Blair'in Baldızı, İsrail'e Sert Çıktı
Booth, 'Vittorio'nun öldürülmesi İsrail’in entelektüel intifadaya saldırısıdır' dedi.
Vittorio'nun (Vik) Arrigoni'nin bu hafta Gazze'de öldürülmesi, Filistin-yanlısı barış eylemcisi Juliano Mer Hamis'in Batı Şeria'da suikastının (hemen) ardından geldi. 52 yaşındaki Juliano, Batı Şeria'daki Cenin Mülteci Kampı'ndaki Özgürlük Sineması çıkışında vurularak öldürüldü. Arnas'ın Çocukları adlı belgeseli, dram ve özanlatım yoluyla İşgal altındaki travmalı Filistinli çocuklara yardım eden annesinin hikayesini anlatıyordu.
Juliano, zamansız ve kanlı sonunu 3 yıl önce İsrail televizyonunda tahmin etmişti.
Vittorio Arrigoni, bu hafta silahlı “fanatikler” tarafından Gazze'de bir apartmanda asılı bulundu. Asla, tekellüm asla, tahmin edemeyeceği bir sondu.
Her ikisinin ölümü de dünyada büyük bir infiale neden oldu.
Şiddet dışı direnişe adanmış bir adamanın şiddetle ölümü yeterince kötüydü.
Daha da kötüsü: Onun açıkça ilan ettiği (oradaki hükümete verdiği ad) İsrail'deki “Faşist” düşmanlarına doğrudan bir meydan okuma olan bir hayatından siyasi kazanç elde etmek istemeleri. Onun gözleri bantlı ve yüzü yaralı tüyler ürpertici son görüntüsü, onu tanıyanlar ve sevenlerin kalplerine sokulmuş bir hançerdi.
“İtalyan barış görevlisi Filistin aşırılarınca öldürüldü” başlığı, İsrail propagandacılarının ıslak rüyası. BM Goldstone Raporu'nda kaçınılmaz çekinti gibi siyasi çıkarım potansiyeli bir büyük hediye.
NEDEN?
İki neden var. İlkin, eğer hiçbir şey yapılmazsa, İsrail bu iki kumpasının ivmesini, “terörizm ve güvenlik” bahanesiyle Gazze Şeridi'ni yeniden-işgal etmek için kullanacak.
İkinci olarak, İsrail abluka kırma hareketinin artan momentumunu ve ISM'nin (Uluslararası Dayanışma Hareketi) büyüyen cazibesini sona erdirecek yol arıyor.
Bunlar bizi, Juliano ve Vittorio'nun cinayetlerinin zamanlamasına getiriyor. Her ikisi de, yaratıcı işleriyle tanınıyorlardı. Juliano, Cenin'deki yeni nesil oyuncular ve yazarlar için esin kaynağı olmasıyla ve İşgal altındaki hayat konusunu işleyen filmiyle biliniyordu.
Vik de, Gazze'deki Filistinlilerin acılarını anlatan ödüllü yazıları ve yayınlarıyla isim yapmıştı.
Her ikisi de yeni bir ayaklanmanın, tartışmasız, en başarılı parçasıydı. Ayaklanma İsrail'i en acıtan yerinden, Avrupa ve Amerika'daki TV stüdyolarından, münevverler takımından vuruyordu. Onların İsrail'in “faşist” makinesine etkileri, twitter ve facebok dünyalarında büyüyen bir olguydu. Onların sesleri bu hareketteki hiç kimseye benzemiyordu.
Daha da fazlası var. Vik, İsrail'in iki üyesini öldürmesinden (Tom Hurndall ve Rachel Corrie) sonra durma noktasına gelen direniş dışı direniş grubu ISM Gazze Grubu'nun yeniden inşası için çok önemliydi. İsrailli liderlerin sadece Batı Şeria ve Gazze'deki yabancıların insan haklarını görmezden gelme değil (onları Filistinlilerle bir tutmak) aynı zamanda onları hedef alma kararının ardından bu açıkça ortaya çıktı. Gazze'deki ISM, günlük hayatlarında genç eylemcilerinin Gazzelilerin yanında olmayı teşvik edip etmemekte epey tereddüt etti. İnsan kalkanı işini yani. Tom Hurndall ve Rachel Corrie'nin ölümleri, ISM'nin artan etkinliği çabalarına karşı kasıtlı bir İsrail saldırısıydı.
