'Bir ülkenin eğitim sisteminde ideoloji olmamalıdır'
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M. Bahattin Temel, partisinin eğitim müfredatıyla ilgili hazırladığı rapor hakkında değerlendirmelerde bulunarak, bir ülkenin eğitim sisteminde ideolojinin olmaması gerektiğini söyledi.
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Eğitim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bahattin Temel, partisinin eğitim müfredatıyla ilgili hazırladığı geniş rapor hakkında İlke Haber Ajansı’na (İLKHA) değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı M. Bahattin Temel, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda okutulan kitapların içeriğine dair tespitler ve halkın inanç değerlerine, genel ahlak ve kültürlerine aykırı olan fotoğraf ve ifadelere yer verilmesi ve Avrupa kültürü olan karma eğitimin sisteminden vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı.
Hâlihazırdaki eğitim müfredatıyla ilgili kapsamlı bir çalışma yaptıklarını belirten Temel, şunları söyledi: “Eğitim müfredatıyla ilgili bir çalışma yaptık. Çalışmamızı kapsamlı bir şekilde ortaya koyduk, sanırım yaptığımız bu çalışma Türkiye’de bir ilktir. Bugüne kadar hiç rastlamadım, kısmen de araştırma yaptım. Bizim yaptığımız çalışma gibi daha hiçbir STK ve resmi kuruluş bunu yapmış değildir. 7-8 ay süren bir çalışma ortaya koyduk. Okullar tatil olmadan önce komisyonlarımızı oluşturduk ve bu eğitim komisyonlarımızdan şunları talep ettik. Milli eğitim müfredatının içerisinde özelikle çocuklarımıza okutulan kitapları birinci sınıftan 12’inci sınıfa kadar tüm dersleri inceledik ve çocuklarımıza okutulan kitaplarda neler olduğuna baktık. Bu incelemeyi de her dalın, her sınıfın hocalarına yaptırdık kendileri yıl boyunca o dersleri veriyorlar.”
“Eğitim müfredatı bir toplumun yetişmesinin aynasıdır”
Eğitime önem verdikleri için uygulanan müfredat üzerinde incelemeler yaparak rapor hazırladıklarını söyleyen Temel, “Yaptığımız araştırma ve değerlendirmelerde genel itibariyle şunlara dikkat ettik. Eğitim müfredatı bir toplumun yetişmesinin aynasıdır. Biz geleceğimizi bu eğitim müfredatına havale ediyoruz. Çocuklarımız burada yetişiyor ve burada yetişen çocuklarımız yarın bizi idare edecekler. Biz buna bakmak suretiyle bunu önemsedik, üzerinde durduk, partinin eğitim başkanlığı olarak bu çalışmaya önem verdik ve bunun için tüm kitapları tek tek değerlendirdik. Kitapları değerlendirince özelikle bizim toplumumuza, örfümüze, geleneğimize ve kültürümüze yabancı olan unsurları tespit etmeye çalıştık. Bununla birlikte bir eğitim müfredatında olması gerekenler ile olmaması gerekenleri tespit etmeye çalıştık ve bunları bir rapor haline getirdik.” ifadelerini kullandı.
Eğitim müfredatında ideolojik dayatmalar olduğunun altını çizen Temel, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki eğitim müfredatını izah edecek olursak; henüz 50’li yılların şeflik döneminin vesayeti altında bir eğitim sisteminin olduğunu görebiliriz. Hiçbir değişiklik olmamış, hatta 12 Eylül ve 28 Şubat sürecinin tüm olumsuzluklarının eğitim sistemine olan yansımaları devam ediyor. Eğitim müfredatına tamamen ideoloji hâkimdir. Hâlbuki bir ülkenin eğitim sisteminde ideoloji olmamalıdır. İdeoloji o minicik zihinlere yerleştirilmemelidir. Ama bunun ısrarla dayatıldığına şahit olduk. Ayrıca bunun dışında eğitim sisteminde etnik kimlik de ön plana çıkarılmamalıdır.”
“Eğitim müfredatının baştan sona düzeltilmesi gerekiyor”
Hazırladıkları raporla bir alternatif sunduklarını belirten Temel, “Modern çağın beraberinde getirmiş olduğu sıkıntılar eğitim sistemini de etkiliyor. Bunların tamamının arındırılması gerektiğinin inancındayız. Biz eğitim programımızda hem teşhisi koyduk hem de tedaviyi sunduk. Dikkat ettiyseniz bazı yetkililer diyor; ‘tamam siz eleştiriyorsunuz ama alternatif nedir?’ İşte biz alternatifi de sunuyoruz. Eğitim müfredatının baştan sona düzeltilmesi gerekiyor.” dedi.
Eğitim sisteminde ideolojinin dayatılmaması ve çocuklara ırkçılığın aşılanmamasını gerektiğini söyleyen Temel, şunları ifade etti: “Her sabah çocuklarımızın, babalarının, velilerinin inanmadığı bir ‘Andımız’ ucubesi vardı ve bu dayatılıyordu. ‘Varlığım, Türk varlığına armağan olsun’ deniliyordu. Bu hem akide acısından tehlikeyi beraberinde getiriyor, hem de bir ırkın varlığına kendini feda eden başka ırkın çocukları oluyordu. Yeni süreçte ‘Andımız’ kaldırıldı. Ancak ideolojik dayatmalar hâlâ devam ediyor. Okullarda okutulan kitapları açarsanız ilk sayfasında Atatürk’ün resmini görürsünüz. Atatürk’ün resminin her kitapta olması gerekiyor mu? Bunun dışında inanmadığımız ‘Andımız’ her kitabın başında var. Bazı kitapların sonunda da Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabe’si vardır. Bunların tamamı ideolojik dayatmalardır.”
