Bediüzzaman Said Nursi'nin Çıkarmak İstediği Gazete

Bediüzzaman’ın İlk Defa Günyüzüne Çıkan Büyük Projesi; “Kürtlerin Birliği Gazetesi” Ya da Orjinal Adıyla “MARİFETVE İTTİHAD-I EKRAD” GAZETESİ Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder. Said-i Kurdi

Bediüzzaman Said Nursi'nin Çıkarmak İstediği Gazete

Bediüzzaman’ın İlk Defa Günyüzüne Çıkan Büyük Projesi;



“Kürtlerin Birliği Gazetesi”



Ya da Orjinal Adıyla



“MARİFETVE İTTİHAD-I EKRAD” GAZETESİ



Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti dahi müstebid eder.



Said-i Kurdi



Bediüzzaman ve Sosyal Bağlar



Bediüzzaman, genel olarak insanlığın ve özellikle de Müslüman milletlerin sosyal hayatta sahip olmaları gereken çeşitli özellikleri şöyle sıralamaktadır[1];



1- Akrabalar içinde samimi bir sevgi,



2- Kabile ve milletlerin birbiri ile alakadarane irtibat içinde olmaları,



3- İslamiyet milliyeti ile Müslümanların birbirlerinden yardımlarını esirgemeyecekleri şekilde kardeşlik bağı ile bağlanmaları,



4- Her insanın kendi milletine karşı fedakarane bir alaka duyması,



5- Maneviyata (maddi karşılık beklemeden) hizmet edenlere hürmet edilmesi.



Bediüzzaman’ın milliyet anlayışının boyutlarını ortaya koymak için bu belirlemelerle yazıya başladım. Konum, Bediüzzaman’ın milliyet anlayışı değil. Ancak bir Müslümanın milleti ile fedakarane bir alaka duymasının, özellikle bazı dindar çevrelerce dile getirilmeye çalışıldığı gibi İslam inancı ile bir çelişkiye sebep olmadığını Bediüzzaman’ın -bence- gizli kalmış bir pasajından aktarmak istedim.



Bediüzzaman, milletine karşı bu “fedakarane alakayı” çeşitli zamanlarda ortaya koymuştur. Yine kendi ifadesi ile “Kürtlüğe intisabı” cihetiyle Kürtleri uyandırmak ve ilerlemelerini sağlamak için çeşitli fikirleri vardı. Bunun gibi, İslamiyet milliyeti bağı ile de



diğer intisapları olan “İslamiyet, mariff-i İslamiye, Ulema, talebelik, Osmanlılık, hilafet, İttihad-ı Muhammedi” konularında da fikirlerini dile getirmekteydi[1].







Bir Neden Denemesi ya da Bediüzzaman ve Kürtlerin Milletleşmesi Bilinci







Kendi deyimi ile vatan hastanesinde oturan bir doktor gibi, asrın ve bu asır insanlarının hastalıklarını teşhis eden Bediüzzaman, tespit ettiği hastalıklara karşı reçeteler yazıyordu[2]. Örneğin; Araplar için, tembellikten kurtulmaları[3], Türklerin başkalarını yutmakla beslenen ırkçılıktan (menfi milliyetten) uzak durmaları[4], milliyet bilincine sahip olmadıkları için kuvvetleri dağılan, kendilerine ve Müslümanlara bu dağınıklıktan dolayı zarar veren Kürtlerin de milliyet fikri ile birbirlerine kenetlenmeleri gerektiğini[5] reçetelerinde yazıyordu.







Biz, bu yazıda konumuz olması itibariyle Bediüzzaman’ın Kürtlerin birliğini sağlamak için çıkarmaya teşebbüs ettiği gazete için yaptığı müracaata, teşebbüsünün nedenlerine ve Kürtler birliğine yönelik reçetelerinden oluşan birkaç noktaya değinmeye çalışacağız.







Bediüzzaman Kürtlere; “Ey Asuriler ve Keyanîler’in cihangirlik zamanında pişdar (öncü), kahraman as­kerleri olan arslan Kürdler! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahrayı vahşette, vahşet ve gaflet sizi garet (yağma-layacaktır) edecektir”[6] diye hitap ettikten sonra, uyanmamalarının sebep olacağı zararlardan bahisle Kürtlerin alim, şeyh, bey ve yöneticilerine ayrı ayrı seslenir ve sonra bütün Kürtler’e hitaben;







“Ey umum Ekrad!(Ey Bütün Kürtler!)Gözünüzü açınız, sabah geldi. Ve müteyakkız (uyanık) olunuz. Sizin ihtilaf (ayrılık) ve vahşetinizden (medenileşememenizden, sosyalleşememenizden) efkâr-ı faside (kötü fikir) sahibi istifade etmesin. Bu şanlı olan ittihad-ı milleti (milli birliği) fena bir hastalığa hedef etmesinler. Zira o vakit bütün millet ve İs­lâmiyet size davacı olacaktır. Zaman size sille (tokat) vurmakla o ihtilâf ve keşme­keşi (içinizden) atacaktır. Namusunuzu isterseniz, tokat yemeden atınız”[7] demektedir.







