BEDİÜZZAMAN’IN KÜRTLERLE İLGİLİ UMUDU

BEDİÜZZAMAN’IN KÜRTLERLE İLGİLİ UMUDU

Bediüzzaman (aleyhi’-Rrahmetu ver’-Ridvân) en şiddetli zamanlarda, baskının ve zulmün en yoğun olduğu dönemlerde ve ağır tehditler altında bile daima iyimser olmuştur. Hiçbir şey, onu gaye-i hayalinden vazgeçirememiştir. Bedüzzaman’ın Tiflis’te iken Rus polisine verdiği cevap, onun her zaman gaye-i hayalinin peşinde koştuğunu ve bu konuda hiçbir tehdide beş para ehemmiyet vermediğini açıkça göstermektedir. Şöyle ki:

Bediüzzaman Tiflis’te Şeyh San’an tepesine çıkmış etrafına bakıyormuş. Rus polisi, “Ne yapıyorsun sen?” demiş. Bediüzzaman, “Medresemin planını çiziyorum” demiş. Rus polisi, “İslam parça parça olmuş” demiş; Bediüzzaman, “Tahsile gitmişler…” demişti. Rus Polisi, “Nerelisin sen?” demiş; Bediüzzzzaman, “Bitlisliyim” demiş. Rus polisi, “Burası Tiflis” demiş; Bediüzzaman, “Bitlis, Tiflis kardeştir.” demişti.

Özet olarak hiçbir güç onu korkutamadığı gibi, hiçbir gaile, onun gelecek hakkındaki ümitlerini yok edememiştir. “Ben iki hayatımı elime almışım. Tek hayatlı olanlar meydanıma çıkmasını” diyen bir adam neden korkabilir ki? Her konuda olduğu gibi Kürtlerin İslam dünyasına yapacakları katkı ve gelecekte Kürtleri ilgilendiren konularda da hep iyimser olmuştur. Van’dan Batı’ya sürülmüştür. Ancak gözetim ve hapis içinde geçen 34 yıllık sürgün hayatı boyunca hiçbir zaman Kürtleri unutmamıştır. Kürtlerin mutlaka Risale-i Nur’a hizmet edeceklerini hep müjdelemiştir.

Onun talebelerinin bize aktardıklarına göre Üstad Bediüzzaman, “Kürtlerde iki güzel haslet vardır. Birisi cömertlik; diğeri cesarettir. Bu iki güzel hasletle Risale-i Nura ve İslam’ın ittihadına hizmet edeceklerdir.” demiştir. Bediüzzaman’ın bu sözleri söylediği sıralarda bu düşünce, belki de bir hayal gibi görünebilirdi. Başka bir ifadeyle, bu sözleri dinleyen talebelerden bazıları içinden, “Heyhat, bu çok zor görünüyor. Çünkü Kürtler Risale-i Nur’u anlayacak bir Türkçeye bile sahip değillerdir.” demiş olabilirler. Çünkü o sözü söylediği zaman doğu ve Güneydoğu’da doğru-dürüst liseler bile yoktu. Ama bugün baktığımız zaman, Risale-i Nur yoluyla İslam’a ve Kur’an’a hizmet eden cemaatlerin içinde Kürtlerin sayısı oldukça fazladır.

Bediüzzaman’ın, Urfalı talebesi Abdulkadir Badıllı ağabeye anlattığına göre Üstad Bediüzzaman Kürtlerin, İslam’ın ittihadına vesile olacaklarını söylemiştir. Özetle şöyle demiştir: “İdris-i Bitlisî, Yavuz Sultan Selim döneminde 21 Kürt aşiretinin başına geçerek, İstanbul’a haber göndermiş ve Osmanlı devletinin emrinde olduklarını beyan etmiştir. Yavuz Sultan Selim de İdris-i Bitlisî’nin bu teklifi üzerine harekete geçmiş ve en evvel İslam’ın vahdetine zarar veren ve Anadolu’yu ifsat eden Şah İsmail’e karşı harekete geçmiştir. İdris-i Bitlisî de 21 bin süvariyle Yavuz Selim’in ordusunda yer almıştır. Böylece Şah İsmail’in yaptığı tahribatın önüne geçilmiştir.

Doğu’da yapılabilecek bir ifsadattan emin olan Yavuz Selim bu kez Suriye ve Mısır’a yönelerek Memlûklardan hilafeti almış, böylece İslam’ın birliğini sağlamıştır. Bu birlik, 1924 yılında hilafetin kaldırılışına kadar 400 yıl devam etmiştir.

Bediüzzaman İdris-i Bitlisî’nin bu hareketini misal vererek, gelecekte yine Kürtlerin İsam’ın ittihadına vesile olacaklarını söylemiştir. Hatta bir sohbet esansında talebelerinden birisine, “Neden Kürtlerin dört devletin topraklarında yayılmış olduklarını biliyor musun?” diye sormuş; talebesi de, “Hayır Üstadım, bilmiyorum.” demiştir. Bunun üzerine Bediüzzaman, “Çünkü Kürtler gelecekte İslam’ın ittihadına vesile olacaklardır inşallah” demiştir.

Kuşkusuz, İslam ittihadı karmaşık olduğu kadar çok önemli bir siyasî konudur. Bugün Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Suriye ve Irak’a baktığımız zaman, orada yaşayan Müslümanların temel kaygılarının başsızlık ve düzensizlik olduğunu görüyoruz. Özellikle Irak’ın bu günkü yönetiminin gittikçe Şah İsmail dönemindeki istibdada benzediğini görüyoruz. Kürtlerin bu ülkelerdeki varlıkları, yakın bir gelecekte kilit rolü oynayacaktır.