“Gayr-i ahlaki kitapların öğrencilere önerilmesini doğru bulmuyoruz”
Eğitim kitaplarında olmaması gereken fotoğraf ve beyanların yer aldığını belirten Temel, şunlara dikkat çekti: “Mesela bir spor hocasının havuz kenarında 1, 2 ve 3’üncü sınıf çocuklarının hocalarıyla birlikte bikinili kız ve erkek çocukları karışık bir şekilde suya giriyor, yüzme öğretiyorlar. Başka yerlere bakıldığında kadın erkek karışık plaj fotoğrafları var. Hemen hemen her konu için böyle fotoğraflara ya da ifadelere yer verilmiştir. Bunlar sıkıntılı şeyledir. Türk edebiyatında geçmişin sıkıntılarını barındıran ve özelikle o modernleşme döneminin geçiş sürecinde toplumumuzu ahlaksızlığa alıştıran kimi romanlar; ‘Aşkı Memnu’ ve ‘Yaprak Dökümü’ gibi kitaplar öğrencilere tavsiye ediliyor. Türkiye televizyonlarında dizi film haline getirilerek yayınlanan bu gayr-i ahlaki kitapların öğrencilere önerilmesini doğru bulmuyoruz.”
“Din Kültürü kitaplarında verilen tablo İslam’ın kültürüne uymuyor”
Din Kültürü ders kitaplarında bulunan tablonun halkın kültürüne uymadığına dikkat çeken Temel, “Din kültürü kitapları sayfalarına bakın bir iftar programı veriliyor. İftar programında bulunan tablo İslami bir tablo değildir. İslam kültürünün halkımıza vermiş olduğu edep, terbiye karma oturmamalarıdır. Bayanlar ayrı bir sofrada, erkekler de ayrı bir sofrada otururlar. Bunlar aynı aile bireyleri iseler sorun değildir, beraberde oturabilirler. Ama yabancı kadınların, yabancı erkeklerin aynı sofrada beraber oturmaları ve bunlar dini bir vecibeyi yerine getirmek için bir araya gelmişlerse bunların içerisinde hicaplı bir bayan da yoksa bunu nasıl değerlendirsin. Dini bir vecibeyi göstermek için bir tablo gösteriliyor ama hicaplı bir bayan yok. Bu garipsenecek bir durumdur.” diye belirtti.
“Karma eğitimden vazgeçilmelidir”
Karma eğitimin olmadığı alternatif okulların olması gerektiğini ifade eden Temel, “Eğitim sisteminde karma eğitimin olmasını istemiyoruz. Şu anda Avrupa dahi yavaş yavaş karma eğitimden vazgeçiyor. Çünkü sosyolog ve psikologlarının yapmış oldukları araştırmalarda karma eğitimin eğitim üzerindeki olumsuzluklara dikkat çekiliyor. Yapılan denemelerde de karma eğitimin olmadığı okullarda çocukların daha başarılı olduğu izleniyor. Karma eğitim, sanırım 1940’lı yıllarda dayatılmaya başlandı ve karma eğitiminin dayatılmasının ardından 28 Şubat’la bu zirveye ulaştı. Biz diyoruz ki, karma eğitimin olmadığı alternatif okullar olsun. Biz bunu istiyoruz, özelikle talep ediyoruz.” dedi.
“Ana dilde eğitim, eğitim kalitesini artırır”
Ana dilde eğitim konusuna da değinen Temel, “Herkes kendi ana diliyle eğitim görsün. Ana dilde eğitim kalitesinin artacağı inancındayız. Bu mümkündür, bu cağda herkesin kendi ana diliyle eğitim görmesinden daha doğal bir hak, imkân ve fırsat yoktur. Eğer istenirse ve sistem ideolojik saplantılardan kurtulursa herkes kendi ana diliyle eğitim görebilir. Bunda bir sıkıntı olmaz, ama maalesef hâlâ ideolojinin dayatıldığı, etnik kimliğin dayatıldığı bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.
“Herkes biliyor ki Şeyh Said’in kıyamı İslam için, Kur’an içindir”
Eğitim sisteminde toplum nezdinde kıymetli olan şahsiyetlerin farklı şekilde yer aldığını ifade eden Temel, şöyle devam etti:
“Toplum nezdinde çok kıymetli ve büyük şahsiyetler olan zatlara şu anki eğitim sisteminde hakaret edilmesi gerçekten bir ucubedir. Toplum, bu büyük şahsiyetlere çokça değer veriyor. Bunlar kendi asırlarında o mevcut dayatmalara karşı çıkan şahsiyetlerdir. Onlar Allah için mücadele yürütmüş kişilerdir. Ama maalesef bu mücadeleleri çarpıtılmıştır. Eğitim müfredatında haşa Şeyh Said kıyamı İngilizlerin bir provokasyonu olarak nitelendirilmiştir. Bu konuda çocuklarımızın zihni yanlış bilgilerle kirletilmektedir. Oysa hakikat neyse onun anlatılması lazım. Herkes biliyor ki Şeyh Said’in kıyamı İslam için, Kur’an içindir. O milliyetçi değildi. Sırf din elden gidiyor, Kur’an elden gidiyor diye etrafındaki âlimlerle bu dayatmacı, tek tipçi zihniyete karşı başkaldırdı. Yanlış ve hakaret niteliğindeki ifadelerin kesinlikle müfredata ait kitaplardan çıkarılması gerekir.” (Mustafa Kaynak / M. Hüseyin Temel – İLKHA)