Bu Ülkede Herkes Bir Parça Zulme Uğramıştır!

Bu Ülkede Herkes Bir Parça Zulme Uğramıştır!

Türkiye cumhuriyeti iki sacayağı üzerine kurulmuştur. Birincisi; Laiklik/Laikçilik İkincisi ise; Türklük/Türkçülük… Laikçilik ile başta Müslümanlar olmak üzere, diğer tüm dini inançtaki grupları dinden uzaklaştırmak istediler. Sistemin savunucuları Laikliği bir baskı aracı olarak kullanarak başta Müslüman halkı ve diğer dini inançtaki azınlıkların tüm haklarını yok sayarak; başta alfabe, kılık-kıyafet ve ibadethaneleri olmak üzere her şeylerine müdahale ederek aslından uzaklaştırmaya çalıştılar. Buna itiraz edenleri de çeşitli baskılarla bertaraf ettiler.

Yıllarca irtica kılıfı altında Müslümanlara kan kusturdular. İrticai faaliyet diyerek bir araya gelen 3-5 kişiyi örgütçü-lükten tutukladılar.

Resmi ideoloji hâkimiyetini kurmak ve sürdürmek için hiçbir şeyden kaçmamıştır. Yapabileceğinin en üst noktasına kadar yapmıştır. Gün gelmiş, İstiklal mahkemelerini kurmuş, sesi çıkanları darağacında sallandırmış, gün gelmiş, toplu katliamlar yaptırmıştır.

Yeter ki; aydınları, alimleri, ileri gelenleri konuşmasın, sesini çıkaranları susturmak adına ne gerekiyorsa yapmıştır, Resmi ideolojinin sahipleri…

Yine Türkçülük ile bu topraklarda yaşayan her ırkta ki halkları; kanun ve dayatmalarla hizaya getirerek Türkleştirmeye çalışmışlardır. Bundan başta Kürt halkı olmak üzere, tüm halklar (Arap, Zaza, Çerkez vd.) nasibini almışlardır. Çünkü resmi ideoloji bu topraklarda yaşayan herkesin Türk olduğu-olacağı- tezini savunarak tüm çabasını bu yönde harcamıştır. Hatta bu konuda kanun da çıkarmış ve “Türkiye cumhuriyetine bağlı her vatandaş Türk’tür..” ibaresini eklemeyi de ihmal etmemişlerdir.

Bunun için “Ne mutlu Türküm diyene” Tek dil” Bir Türk dünyaya bedeldir..” ve daha nice ırkçı ve nefrete yönlendiren slogan ve söylemlerde bulunarak; Tüm ırkları ötekileştirmiştir.

Aslında sistem ve sistemin savunucuları, böyle yaparak sadece Türk olmayana değil, aynı zamanda Türk ırkına da hakaret etmişlerdir. Zira Türk olmayanı Türkleştirmekle Saf Türklüğü bozmuştur. “Her ırk kendi orijinal şekliyle güzeldir” düsturunu yıkmıştır. Farklılıkları yok etmeye kalkmıştır. Maalesef sistemin bu konuda biraz başarılı olduğunu da söyleyebiliriz! Ki şöyle;

Kendimden bir örnek verecek olursam; ben Kürdüm, anne ve babam Türkçe konuşmasını bilmezdi. Babam vefat edeli; 16 yıl oldu. Ancak annem halen hayatta ve yaklaşık 80 küsur yaşlarında anneciğim halen Türkçe bilmez. Ben Kürtçe bilmeyen bir anne ve babanın evlatları olarak hem Kürtçe, hem Türkçe biliyorum. Lakin benim çocuklarım Kürtçe konuşamıyorlar. Kendimden örnek veriyorum fakat maalesef bu Kürt halkının çoğunda böyle… Gördüğünüz gibi baskıcı ve dayatmacı resmi ideolojiyi savunanlar, bir dili üçüncü nesilde bitirmeye çalışmışlar. Yüzde yüz değilse de, kısmen başarılı olmuşlardır.

