Bismillah

Bismillah
Bismillah her hayrın başıdır ki ismi Allah ile başlanmayan hiçbir iş başarı ile hayır ile sonuçlanamaz. Çünkü kainatta her iş ve hareket Allah (c.c)’ın ismiyle, zikriyle oluşur hayat ve canlılık bulur.
Bu hakikat içerisinde şöyle diyebiliriz Allah (c.c)’ın yaratması olan KÜN-FEYEKÜN (ol deyince oluverir) kapısının hayra açılmasını sağlayan “bismillah” anahtarıdır ki; bu anahtarı kullanan kişi hangi iş, oluş, fiil, hareket, yönelme ve yönlendirme olursa olsun Allah (c.c) dışında bir fail ve sebepleri yaratanın olmadığını bilmiş bundan dolayı da kendisinin ve diğer tüm yaratılmışların acizliğini anlayıp bismillah diyerek mutlak güç ve kudret sahibi, yegane yaratıcı –terbiye adici rabb ve mabud olan Yüce Allah (c.c)’a sığınıp dayanmıştır.
Bismillah anahtarı kâinattaki (zerreden kürreye) tüm varlıkların her daim zikridir. Sanki lisanı halleriyle “ Allah’ım biz zayıf, aciz ve güçsüzüz. Görevimizi yapabilmemiz ancak Senin iznin ve kudretinledir. Yoksa bizim bir varlığımızda etkimizde yoktur.” Diyerek bismillah kelimesinin sırrına işaret etmektedirler.
Mesela kainattaki varlıklar farkında olsun ya da  olmasın ya direkt veya endirekt şekilde dönmektedir. Kainat, saman yolu galaksisi, güneş sistemi ve içindeki gezegenler, yıldızlar sürekli belli bir yolda ilerleyip dönmekteler ki zahiren hiçbir enerji ve güç kaynağına  da bağlı değiller; acaba hangi güce ve kudrete manen dayanıp bağlanmışlar ki O kudret sahibi koca kainata bütün halinde dönebilecek sürekli-kesintisiz bir güç bahşetmiş, bu zor olan görevi onlara kolaylaştırmıştır. Ağaçların- bitkilerin nazenin ve ince kıl gibi kökleri hangi güce dayanmışlar ki kayaları-sert toprakları bir matkap gibi parçalayıp geçerek toprağın derinliklerine kadar nüfuz edebiliyor. Daha bir çok örnek verilebilir ancak konuyu uzatmamak için kısa kesiyorum.
İnsan dışında ki canlı-cansız tüm varlıklar bismillah’ın sırrıyla-zikriyle Yüce Allah (c.c)’a dayanıp bağlandıklarında O’nun yardımına-kudretine böyle mazhar oluyorlar. Eşrefi mahlukat-ahsen-i takvim ve yeryüzünde Allah(c.c)’ın halifesi sıfatıyla bulunan insan yaratılış gayesindeki gerçek kulluğa ulaşmak için  Allah(c.c)’ın Yüce ismini daim zikri ve yaşamının hedefi kılmış olsa Allah-u Teala böyle bir kuluna rahmetiyle, kudretiyle öyle bir yardım eder ki Hafız ismiyle muhafaza eder, Rahman-Rahim ismiyle şefkatle kulunun tüm ihtiyaçlarını karşılar, Şafi ismiyle hastalıklarına şifa verir, Kahhar ismiyle kulunun düşmanlarını kahreder hem dünyada  hem ahirette rezil eder, Kadir ismiyle kuluna güç ve kudret verir işlerini kolaylaştırır v.b Esma-ül Hüsna’nın tecellilerine mazhar kılar. Bu duruma  şanı yüce peygamberlerin, sahabelerin, büyük evliyaların yaşadıkları nurlu hayatları büyük bir delildir.
Hz. Nuh (as.)’ın  Allah(c.c)’a duasıyla tufanın gerçekleşmesi böylece müminlerin kurtuluşuna ve kafirlerin hüsranına sebep olması, Hz.İbrahim (as.)’ın atıldığı ateşin kendisi için gül bahçesine dönüşmesi, Hz.Yusuf (as.)’ın kardeşleri tarafından atıldığı kuyudan sağ salim kurtulması ve Mısır ülkesine büyük bir yönetici olması, Hz.Cercis (as)’ın Tevhid mücadelesindeki başarısı ve düşmanların komplolarından Allah’ın inayetiyle kurtulması , Hz. Musa (as)’ın İsrailoğullarıyla Kızıldenizi geçmesi  ancak Firavun’un ve ordusunun bu denizde boğulması,  Hz. Muhammed (sav)’in hicret için evinden ayrılırken müşriklerin üzerine attığı bir avuç kumun bir perde gibi kendisinin fark edilmesini önlemesi ve Hz. Ebubekir (ra) ile mağarada iken örümcek ağı ve kuş yuvası vesilesiyle müşrikler tarafından fark edilip yakalanmamaları, Bedir savaşında 3000 melekle desteklenip müşrikleri yenmeleri, Hz. Ali (ra) ‘ın Yahudilerin güçlü kalesi olan Hayberin kapısını yerinden sökmesi ve fethetmesi, Hz. Bediüzzaman (ra)’ın yaptığı iman-ı kurtarma mücadelesi sürecinde onca yapılan sürgün, eza, cefa ve zehirlenmelere rağmen öldürülemeyişi böylece 87 yaşına kadar yaşayıp hizmete devam etmiş olması bizim için çok önemli dersler vermektedir ki bu gerçekler bismillah’ın bereketi ve mazhariyetidir.