Bu da Bozova'daki Ablanın hikayesi...

Harran Üniversitesini kazandıktan sonra Şanlıurfa'nın Bozova ilçesinde FETÖ terör örgütünün tuzağına düşen B. Ç. adlı kızın itirafları şoke etti. B.Ç. FETÖ Terör Örgütünün kızları ve erkekleri tuzağa çeken çetrefili ev yapılanmasının gözler önüne serdi.

Bu da Bozova'daki Ablanın hikayesi...

Cemaat’e bağlı evlerde kalan genç kızlar baskıyla karşılaşıyordu... Kurallara ve eğitime uymayanlar kovulmakla tehdit ediliyor ve haklarında dedikodu çıkarılıyordu. Örneğin “Erkek arkadaşı var” denilerek ailelerine ihbar ediliyordu. Erkek arkadaş edinmek, internet ve cep telefonu kullanmak yasaktı. Giysilere ve makyaja müdahale ediliyordu.

 

B. Ç. 2014’te girdiği üniversite sınavında Harran Üniversitesi’ne bağlı Bozova Meslek Yüksek Okulu’nu kazandığı gün, tebrik için arayanlar arasında, o güne dek tanımadığı; tanıdıktan sonraysa hayatını kararttığını düşüneceği ‘Melek’ de vardı. Kendini ‘Melek’ diye tanıtan kadın ona, “Bozova’da evlerimiz var, kalabilirsin” demişti.

B. Ç. tanışmadıkları halde adını bilen ve cep telefonuna ulaşan Melek’in teklifini o an geri çevirdi. Ama Melek o kadar ‘becerikliydi’ ki onu ikna edebilmek için B. Ç’nin ailesine ulaştı. Okul başladıktan sonra gittiği Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde B. Ç’nin direnci kırıldı ve Melek’in teklifini kabul etti.

B. Ç. , kısa sürede Melek’in asıl adının Derya Kuşçu olduğunu öğrendi. Gizlilik amacıyla Melek kod adını kullanan Kuşçu, Gülen Cemaati’nin Bozova’daki kadın sorumlusuydu. Kız öğrencilerin kaldığı dört evi yönetiyor, her eve bir ‘abla’ atıyordu.

ÂŞIK OLMAK YASAK!

B. Ç’nin kaldığı ev, ‘Işıkevi’ adı verilen, Cemaat’in çekirdek hücrelerinden birisiydi. Cemaat, il ve ilçelerde öğrencilerin kalacak yeri olmamasından yararlanarak bu evleri kiralıyor ve masrafını öğrencilerden alıyordu. Evlerde en çok beş öğrenci kalıyordu. Bozova’da erkekler ve kızların kaldığı dörder ev vardı. Erkeklerin evini ‘abiler’, kızlarınkiniyse ‘ablalar’ idare ediyordu. Ev ablaları, Kuşçu gibi ‘ilçe ablaları’na bağlıydı. Kuşçu, Cemaat’in ayrımcı yapılanması gereği ‘ilçe abisi’ne bağlıydı.

Öğrencilerin kimlik bilgileri, üniversitedeki Cemaat üyelerince yasadışı şekilde elde ediliyor ve ‘abla’ya verilerek, gençlerle temas kurması sağlanıyordu. Evde kalacaklar, eğitimler yoluyla Cemaat’e devşiriliyordu. Ev ablası, her akşam yatsı namazından sonra ‘tesbihat’ yaptırıyor; bir saat boyunca Fethullah Gülen’in videolarını izlettiriyor, kitaplarını okutuyordu. Her hafta bir evde ‘gündem değerlendirmeleri’ gerçekleştiriliyordu. Aynı şekilde, haftada bir Şanlıurfa’daki bir başka adreste toplantılar yapılıyordu. Kurallara ve eğitime uymayanlar kovulmakla tehdit ediliyor ve haklarında dedikodu çıkarılıyordu. Örneğin “Erkek arkadaşı var” denilerek ailelerine ihbar ediliyordu. Erkek arkadaş edinmek, internet ve cep telefonu kullanmak yasaktı. Giysilere ve makyaja müdahale ediliyordu.

B. Ç. eve adım attıktan sonra, baba evinde bile karşılaşmadığı baskıya tanık oldu. Örneğin bir ev arkadaşı, okuldaki bir erkek öğrencinin bilgisayarını alınca “Erkeklerle geziyor” diye ailesine haber ulaştırıldı. Sonunda, aynı evde kalan B. Ç. ve iki arkadaşı, bu baskılardan bıkarak bir başka arkadaşlarının evine taşındı. Ancak Cemaat yakalarını bırakmadı. Geç saatte kapıları ve camları tekmelendi. “Okulu kerhaneye çevirdi namussuzlar” diye hakarete uğradılar. Öğrenciler korktuklar için şikâyette bulunamadı.

EVLİLİK KATALOĞU

Üniversite bitirenler, ‘mezuncu abi veya ablaya’ yönlendiriliyordu. Bu kişiler, mezun olunan okul, KPSS ve ALES puanları gibi bilgileri alarak, uygun gördükleri devlet kurumlarına, iki alternatif belirleyerek yerleştiriyordu. İş bulunduktan sonra evliliklere Cemaat karar veriyordu. Ancak ‘abi’ ya da ‘abla’ların önereceği ve onay vereceği kişilerle evlenilebilirdi. Cemaat üyesi bekâr kişilerin fotoğraflarının bulunduğu bir katalog, eş adaylarına gösterilerek, tercih yapması sağlanıyordu. Bazen kız öğrenciler, örgüte katılması istenen erkeklerle bilinçli şekilde nikâhlandırılıyordu. Boşanma da yine ancak Cemaat’in onayıyla mümkündü.

POLİSLERİN ABLASI

Cemaat aracılığıyla polis Ö. A. ile tanışan E. Y. A’nın hikâyesine bakalım. Evlenen çift, Kırklareli’ne yerleşti. Eşi aracılığıyla sohbetlere gitti. 2012’de Van’a gittiklerinde, E. Y. A’ya ‘ablalık’ verildi ve 7-12 kişilik bir gruptan sorumlu tutuldu. E. Y. A, bağış ve himmet topladı. Gülen’in ‘Pırlanta’ adlı kitabını zorla sattı. Bu kitaptan sorular hazırlayarak, sınavlar düzenledi. Birinciye umre gezisi, ikinci ve üçüncüye cep telefonu verildi.

Hükümetin Bank Asya’ya el koyması sonrası E. Y. A’nın polis eşi, aracını satıp bankaya yatırmak istedi. E. Y. A. şiddetle karşı çıktı. Fakat kimi karı-koca polisler bu uğurda evlerini satmıştı. 17/25 Aralık’tan sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve bakan çocuklarının görüntüleri ve telefon kayıtları dinlettirilmeye başladı. O andan itibaren, şifreli şekilde konuşma yoluna gidildi. Bu arada Cemaatçi polisler, emniyetteki 300 kişilik Cemaatçi listesinin ele geçirilmesi için çalışmalar yaptı.

Bu hengâme içinde eşiyle arası bozuldu ve ayrılma eşiğine geldiler. Nihayet ayrılma prosedürünü Cemaat işletti. Cemaat, E. Y. A’dan değil, polis eşinden olmuştu. Bu nedenle E. Y. A, Cemaat’in dayattığı şartlarda ayrılmak zorunda kaldı. Tek çocuklarının velayetinin eşine verilmesini kabul etmek zorunda kaldı.

‘Abiler’ emredince ‘ablalar’ susacaktı.
(Hürriyet)