BİR ACAYİP GENÇLİK
Ayna karşısında geçirdikleri zaman ders başında geçirdiklerinden daha çok. Nasıl oldukları ile değil, nasıl göründükleri ile daha çok ilgililer.
Her hallerini/bazen en olmayacak hallerini bile telefonlarına kaydedip birbirleri ile paylaşıyorlar. Bir fazla beğeni, bir fazla rt almakla mutlu oluyor/olduklarını zannediyorlar.
Gerçek arkadaşlarından kat kat fazla sanal arkadaşları var. Takipçi sayıları ile övünüyorlar.
Artık sokaklarda bile kulaklıkla dolaşıyorlar. Otobüse binenler hemen telefonlarını açıp dalıyor. İçinde yaşadıkları dünyadan haberleri yok; dünyayı ekrandan izliyorlar.
Bıraksanız bütün bir günü bilgisayar başında geçirebilirler. Oynadıkları oyunların çoğu karanlık, fantastik bir dünyada geçiyor. Baştan sona savaş, vurma, kırma, öldürme üzerine. Ne kadar öldürürsen o kadar başarılısın. Duygu yok, acıma yok.
Aile fertleri yemek saatlerinde bir araya gelirlerse ne ala. Varsa televizyon dizileri, belki futbol maçları, yoksa herkes odasına
Anne baba nerdeyse onların her türlü ihtiyacını karşılamaya amade birer hizmetçi. Onlara karşı tavırları, hitapları dehşete düşürüyor ama kendilerine göre gayet normal. Anne babalar çocuklarıyla arkadaş olayım derken onları anne/babasız bıraktılar, arkadaş da olamadılar.
Eskiden 20 yaşına varmadan evlenirlerdi, aile sorumluluğu onları büyütürdü; şimdi 25-30 yaşına gelenler bile çocuk ruhlu.
Kız erkek ilişkileri, büyük bir hızla Avrupaileşiyor. Özenti o dereceye ulaşmış ki, okul öncesi çocuklarda bile aşk maşk ilişkilerine rastlanabiliyor.
Varlıklı ailelerin çocuklarında hayatı yaşamanın en önemli kriterleri, yemek, içmek, gezmek, eğlenmek, harcamak, tüketmek
Yoksul kesimlerde de özlem bunlara.
Büyükler bırakmanın derdindeyken gençlerde hala sigara büyümenin en önemli göstergelerinden sayılıyor ve çok yaygın.
Madde bağımlılığı korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Zengini pahalı, fakiri ucuzu ile kafayı bulmaya çalışıyor.
Kör bir cesaret ve müzmin bir korkaklık içiçe geçmiş. Her an şiddete başvurabilir, kendilerinin ve başkalarının hayatını tehlikeye atabilirler.
40-50 kelimelik dağarcıkları var. O da cep telefonları ve sosyal medya dolayısıyla eciş bücüş olmuş. Ne kadar çok argo ve küfür serpiştirirlerse o kadar iyi konuşmuş sayılıyorlar.
Çoğu, bırakın yaşadığı ilin, ülkenin, dünyanın sıkıntılarını, ailesinin sıkıntılarından bile bihaber. O kadar vurdumduymaz. Yokluk nedir bilmiyorlar.
Anne babalar için en ideal çocuklar, en çok ders çalışan, sınavlarda en çok net yapan çocuklar. Sosyal hayatı varmış yokmuş önemli değil. Ahlak, gelenek, görenek, maneviyat olsa iyi olur ama olmasa ne gam? Hele bir sınavı kazansın, hele iyi bir meslek sahibi olsun, ondan sonra bakarız.
Daha neler neler?
Çok mu karamsar oldu? Az bile.
Şüphesiz iyi örnekler de var.
Ama halimiz pürmelal.
Ne olacak bu gidişin sonu?
Çocuklarımızı ne kadar ideallerimiz doğrultusunda yetiştirebiliyoruz? Sahi büyüklerin bir idealleri kaldı mı?
Hele dindar ailelerin çocukları ne kadar dindar? Namaz, oruç, Kuran, hizmet, fedakarlık, sorumluluk, idealizm vb güzelliklerden ne haber?
Nerede hata yapıyoruz?
Eğer yapabiliyorsak konuşmak yetiyor mu? En önemlisi örnek olabiliyor muyuz?
Ne olacak bu gençlerin hali?
Hepiniz çobansınız ve sürünüzden mesulsünüz (HŞ)
Ey İnanlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden koruyun. (Tahrim Suresi, 6)
Son soru: Tek suçlu anne babalar mı?