Bu korkunç iddialar doğruysa çok vahim
ülkenin yaptığına dair ayrıntı gerçekten de çok şaşırtıcı. Hani oralar BBG evi gibiydi sorusunu anlamsız kılan güvenlikte dışa bağımlılığın çarpıcı faturası...
Dün gazetelerde yer alan bir haber, 7 yıl önce öğrendiğimde "bu kadar da olmaz" diye düşündüğüm bir olayı hatırlamama ve "demek ki söylenenler doğruymuş" diye düşünmeme neden oldu. İddialar karşısında insan, ülke güvenliği kime emanet diye sormadan edemiyor...
Önce güncel olan bilgiyi aktaralım.
8 şehit 14 yaralının verildiği yaklaşık 5 saat süren Şemdinli'deki çatışma birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. En çok merak edilen konu, onlarca teröristin elini kolunu sallayarak karakolun dibine kadar nasıl gelebildiğiydi.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, 2007 yılı Aralık ayında Kuzey Irak'taki terör yuvalarına yapılan operasyonların başarısını anlatırken "Bizim için PKK'nın her adımı ve hareketi BBG evi gibidir" demişti. Pekala nasıl oluyor da, TSK için BBG evi gibi denilen arazilerden bu kadar çok sayıda terörist sızabiliyor ve karakollarımızı basabiliyor?
Dün Milliyet gazetesinde yer alan bir haberde, PKK'ya karşı havadan istihbarat sağlamak için İsrail'den satın alınan insansız Heron'ların Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim sonrası İsrailli mühendislerin Türkiye'den ayrılması nedeniyle uçamadığı iddiası gündeme geldi.
Ülke güvenliği açısından fevkalade önemli olan hava istihbaratının İsrailli mühendislerin Türkiye'den ayrılması neticesinde işlevini yitirmesi ne kadar vahimse, 7 yıl önce dinlediğim benzer mealde bir ayrıntı da o kadar düşündürücüydü. Şu ana kadar aktarmak için birçok defa fırsat kolladığım ve ilgililere, "acaba söylenenler doğru mu?" diye sormak ve teyit almak istediğim konu şuydu:
2003 yılında bir grup genç işadamı ile birlikte, araştırma ve yazılım geliştirme amacıyla birçok firmayı bünyesinde bulunduran ve Türkiye'nin ilk bilim ve araştırma parkı olan ODTÜ-Teknokent'te inceleme gezisi yapmıştık. Türkiye'nin en iyi korunan yazılım geliştirme merkezindeki ziyaretimiz sırasında savunma sanayimiz için yazılım üreten firmalardan bazılarına da uğramıştık. O gün bize aktarılan bilgiler arasında dinleyenleri en çok etkileyen konu, savaş uçaklarımızdan bazılarının düşman tanımlama sistemlerinin İsrail tarafından programlandığına ilişkin ayrıntı oldu.
O tarihlerde İsrail ile ilişkiler fevkalade olumlu seyrediyordu. İki ülke arasında hemen her alanda yakın işbirliği vardı. Buna rağmen, savaş uçaklarımızın düşman tanımlama sistemlerinin İsrail tarafından gerçekleştirildiği bilgisinin ziyarete katılan herkeste rahatsızlık oluşturduğunu gözlemlemiştim.
Şimdi yetkililere sormak isterim: O tarihlerde gerçekten de bazı savaş uçaklarımızın düşman tanımlama sistemleri İsrail tarafından mı gerçekleştiriliyordu? Eğer bu iddia doğruysa, bu çalışmalar hala bu minval üzere sürüp gidiyor mu?
Kime emanet?
İsrail ile dost ve düşmanımız müşterek mi ki, uçaklarımızın düşman tanımlama sistemlerini geliştirme ve programlama işi İsrail'e havale edilmiş olsun. Böyle bir konu farzımuhal bir referandumda Türk halkına sorulsa, acaba halkımızın ne kadarı, böylesine bir işbirliğine sıcak bakar?
Eğer dün medyada yer alan, PKK'ya karşı havadan istihbarat sağlamak için İsrail'den satın alınan insansız Heron'ların Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim sonrası İsrailli mühendislerin Türkiye'den ayrılması nedeniyle uçamadığı iddiası doğruysa, ODTÜ-Teknokent'te bize söylenenlere inanmamak için bir neden bulunmuyor?
Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından yapılan terör saldırısından sonra bu ülkeye yönelik savaş tamtamları çalanlar için de küçük bir hatırlatmada bulunmak istiyorum:
Olası bir Türk – İsrail savaşında kullanılacak uçakların, kalkacak helikopterlerin, yürütülecek tankların, atılacak mermilerin ve bombaların ne kadarı Türk malı, yani yerli üretim acaba? TSK bu malzemeleri nerden alıyor?
Daha net bir ifade ile sormak gerekirse, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) savunma sistemleri açısından İsrail'e ve onun ağababası ABD'ye ne ölçüde bağımlı?
Ünlü savunma dergisi Defence News'da yer alan iddiada, Türkiye'ye havadan istihbarat desteği sağlamak üzere alınan Heron insansız uçaklar, İsrail ile son dönemde gerilen ilişkiler nedeniyle uçağın üreticisi Israel Aerospace Industries ve Elbit Systems şirketlerinde görevli İsrailli mühendis ve uçuş eğitmenlerinin Türkiye'yi terk etmesi nedeniyle uçurulamıyormuş. Türk subaylara Heron konusunda eğitim veren İsrailliler "can güvenliğimiz yok" diyerek ülkelerine geri dönmüşler.
Bu arada, Şemdinli'de askeri birliğe yapılan saldırı, Türkiye ile ABD arasında, terörle mücadele çerçevesinde sürdürülen "anlık istihbarat işbirliğinin" ne ölçüde verimli işlediği iddialarını da gündeme getirmiş.
PKK'nın bölgedeki faaliyetlerine yönelik istihbarat için ABD'ye, havadan istihbarat desteği sağlamak üzere alınan Heron'lar konusunda İsrail'e bağımlı olduğumuz düşünülürse yazıyı bitirmeden şu soruyu sormak herhalde yerinde olacaktır:
Sahi, Başbakan Erdoğan PKK için bir taşeron örgüt tanımlaması yaparken, örgütün kimin taşeronu olabileceği konusunda aklınıza hangi devletler geliyor acaba?
Aklınızdan geçen ülkeleri tahmin etmek güç değil ama, size de bu konuda büyük bir çelişki var gibi gelmiyor mu? Hangi ülke, çok da işine yaradığını düşündüğü taşeronunu bitirmek için gayret sarf eder ki? Acaba bu türden dostların sağlayacağı destekle gerçekten de bu topraklarda terör biter mi?
Türkiye savunma alanında kendi kendine yeterli olmadan bu topraklarda ne kadar güvenli olabilir ki?
Prof. Dr. Osman ÖZSOY – Haber 7
www.osmanozsoy.com.tr