Çok yakın geçmişte, IOF (İsrail İşgal (Savunma Değil) Kuvvetleri) komutanları, Gazze'ye Özgürlük Hareketi'nin Gazze'deki ablukayı denizden kırma çabalarına odaklandı.
Juliano ve Vittorio'nun iki hafta içerisinde ölmeleri bir tesadüf değil. Her ikisi de tanınmaz-bilinmez Filistinli “hücrelerin” ellerinde öldü. Çocuk kanallarında söyledikleri gibi, söyleyin bakalım bu resimde ne yanlış?
Hala Vittorio'nun cinayeti arkasında kimin olduğundan şüpheniz mi var? Peki, hiç İsrail basınının İşgal Bölgeleri'ndeki “gizli operasyonları” hakkında yazdığını ve alkışladığını gördünüz mü? Örnek mi lazım? Peki. 1952'de, Şin Bet ajanları Filistin köylerine gönderildi. On Yahudi, 1950'lerin başlarında Arap toplumlarına sızdı, yerel kadınlarla evlendiler ve aileler kurdu. Tüm bu sırada da “mistaarvim” olarak yani Arap gibi görünen ajanlar olarak Şin Bet'e çalışıyorlardı. Adamlar Filistin diyalektini edindiler, Kur'anı çalıştılar ve Ramla yakınlarındaki İstihbarat Merkezi'nde casusluk taktiklerini öğrendiler. Detaylı bir hikâyeyle birlikte, Nakba'dan (Felaket) evlerine dönen mülteciler olarak Filistin köylerine ve şehirlerine gönderildiler.
Daha bu sene, İsrail, Dubai'de bir Hamas üyesine suikast düzenledi ( İngiliz medyasında bilinen adıyla 'pasaport skandalı') Mossad ajanları, bir Filistinli mühendisi Ukrayna'da kaçırdılar. Şu an yasadışı olarak İsrail hapishanelerinde tutuluyor.
Şin Bet'in sadist zorlamasına maruz kalan Filistinli kronik hastaların durumuna ne demeli? Gazze'de tedavi için ihaneti diye bilinen şeyi duydunuz mu? Filistinli hasta İsrail-Filistin Sivil Temsilci Departmanı'ndan Gazze'den Batı Şeria'ya ya da İsrail'e tedavi için gitmek için izin ister. Tüketici çabaların ardından, hastalar izin alıp Erez'e gider. Önde gelen insan hakları merkezlerine göre, Şin Bet subayları, tıbbi tedavilerinin sürmesi karşılığında kasabalarında ve köylerinde pis işleri için hastalara baskı yapıp tuzağa düşürmeye çalışıyor.
Evet, millet. Tedavi-ajanları.
İsrail, iş yalan söylemeye, cinayete ve baskıya gelince “yollar” bulur.
Hamas bu son cinayetin sorumlularını yakalarken, Gazze dedikodu gazetesi, (tahmin edileceği gibi en başından beri) İsrail işbirlikçileri oldukları haberleriyle çalkalanıyor.
Cinayetle suçlanan “Selefiler”, reddiye açıklamaları yayınladı. Buna rağmen Batılı medya, onların suçlandığı haberleri yayınlamayı sürdürüyor.
Tevhid vel Cihad ve Masadat el-Mücahidin'den yapılan açıklamalar oldu. Açıklamalardan birinde şunlar söyleniyordu: “İtalyan'ın (Vittorio Arrigoni) kaçırılmasıyla ilgili sorumluluğu tamamen reddediyoruz. Açıklamalarımız sadece Şumuk el-İslam, İttihadı Network ve el-Mücahidin Network aracılığıyladır. Bize dair bu kanallar dışındaki açıklamalar, isterse Cihatçı web siteleri olsun, bizimle alakası yoktur”.
Vittorio Arrigoni'nin öldürülmesinden kim çıkar sağladı? Bu cinayetin zamanlamasının önemi ne?
Eğer, bir şey b*k gibi kokuyorsa ve b*k gibi görünüyorsa, kesinlikle o İsrail'dir.
Elbet, kaçıranların videosu ilk başta gerçek gibi göründü. Boyalı basının sevdiği türden “Cihatçı” videolarının tüm geleneksel görüntüsüne sahipti: siyah İslam bayrağı, girişte Kur'an ayeti, kaçırılan kurbanın görüntüsü. Siyah bayraktaki İslam'ca sevgili, dokunulmaz “La İlahe İllallah” yazısı altındaki küçük bir detay, grubun İslami özgünlüğüne dair sorular doğurdu. “Muhammed İbni Mesleme Tugayları” gibi bir şey yazıyordu. Video sistematik olarak YouTube'dan çekildiği için uzmanlarca iyice incelenemedi.
