Bu Ülke Kimsenin Çiftliği Değil
Medeni toplumlar bir arada ve çok az sorunlarla-sorun çıkarmadan- yaşarlar. Birbirlerinin haklarına saygı duyarak, engeller çıkarmadan, sevgi- saygı sınırlarını koruyarak…
Medeniyeti sadece kendi keyiflerine göre yorumlamak, farklı din, dil ve ırkları aralarında barındırmadan, asimile etmek, onları kendilerine benzetmek; medeniyet değil, faşistlik ve orta çağ cahiliye anlayışından başka bir şey değildir.
Bu ülkeyi babalarının çiftliği zannedenler var. “Kurallara uymuyorsanız çekin gidin diyenler” bu koyduğunuz kuralları size Tanrı mı yolladı. Bu hakkı size kim verdi, siz kimi -ne hakla ve nereden- kovuyorsunuz? Üstelik biz herkesin hakkı verilsin, baskı ve yasaklar uygulanmasın, kimsenin din, dil, inanç ve kültürüne dokunulmasın diyoruz. Biz size siz gidin demiyoruz. Siz bize gidin diyorsanız bizde size siz gidin demek zorunda kalırız. Ki biz bu coğrafyada sizden daha fazla hak sahibiyiz ve sizden çok daha önceleri bu topraklarda yaşamış atalarımız. Sizin atalarınız misafir olarak geldiğinde bizim atalarımız onlara kucak açarak yer verdiler, ama anlaşılıyor ki hata etmişler...
“Ya sev ya terk et, istemiyorsanız çekin gidin, tek bayrak, tek devlet, tek dil” gibi saçma sapan sloganlar halkı birbirine düşman etmekten başka işe yaramaz. Oysa ‘tek devlet olur, tek bayrak da amenna…” fakat tek dil olmaz, çünkü tek dil insan haklarına ve insan fıtratına uygun değil… Devlet ve bayrak seçimi insanların seçimidir. Toplumların bir araya gelerek sınırları belirlenmiş bir coğrafya da ve oluşturduğu güçlü örgütlenmeye devlet denir. Bu devletin seçtiği, kendine şiar ettiği bir bayrağı da olur. Buraya kadar tamam.
Ancak lisan/dil bir insan seçimi veya devlet seçimi/tercihi değildir. İnsanlar doğarken kendi dil, ırk, renk, coğrafya, anne-baba gibi değerleri tercih edebiliyorlar mı? Bu tamamen insanların iradesi dışında oluşan İlahi bir takdir değil midir?
Eğer kendi dil, renk, ırk ve yukarıda saydığımız değerlerden bir tanesini bile insanlar kendileri seçme hakkına sahip olsalardı bende o zaman tek dil dayatmasını kabul ederdim.
Kaldı ki bu bile doğru olmaz, çünkü dayatmanın her çeşidi yanlış ve insan haklarına, insan hürriyetine bir darbedir. İslam İlahi ve son din olduğu halde zorlama “dinde zorlama” yoktur. Yani kimse zorla dine çağrılamaz. Din anlatılır, yaşanır isteyene tebliğ edilir, isteyen alır/inanır istemeyen inanmaz. Onu yaratıcı yargılar. Din adına kimse, kimseye zorla, baskıyla, silahla gel Müslüman ol, dinimize gir diyemez. Bu hak kimseye verilmemiştir.
O halde kim ve ne hakla insanların lisan hakkını engeller, ne hakla milyonların dillerini ve edebiyatları yasaklanır. Sen mutlaka Türkçe konuşacaksın, yazacaksın, kendi edebiyatını bilmeyeceksin, bundan bahsetmeyeceksin demek; ne evrensel hukuk sistemine uyar, ne İslam dinine, nede başka bir dine uyar. Ancak faşistliğe ve zorbalığa uyar.
Cümlelerim yanlış anlaşılmasın. Biz Türkçeye veya başka bir dile karşı değiliz. Bize göre tüm dilleri Allah yaratmıştır. Yüce Allah tüm lisanları ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem’e öğretmiştir. Bütün diller Allah’ın ayetlerinden/işaretlerindendir. Tüm lisanlara saygımız vardır. Keşke tüm lisanları konuşabilsem derim.
Lakin mesele dayatmacılık meselesi, mesele asimilasyon meselesidir. Biz dayatma ve asimilasyona karşıyız. Biz ülkeyi kendi babalarının çiftliği zannedip, kendileri gibi inanmayanları ve düşünmeyenleri ve konuşmayanları dışlayarak; “beğenmiyorsanız çekin gidin” zihniyetine karşıyız.
Çok uzun zaman olmadı, yakın tarihte şu anda adı sık sık 28 Şubatçılarla anılan ve her sıkıştığında şapkasını alıp gitmekle meşhur olmuş bir siyasetçinin başörtülü öğrenciler için “başınızı açmıyorsanız Arabistan’a gidin” sözlerini unutmadık. Bu sözlerin bireysel olduğunu söyleyemeyiz çünkü bu resmi ideolojinin görüşüdür.
Eğer bir arada ve sorunsuz yaşamak istiyorsak bu asimile politikaları ve dayatmalardan vazgeçerek mümkün olabilir. Her türlü ırkçı slogan ve telkinler terk edilmeden barış, sükûnet, birliktelik ve kardeşlik sağlanamaz.
“Türkiye Türkerindir.”
“Ne mutlu Türküm diyene”
“Bir Türk dünyaya bedeldir.”
“Ya sev, ya terk et!”
“Tek ülke, Tek Devlet, Tek Dil, Tek Ulus, Tek Din, Tek Bayrak …” gibi ırkçı söylemlerle… Ülkeyi babalarının çiftliğiymiş gibi kullanarak ve diğer kesimleri yok sayarak birliktelik sağlanamaz ve sorunsuz yaşanamaz. Bu ülke kimsenin çiftliği değil ve kimse istediği gibi at koşturamaz. Burada en azından ben senin, sen de benim kadar hak sahibiyiz. Bu böyle bilinmeli.