BEN HÂLÂ ANNEMİN MARGARİNİNİ...
Bu sabah durup dururken geldi aklıma.
Gerçi çok eskiden o da geçmezdi elimize.
Geçtiği zaman da çok sevmiştik.
Markası türün adı olmuştu. (Reklam olmasın diye yazmıyorum. Siz bilirsiniz.)
Kahvaltıda veya başka zaman, annemiz çay kaşığı ile ve sırayla dağıtırdı.
Sıcak tırnaklı ekmeğinin ucundan bir parça koparıp onunla sırtına sürerdik.
Sonra da dürmük yapıp çay eşliğinde büyük bir zevkle yerdik.
Parmaklarımızın yağlanması dert değil, yağ yediğimizin göstergesi idi.
Sonra "İslamcı" büyüklerimiz o marka "filancaların, yemeyin" dediler; paramız o "filancalara" gitmesin diye o arada çıkan başka markaları almaya başladık.
Adı yine onun adı idi ama.
Fakat hiçbiri o tadı vermedi ya da biz alamadık.
Bir süre sonra da öğrendik ki donmuş ve doymuş yağlar çok zararlı imiş.
Alimallah, kalp ve damar hastalıklarına sebep oluyormuş.
Yemez olduk.
Artık kahvaltı soframızda birçok şey var.
Fakat ne çocukların gözü doyuyor, ne biz o eski tadı alıyoruz.
Bu sabah aniden aklıma gelince, "Kara yere!" dedim içimden.
Fırına giderken küçük oğluma dedim ki, "İlla o markadan bir paket al. Ekmeği de soğutmadan ulaştır."
Öyle yaptı.
Annem olsa çay kaşığı ile ver diyecektim ama çoktandır yok.
Hanıma "sen ver" dedim, sesimin titremesine engel olmaya çalışarak, gözlerimi gizleyerek.
Bu sefer bol bol sürdüm "çarşı ekmeği"nin üstüne. Görüntü aynı eskisi gibi.
Yine eskiden olduğu gibi dürmük yaptım.
Yine eskiden olduğu gibi sadece çay eşliğinde yedim.
...
Tabii ki çocukluğumdaki kadar güzel değildi ama fena da değildi.
Duygularım karmakarışık.
İçimde yoğun bir hüzün var.
Annemi mi özledim, nedir?