Fakat bir şey kesin:
“Cihatçılar”, bayrağa La İlahe İllallah dışında HİÇBİR ŞEY yazmaz!
Aynı zamanda, Şumuk el-İslam, Ensar el-Mücahidin, Global İslami Medya Cephesi gibi Cihatçı medya dağıtım kanallarının alışılmış logoları yoktu. (Yukarıdaki reddiye açıklamasını okuyun)
Haklısınız, neyi değiştirir ki?
Vik, bir dost, dayanışma eylemcisi, kahraman, yazar artık yok ve düşmanı onun hayatından çıkar sağlıyor. İsrail Faşizmi'ne karşı adanmış bir hayattan.
İsrail güçlerince geçen sene Mavi Marmara'da işlenen kanlı cinayetleri hepimiz çok iyi biliyoruz,
İkinci Armada, aynı rotayı izleyerek ya da aynı tarihte yola çıkmaya hazırlanırken, İsrail, Irkçı devlete karşı yüzlerce eylemciyi durdurmak, korkutmak, yıldırmak için elinde ne varsa ortaya döküyor.
İsrail'in Türkiye büyükelçisi Gaby Levy, Türk hükümetinden “kışkırtma” olduğunu öne sürdüğü filo hareketini durdurmak için yakınlarda yardım istedi. Türk dışişleri bakanlığı yetkilisi Reuters'e, “İsrail tarafından gelen mesajı dinledik ve onlara bunun sivil toplum girişimi olduğunu söyledik” diye konuştu.
Yetkili konuyu uzatmadı.
İsrail'e bu ilk kapak oldu.
Fakat çabaları durmadı.
Başbakan Benjamin Netanyahu, Kudüs'teki AB elçilerine “Bu filo durdurulmalı” dedi..
Daha da fazlası var. 1 Nisan'da Netanyahu'nun ofisi BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'dan filonun açılmasını durdurmasını istedi.
Netanyahu, Ban Ki-moon'a gemilerinin amacının (tahmin edin kim?) “İslami aşırı unsurlarca” organize edildiğini söyledi.
Sonra Çarşamba günü, ahlaken iflas etmiş, Silvio Berlusconi, İsrail Radyosu'na, Gazze'ye yeni bir filonun gitmesini engellemek için çalışacağını anlattı.
Berlusconi, barışçıl bir Orta Doğu'nu hiç olmadığı kadar uzak olduğunu ve İsrail'in geçerli bir barış ortağı olmadığını söyledi. Ayrıca İsrail'in Batı'nın güvenebileceği yegâne Orta Doğu ülkesi olduğunu ve İsrail'in Avrupa Birliği'ne katılması gerektiğini öne sürdü.
Ertesi gün, Vik kaçırıldı.
Aynı gece, salıverilmesiyle ilgili gerçekçi bir görüşme olmadan, Vik katledildi.
Mideniz mi kalktı. Benim de!
Çünkü bu bir saldırıydı. Gazze'ye gidecek yeni filoya hâlihazırda katılacaklara ve ilk defa gidecekleri korkutmak ve yıldırmak için bir saldırıydı. Oradaki halkın müstesna cömertliğinden ve iyiliğinden şüphesi olanlara bir hamleydi. Halkın iyiliğini yaşasaydı Vik anlatırdı.
İsrail “faşistlerinin” son terör taktiğinde başarılı olmasına izin veremeyiz. Vik'in ölümün acısı, akıttığımız yaşlara rağmen, dayanışma hareketindeki bizler her zamankinden çok daha kararlıyız.
Ölümünden beri Filistin'e gitmek için ISM'ye başvurularda çok büyük bir artış var.
Bu arada Gazze'ye Özgürlük Hareketi'nden bir arkadaşım, Vik'in cinayeti nedeniyle hiçbir Türk, Cezayirli, İskoç, İspanyol, Alman, İrlandalı, İtalyan, İsviçreli, Norveçli, Ürdünlü, Malezyalı, Endonezyalı, İsveçli, Amerikan, Kanadalı, İngiliz ve Fransız eylemcilerin vazgeçmediğini söyledi.
* Gazeteci ve yazar. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in baldızı. 23 Ekim 2010'da Müslüman oldu.
tımetürk