Birlikteliği sağlamanın ve kavgasız yaşamanın sırları…!
Canlı varlıkların tümü birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Bu sünnetullah gereğidir, fıtri bir olgudur. Hiçbir canlı diğer hiçbir canlıya ihtiyaç duymadan hayatının tamamını idame ettiremez. Dolayısıyla canlılar, birbirlerine muhtaç oldukları için; diğer cinsleriyle iyi geçinmek zorundadırlar.
Canlılar üç kısımdır; “insanlar,” “hayvanlar” ve “bitkiler.” Hayvanlar daha çok bitkileri, insanlarda her ikisini kullanırlar. Kendilerinden faydalanırlar. Bu kısa tanımdan sonra asıl konumuza geçebiliriz.
Asıl konumuz; insanların ve daha çok ülkemizde ki etnik grupların bir arada yaşarken kavgasız ve gürültüsüz yaşaması nasıl mümkün olabilir. Ülkede huzur, istikrar ve birliktelik nasıl sağlanılabilir. Bu yazımızda bunu vurgulamaya çalışacağız.
Sanırım insanlık iki temel problem alanıyla karşı karşıyadır. Ki; bunlardan birisi, dünya genelinde insanlığın geleceğini tehdit eden açlık, fakirlik, işsizlik, fırsat eşitsizliği, sosyal ve siyasal dengede eşitsizlik, ahlaki çöküntü, inançsızlık, zulüm, yetersiz sağlık koşulları, zayıf ve temeli sağlam olmayan eğitim ve hukuk ve bu alanlarda karşılaşılan sorunlar… Baskıcı yönetimler, sivilleşememe, tarihî ve kültürel değerlerin yok edilmesi ve benzeri problemlerdir.
En az bunlar kadar önemli olan ve bunlarla yakından ilişkili olan bir diğer problem alanı ise insanlar arasındaki diyalog, hoşgörü ve tolerans eksikliği, farklılıklara karşı tahammülsüzlük ve farklılıklarla barış içinde bir arada yaşama konusunda yaşanan sorunlardır. Bu sorunlar yalnızca bir yöreyi, bir bölgeyi ya da halkı değil; genelde tüm insanlığı, özelde ise ülkemizin bütün insanlarını şu ya da bu şekilde ilgilendirmekte ve etkilemektedir.
Birlikte Yaşamak için muhatapların, karşısındakileri ön şartsız ve peşin hükümsüz dinleyebilmekten, saygı duymaktan, sorulana, söylenene ve sorunlara ciddi bir yaklaşımla yaklaşıp muhatabının derdiyle dertlenmekten geçer.
Birlikteliği sağlamanın ve kavgasız bir arada yaşamanın olmazsa olmazı, temel konularda aynı haklara sahip olmaktan geçer. Bu, başta din/inanç, dil, kültür ve çeşitli yaşam biçimlerine saygı duymakla, bu haklara saygı duymak ve önünü tıkamamakla olur.
Güçlü olanın güçsüzlerin haklarına tecavüz etmesiyle, kendilerine benzetmeye çalışmasıyla eşitlik ve birliktelik sağlanmaz, bu sadece kaos ve gerginlik çıkarır.
Söz sahibi olan siyasi kadrolar, hükümetler, resmi makamlar, güç ve kuvvet sahibi olan kurum ve kuruluşların hepsi aynı dili, aynı dini savunması ve dayatmasıyla birliktelik sağlanamaz.
Siyasi aktörlerin değişmediği, babadan oğula geçtiği, monarşik bir siyasi düzenin hâkim olduğu bir yerde birliktelik ve huzur hayal olur.
Bir ülkenin her şeyinde olduğu gibi, siyasetinde de herkesin ve herkesimin hakkı vardır. Siz bu hakkı çeşitli yollarla engellerseniz, bazı bölgelere, soylara ve etnik topluluklara sınırlamalar getirirseniz birlikteliğe sekte vurmuş olursunuz.
Ülkenin kaynaklarını ve idaresini sadece bazı kesimlerin tekeline koyup al külah ver takke mantığıyla yönetirseniz yine birliktelik sağlanmaz.
Birliktelik ve kavgasız yaşamanın sırrı adalet ve hakça paylaşımdadır. Dönüşümlü yönetim ve idarededir. Hep ben yönetmeliyim, sadece benim kurallarım geçerlidir mantığıyla birliktelik sağlanmaz.
Hâkim olan resmi ideolojinin; her ‘Kürt vatandaşına’ potansiyel suçlu gözüyle bakmasıyla birliktelik sağlanmaz.
Kendi temel hakları olan ana dilde eğitim ve kimliğini isteyen her ‘Kürt vatandaşını’ terörist gibi algılayan ve o şekilde muamelede bulunan bir anlayışla birliktelik sağlanmaz.
Başörtüsünü yasaklamakla, kamusal alan çarpıtmasıyla inançların önüne set çekmekle birliktelik sağlanmaz.
Birlikteliği sağlamanın ve kavgasız bir arada yaşamanın sihirli anahtarı; yasakları asgariye indirmek, minimum seviyede tutmaktan geçer. Adaleti sağlamaktan, temel haklara saygılı olmaktan, bütün dil, din ve ırkların haklarını korumaktan geçer.
Yasaklarla ancak; insanların nefret ve düşmanlıkları kazanılır. Bundan öteye yol geçmez. Selam ve dua ile…