Bir ukala yazardan enstantaneler
Bu kanun, her hangi bir bir şapkanın altında yer alan kafatasının içindeki beyne hakaret teşkil eden bir kanundur.
Aşağıda yer alacak olan yazı bu çerçevede değerlendirilmesini arzu ettiğim bir yazıdır.
Benimkisi sadece ukalalık yapmaktır! Bunu diyor ve direkt yazıya geçiyorum:
Evet Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Paksütü bilirsiniz.
Osman Paksüt, Emin Paksütün oğludur.
Emin Paksüt, 27 Mayıs ihtilalinden sonra oluşturulan Kurucu Mecliste CHP temsilcisidir.
1967de CHPyi ortanın soluna kaydığı için eleştirip bu partiden ayrılanların kurduğu Güven Partisinin kurucularındandır.
Güven Partisinin genel başkanı ise, bugün Ankara Barosu Başkanlığı yapan Metin Feyzioğlunun dedesi olan Turhan Feyzioğludur.
Güven Partisinin diğer kurucularından bazıları ise şu kişilerdir:
12 Eylül anayasasının teorisyenlerinden Coşkun Kırca, 12 Mart muhtırası sonrasında başbakanlık yapacak olan Fethi Melen, Hasan Celal Güzelin dayısı Ali İhsan Göğüş, Salih Neftçinin annesi Nermin Neftçi, halen CHP milletvekili olan Faik Öztrakın babası olan Orhan Öztrak..(Ki, Orhan Öztrak, TRT Genel Müdürlüğü yapmış olan Adnan Öztrakın da kardeşidir)
Yukarıda Emin Paksütün oğlu Osman Paksütten bahsederek yazıya girmiştim.
Osman Paksütün dedesi ise Ali Çetinkaya..
Ali Çetinkaya, İstiklal Mahkemesi Başkanlığı yapan, astığı astık kestiği kestik biridir.
Diğer ünlü Ali ise, Altemur Kılıçın babası Kılıç Ali..
Emin Paksütün dayısı ise Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış olan Elmalılı Hamdi Yazır..
Elmalılı Hamdi Yazır, aynı zamanda, beğeni ile takip ettiğim bir televizyoncu olan Okan Bayülgenin öz dedesidir.
Emin Paksüt, 12 Eylül darbesinden sonra dokunulmayan tek parti olan Cumhuriyetçi Güven Partisinin etkili isimlerinden..
Kenan Evren, Bülent Ulusuya başbakanlık görevini tevdi etmeden önce CGPnin Genel Başkanı Turhan Feyzioğluna teklifte bulunuyor, ancak Turgut Özal bu atamaya restini gösteriyor.
Evren bu kez Emin Paksüte başbakanlık teklif ediyor. Yine Özal karşı çıkıyor.
(Evren, çok kişiyi mahkum etti ama kendisi de Özala mahkumdu; zira 24 Ocak kararlarının teknik boyuttaki mimarı olan Özal ekonomiden anlıyordu, dolayısıyla darbecileri rahatlatacak bir isimdi.)
Haydi bir ekleme daha yapayım: Ali Çetinkaya, İstiklal Mahkemeleri Başkanı iken ilginç bir esneklik, daha doğrusu ilginç bir basiretsizlik göstermiştir. O da şudur.
Şapka kanunundan o gün itibariyle haberi olmayan Ali Çetinkaya, Ankarada dolaşırken Vakit gazetesi Ankara muhabiri Mecdi Beye rastlar.
Mecdi Beyin başındaki şapkayı görünce bu gâvur şapkasıdır deyip muhbir ve aydınlanma muharibi vazifesini üstlenerek muhabir Mecdi Beyi hapse attırır.
Ama ertesi günü öğrenir ki şapka kanunu çıkmıştır, yani şapkayı giymek değil, giymemek hapsen tecziye nedenidir.
Çetinkaya, o gün Atatürkü karşılamaya gider. Ali Çetinkayanın başında o gün şapka vardır.
Ama o şapka, Mecdi Beyin şapkasıdır!
Peki ben bu yazıda bu kadar ismi niye sıraladım? Şunun için..
Bu yazıya yazmak için bilgisayarın başına otururken, daha doğrusu bilgisayarın konulduğu masanın yanındaki sandalyeye otururken amacım saçma sapan bir inkılap kanununun hala yürürlükte olduğuna işaret etmek içindi..
1925 yılında çıkarılan Şapka İktisası (Giyilmesi) Hakkındaki Kanun, mevcut anayasamızda laiklik bahsi içinde gösterilen, dolayısıyla değiştirilemeyecek hükümlerden biridir.
Dolayısıyla bu kanun, her hangi bir bir şapkanın altında yer alan kafatasının içindeki beyne hakaret teşkil eden bir kanundur.
Bu kanunu kaldırmak istediğinizde, hukuki denetlemeyi yapacak olan Anayasa Mahkemesidir değil mi? Bu üyelerinden biri de Osman Paksüt, değil mi?.
İşte Osman Paksüt aklıma gelince, kendimi tutamadım, klavyem su gibi aktı.
Böylece Ali Çetinkayadan girdim, Elmalılı Hamdi Yazırdan çıktım!
Çıktık açık alınla.. diye marşa basmaya, pardon marş söylemeye devam edecektim ama yasal zorunluluk sonucu giydiğim şapka alnımı kapatıyordu..
Ben de kanunu çiğneme pahasına şapkayı çıkardım..
Çünkü alnım açık dolaşmak istiyorum!
Fikri AKYÜZ / Rotahaber