Bir Babanın feryadı; Kızım Nasıl Büyüyecek?

Hep kadın haklarından bahsedilir fakat erkek haklarından söz eden yok misali, boşanmanın eşiğine gellmiş bir Eş/Babanın feryadı... Yazar Sema Maraşlıya gönderdiği yazıda bakın neler yazdı:

Bir Babanın feryadı; Kızım Nasıl Büyüyecek?
Bir Baba Adem Diyor ki: Bundan beş yıl önce tertemiz hayallerle, geleceğe umutla bakarak görücü denilen usulle evlendim. Ben yirmi dört eşim yirmi beş yaşında idi. İkimizde olgun çağda insanlardık. Ancak maalesef bu olgunluk evlendikten sonra içi boş bir kavram haline dönüştü. Aramızda hafife alınmayacak kadar çok kültür, mizaç ve fikir uyumsuzluğu ortaya çıktı.

Beş yılda 15-16 defa eşim evi terk etti. 15 günden 3 aya kadar çeşitli zaman dilimleri baba evinde kaldı. En küçük sorunları büyütüp soluğu baba evinde aldı. Ailesinin verdiği inanılmaz desteğin de sayesinde, her terk aramızdaki bağı biraz daha örseledi. Yaptığı bütün çocukluklara, dengesiz ve densiz konuşmalara, onurum ve haysiyetim üzerinden yönelttiği tahriklere rağmen, her şeyde bir hayır arayıp eşimi eve getirdim.

Şu anda üç yaşında olan, benim çok düşkün olduğum ve onunda bana çok düşkün olduğu biricik kızımıza etkisi de büyük oldu. Son olarak 1 ay önce eşim yine basit bir tartışmanın sonrasında evi terk edip baba evine gitti. Akşam kayınpederin evine gittim. Muhatap olarak her zamanki gibi karşımda kayınpederim vardı. Kibarca “kızının beni sevmediğini, bu evliliği yürütmek istemediğini” söyleyip kapıyı gösterdi. Beş yılın yorgunluğunu, kederini ve ızdırabını da omzuma yükleyip evime geldim. Şu anda boşanma davası açmalarını bekliyorum.

Geçliğimden tam beş yıl gitti. Şu anda tarifsiz kederler, ruhsal çöküntüler ve travmalar içindeyim. Bu durum ne kadar devam edecek bilmiyorum. Eşimin akrabalarıma ve dostlarıma olan tavırları, bana olan tavırları yüzünden toplum içinde itibar ve haysiyetim sarsılmış durumda. İnsanların gözünde karısının peşinden beş yıldır koşturan bir avanak görüntüsündeyim.

Evliğim beş yıldır işime de yansıdı ve ticari olarak hakkettiğim bir konumda değilim, dahası şu anda işimle hiç ilgilenemiyorum. Avukatımın söylediğine göre bundan sonra da maddi olarak hırpalanacakmışım. Ruh halim fizikselliğime de yansıdı. Sürekli sigara içiyor, kilo kaybediyorum. Sanırım saçlarım da hızla sıkıntılı başımı terk ediyorlar. Bunlar şahsi sorunlarım. Nefsim kudret elinde olan Allah şahit, dünyayı doya doya yaşama hissiyatında bir insan değilim zaten.

Beni asıl yaralayan konu şu: Biricik kızım, gözümün nuru Mihrimahım… Babasını ayda iki defa görebilecek. Parçalanmış bir aile çocuğu olarak toplumdaki boynu bükük yerini alacak. Bunun etkisini bütün hayatı boyunca çekecek. Okulda arkadaşları babalarından bahsederken içinde ince bir sızı belirecek.

Hiç bir ihtiyacını rahatça dile getiremeyecek. Asabi bir annenin elinde sürekli “elbiselerini temiz tutması” uyarısıyla yaşayacak. Korkuları olacak, büyüdükçe şu anda belirgin şekilde hissedilen zekası olayları maalesef daha iyi çözümlemesini sağlayacak. Babasını kim bilir hangi abartılı yalanlarla tanıyacak.

Televizyonla yetişip modern kültürle büyüyecek. Tarihteki gerçeklerden, dünyanın siyasi perdesinin arkasında dönenlerden hiç haberi olmayacak. Fatih’in İstanbul’u aldığını bilecek mesela ama Molla Gürani’ yi hiç tanımayacak.

Kanuniyi o malum dizideki gibi, Hürrem’le harem arasında, kibirli bir tip sanacak. Kot pantolon giyecek, iki de bir kokain kullanmaktan gözaltına alınan sözde sanat erbabı züppelerin şarkılarıyla mest olacak. Tanınmış Amerikan fastfoodlarında içinde ne olduğunu bilmediği şeyleri yiyecek.

Evlenme çağına geldiğinde evliliğe kuşkuyla bakacak. Aile kurmak onun için zor bir ütopya olacak. Kitap okumanın nasıl bir haz olduğunu bilmeyecek. Kültürün verdiği hazzı sosyal internet sitelerinde arayacak. Benimse tekrar yuva kurmam belki de yıllarımı alacak. Gençliğim hepten bitip gidecek. Çok para kazanmam gerekecek kendime bir hayat kurmak için. Bunun için ise önce kendimi toplamam gerekecek…

Geçen gün bir avukat arkadaşımla konuyu istişare ettik. Öyle şeyler söyledi ki hayretler içerisindeyim. Evlendikten sonra edinilen ev araba her şey ortadan ikiye bölünecekmiş. Eşim “kendisine evi dar ettiğim sebebiyle evi terk ettiğini söyler, buna birde şahit bulursa” kusurlu taraf ben olacakmışım.

“Çok basit” diyor, “On beş kere evi terk ettim, yuvamı kurtarmak için geri geldim, yoksa döner miydim hakim bey” derse işim bitikmiş) Yüklüce bir tazminata hazır olacakmışım. Nafaka ödeyecekmişim. vs.vs. liste uzayıp gidiyor. Avukat arkadaş konuşurken kendimi bir ara terörist filan zannettim. Benim suçum ne? Erkek olmak mı? Hem ailem dağıldı, hem maddi yükler üzerime yıkılıyor. Bir de kızımın hasreti…Yüreğim yanıyor…

www.cocukaile.net