akif'in bir şiiriyle baş başa bırakıyorum:
Hayâ sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde…
Ne hayâsız yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
Vefâ yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bî-medlûl;
Yalan râiç, hıyânet mültezem her yerde, hak meçhûl.
Beyinler ürperir, yâ Rab, ne korkunç inkılâp olmuş:
Ne din kalmış, ne iman, din harâb, iman türâb olmuş!
Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl…
Bu izmihlâl-i ahlâki yürürken, durmaz istiklâl!
Hoşça kalın.