Bu ülkede yıllarca dindar halka ve özelde Kürt, genelde tüm halklara çeşitli zulümler yapılmıştır. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Dersim de katliam yapılarak binlerce insan katledilmiş, bir Alevi ileri geleni/Piri olan Seyyit Rıza ve arkadaşları darağaçlarında sallandırılmıştır.

Dindarlara hep gerici, yobaz, işçi, hizmetçi sıfatları layık görülmüş ve yakıştırılmıştır. Zihinlerde öyle yer edilmiş ki; Sinema filmlerinde bile başörtülü olanlar hep hizmetçi, bekçi, temizlikçi olarak lanse edilmiştir. Yani eğer başörtülü ve dindarsanız, hizmetçilik, çaycılık, kapıcılık yapabilirsiniz. Fakat doktor, mühendis, hakim, savcı, siyasetçi olamazsınız. Yani söz sahibi olamazsınız, siz ancak hizmet kadrolarında görev alabilirsiniz mantığıyla hareket ederek insanların zihin dünyasına öyle yerleştirilmiştir.

Hem dil konusunda, hem din konusunda sesi çıkan ve sistemin zulmüne itiraz edenler derhal şakiler gibi takip edilerek sindirilmiş, cezalara çarptırılmış veya öldürülmüşlerdir.

Günümüzde artık bu konuların birçoğu aşılmış ise de; halen bazı sıkıntılar devam etmektedir. Halen askeri cuntanın darbe yaparak dayattığı bir anayasa ile idare edilmekteyiz. Bu utancın derhal giderilmesi gerekir. Halen insani ve İslami olan Ana dilde eğitim sorunu çözülememiş ve Kürtçe ikinci resmi dil olmamıştır.

Şimdi bazıları yine “tek dil, tek devlet…” tek tek muhabbeti yapacaklar ve kardeşlikten falan bahsedecekler. Ancak kardeşlik hak yemeyle olmaz. Ana dilde eğitim ana sütü gibi helal ve haktır.

Önümüzde ki seçimlerden sonra Meclisten (TBMM) şunların yapılmasını umud ediyoruz. Ki bunların yapılması önceliklidir. Hükümetin, yol su, köprü, havaalanı vs.. gibi yatırımlar yaptığı çok doğru, katılıyorum ve doğru buluyorum. Bu hizmetler için teşekkür ediyorum.

Fakat halkının çoğu Müslüman olduğu bir ülkede maddiyatın dışında maneviyata da ihtiyaç vardır. Hatta daha fazla ihtiyaç vardır. Ki; her şeyini maddi menfaat/ dünya menfaati üzerine kurmuş toplumların, kısa sürede büyük felaketlerle karşılaşması kaçınılmazdır.

Müslüman bir ülkede tüm haklarla beraber tüm değerlerde korunmalıdır. İşte bu yüzden Parlamentonun bu aşağıda sayacağımız şıkları acilen ele alması gereklidir diyoruz.

  1. Yeni ve tam bir sivil anayasa
  2. Herkese adalet
  3. Hayat pahalılığının önüne geçmek
  4. Alın terinin korunması
  5. Ailenin korunması ve boşanmaların önüne geçilmesi
  6. Asgari ücretin ülke şartlarına eşdeğer olması, yoksulluk sınırının yarısında olmaması
  7. Anadilde eğitim
  8. Kürtçenin ikinci resmi dil olması
  9. İslam’a aykırı kanunların yeni anayasada olmaması
  10. Toplumsal yozlaşmanın önlenmesi (değerler eğitimine ağırlık verilerek ahlaksızlığın önüne geçilmesi)
  11. Şıkları uzatmak mümkündür. Fakat zaten ana başlıklar bunlardır. Önemli olan çok kanun olması değil, az ve öz olmasıdır diyoruz. Dolayısıyla çok şık sunmak da çare değildir. Çare sistemin insanlara insanca bakışıdır. Sistemin Müslümana Müslümanca bakışıdır. Çare devletin insan için, halk için var olduğu bilincinin oluşması ve ona göre davranmasıdır. Vesselam