Bu kitabı Aleviler neden okumalı?

Bu kitabı Aleviler neden okumalı?

İskender Palanın son kitabı, Şah ve Sultan öyle bir zamanda çıktı ki... Erbilin mum söndü gafının konuşulduğu Türkiyede, sosyal bir soruna parmak basması açısından okumaya değer.

İskender Palaya göre Çaldıranda yaşananlar dini değil siyasi. Her iki tarafın yanlış bilgilerle doldurulduğunu söyleyen Pala, Bu dolduruluş bizi ayrıştırdı. Tarihteki çatışmaları baz alarak geleceğe yürüyemeyiz diyor. 

Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim, romanın baş kahramanları. Kitapta, Türkün Türkle, Müslümanın Müslümanla sırf iktidar çatışması yüzünden karşı karşıya gelmesi konu ediliyor.

Zaman gazetesinde yer alan Murat Tokay imzalı röportaj, Sünni-Aleviler arasındaki tartışmalara ışık tutuyor. Tokay sordu, edebiyatçı ve yazar Pala cevapladı.

Bir önceki kitabınız İki Darbe Arasında netameli bir konuya parmak basıyor, Türkiyede asker-sivil ilişkisine, ordu bünyesinde yaşanan mağduriyetlere dikkat çekiyordu. Son romanınız Şah Sultanda Alevi-Sünni meselesini ele alıyorsunuz. Adı Divan edebiyatıyla anılan bir yazar olarak niçin bu tehlikeli mevzulara eğilmek zorunda hissettiniz kendinizi?

İki Darbe Arasında, önceden yazılmış, bekletilmekte olan bir kitaptı. Oradaki, Türkiyede belirli bir algılamayı düzeltecek bir samimiyet idi. O samimiyetin arkasında durdum ve çok da etkili oldu kitap, çok sattı. Benim kitaplarımın hepsinin korsanı vardır ama en çok korsan o kitapta ortaya çıktı. Samimi olduktan sonra Türkiyede bazı meselelerin halledilebileceğine inanmış oldum o kitapla. Aynı samimiyetle acaba ben aydın sorumluluğu taşıyan bir insan olarak içinden geçmekte olduğumuz süreçte ne gibi bir çalışma yaparsam topluma daha fazla yararlı olur düşüncesini gündeme getirdim. Ve bu kitap ortaya çıktı.

Nasıl bir sürecin sonunda yazıldı bu roman?

Hiç şüphesiz Şah Sultan hemen altı ayda yazılmadı. Kaç zamandır zihnimde dolaşan, üzerinde çalıştığım, okuduğum, belge topladığım bir süreç idi. Kitabın sonunda kaynakça da verdim. Böyle bir romanı yazma fikri bana Kürt açılımı başladığı zaman ilham oldu. Kürt açılımında biz maalesef hazırlıksız yakalandık. Bu hazırlıksızlık, zemini o kadar çorak hale getirdi ki, adeta birbirimizle kavga ederek açılım yapmaya çalışıyoruz. Eğer önceden üç romancıya roman yazdırılsaydı Kürtlerin Türklerle ortak geçmişi hakkında iki tiyatro eseri, üç sergi açılsaydı; film yapılsaydı sonra Kürt açılımı denseydi insanların bunu kabul etmeleri daha kolay olurdu. Düşündüm ki Kürt meselesinden sonra önümüzde yakın vadede görünen bir açılım var: Alevi açılımı. Bunu bir problem olarak ortaya çıkarmaktansa ben bir kitap yazayım, bunun bir problem olmadan çözülebilecek bir barış alanı olduğunu anlatayım istedim. En azından aydın sorumluluğumu yerine getireyim. Sünnilerin gözünde Şah İsmail nasıl aşağı bir yerde görülüyor ise Alevilerin gözünde de Yavuz Sultan Selim kanlı, zalim kötü olarak görünüyor; peki kötü mü öteki de aşağı bir yerde mi, tarih böyle söylemiyor.

Bir Sünni olarak bu konuda yazmak zor olmadı mı?

Ben Yavuzun torunu olarak romanı yazmaya başladım. Romanı beş kez yeniden okudum, Şah İsmailin torunu olsaydım bu konuya nasıl algılardım diye. Çünkü yazdığım anekdottan, tarihten her öğrendiğim vesikadan, tarihin akışı içerisinde her gördüğüm hadiseden ve kişiden sonra durduğum yeri değiştirip bir de öbür taraftan bakmayı öğrendim. Beş kez romanı yeniden yazdım.

Yumuşattınız mı söyleyeceklerinizi...

Birincisinde, ikincisinde yumuşatmaya çalıştım.

Neden?

Ben bir barış romanı yazıyorum, içinden kavga üretilmiş olacak. Bu olmamalı. Ben barış için ortaya çıkıyorum, birisi buradan vay diye başlayan cümleler kurmasın dedim. Biz Çaldırandaki savaşı sadece Anadolu Aleviliği ile ilgili bir problem zannediyoruz. Ama mesele o kadar basit değil... Çaldıran, tarihin bir kırılma noktası. Dünya tarihinde ender rastlanan bir savaş. Sonuçları, yaptırımları, o gün yaşananlar itibarıyla. Çok farklı bir kategori. Sadece Türkiyedeki Alevilerle Sünnileri ilgilendirmiyor. İranda, Azerbaycanda Şah İsmaille ve Alevilikle alakadar olan, Çaldırana bizim gibi düğümlenmiş insanlar, anlayışlar ve kültürler var. Ben bu romanı bir de Tebrizden okumalıyım, Azerbaycandan okumalıyım, İrandan okumalıyım dedim, o zaman hakiki Yavuz o zaman hakiki Şah İsmail karşıma çıktı.

Tebrize gittiniz mi? Çaldırana?

Ben aydın sorumluluğu taşıyan bir insanım. Beş kez kitabı okudum derken birilerinin gönlünü yapayım diye okumadım. Benim sorumluluğum tarihte olup bitenleri hakikatiyle göstermektir. Ben hakikatleri ortaya koyarım. Ben İrandaki Çaldıran sahrasında bir gece geceledim. Tebrize gittim. Oralardan yazdıklarıma yeniden baktım.

Çaldıranda sabahlarken neler düşündünüz?

Yavuz Sultan Selimin yeniçerileriyle Şah İsmailin nökerleri aynı dilde türkü söylüyor. Aynı gözyaşını döküyor. O zaman beni bugün Türkiyedeki Alevi-Sünni çatışmasında duyarlı olduğumuz alanlara eğilmem gerektiğini düşündürttü.

Bu kitabı Aleviler neden okumalı?

« geri1·2ileri »