Yukarıdaki paragrafta Bediüzzaman’ın dikkat çektiği çeşitli önemli noktalardan biri, Kürtlerin milletleşememesinin sebep olacağı zararlardan dolayı İslamiyet ve umum milletin(herkesin, insanlığın) onlardan şikâyetçi olmasıdır. Çünkü Bediüzzaman’a göre Kürtlerdeki çeşitli hastalıklardan[8] ve Osmanlı Devleti’nin yeteri kadar ilgilenmemesinden hatta zalimane yöntemlerle onları birbirine düşürüp ayrılıklarının derinleşmesine sebep olan politikalarından[9] dolayı başta Avrupa olmak üzere Batı Ülkeleri[10], bu geri kalmışlık ve dağınıklığı vesile ederek tamir edilmesi zor zararlara sebep olacak faaliyetlerde bulunacaklardır ki günümüzde bu durumun gerçekleştiğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Tabii ki bu durumun sorumlusunun tek başına Kürtler olmadığını izah etmeye -en azından bu yazıda- gerek yoktur.







Diğer bir nokta ise, zamanın tokatlaması ile Kürtlerin akıllarının başlarına geleceğini söylemesidir. Çünkü Bediüzzaman’a göre ana-babanın terbiye etmediğini zaman terbiye eder.



Kürtlerin tarihine kısa bir bakış, özellikle son yüzyılda dört ülke içinde maruz kaldıkları sıkıntılar, belalar, musibetler ve yedikleri tokatları gözönüne sermeye yeter zannederim. Bütün acı tecrübelerden sonra Kürtlerin milletleşme sürecine girmesi de Bediüzzaman’ın bir öngörüsü olarak ortaya çıkmaktadır.







Dilencilikten Kurtulmak ya da Milliyet Bilinci Kazanmak



Ona göre; “Eskiden beri her bir vechile Ekrad’ın (Kürtlerin) madûnunda (gerisinde, altında) bulunanlar, bugün onların hâl-i tevakkufta (duraklama halinde olmalarından) kalmalarından istifade ediyorlar. Bu ise ehl-i hami­yeti (gayret sahibi kimseleri) düşündürüyor. Ve bu …(durum), Kürdler için müstakbelde (gelecekte) bir darbe-i müdhişe (müthiş bir darbe) hazırlıyor gibi ehl-i basireti (bu durumu görenleri) dağdar (yüreğini yakmıştır) etmiştir[11].







Yine, Kürtlerin aralarındaki ayrılıkları bir tarafa bırakarak niçin milli birlik kurmaları gerektiğini eserlerinin çeşitli yerlerinde şöyle izah etmektedir;







Kuvvetinizi toplayıp namus-u milliyenizi muhafaza etmenizin tek yolu, milliyet bilincine sahip olmanızdır. Bu bilinçle milliyetinizden oluşan ortak değerleriniz için bir havuz yapın ve maddi manevi milli gelirlerinizi bu milliyet havuzunda toplayın. Havuzun suyunun boşa akmasına eğitim ile mani olup İslami faziletlerle de bu havuza akacak yeni suyolları açın[12].







Bediüzzaman, Kürtlerin aralarındaki anlaşmazlıklarından dolayı kaybolan büyük kuvvetlerinden hem kendilerinin hem de insanlığın faydalanmasının yolu olarak da millet bilincine sahip olmayı göstermektedir. Ona göre, oluşacak birlik ile bir Kürt ortak fikri meydana gelecek, bu ortak fikrin eğitim ile desteklenmesi sayesinde başlayacak bir ilerleme meyli sayesinde de bir çekirdek gibi olan Kürt milletinin kabiliyetleri de canlanmaya başlayacaktır[13].







Bir başka yerde bu birliği bir pınara benzeterek, kendi çeşmeleri olmadığı taktirde uzaktan gelen kokuşmuş suları içmek mecburiyetinde kalacaklarını Kürtlere hatırlatarak kendi çeşmelerine sahip olmaları gerektiğini söylemektedir. Kendi cümlelerinden okuyalım;







“Ey Kürdler! Görüyorum ki, bizde pınar (kendimize ait çeşmemiz) yoktur. Onun için uzaktan ge­len taaffün eden (kokuşmuş) bir suyu içiyoruz. Eskisi gibi istibdadı (zorba yönetimi) görüyoruz. Öyle ise gayret ediniz, çalışınız. Sebeb-i saadetimiz olan meşrutiyeti takviye için fikr-i milliyeti(milliyet fikrini) haffar (kazıcı, burada su kaynağına benzettiği milli birliği bulmak için kazı yapmak için kullanılan vesile olarak zikredilmekte) yapıp, marifet ve fazileti eline veriniz. Şu yerlerde de bir küngan (Toprak ve çimento gibi şeylerle yapılan su borusu) atınız; tâ bir kemalât pınarı bizde de çıksın. Yoksa daima dilen­ci olacaksınız, ya susuzluktan öleceksiniz. Hem de dilencilik para etmez. İnsan dilenci olursa nefsine olsun. Bence merhamet dilencileri ya haksız veya tembeldirler[14].”



Yarışa Eşit Şartlarda Katılmak ve Milli Bilincin Getirileri



Bediüzzaman, hayatı yarışmacıların birbirinin haklarına saygı duydukları bir yarış olarak görmekte ve bu müsabaka meydanında Kürtlerin de diğer milletler gibi eşit şartlara sahip yarışmacı olmalarını sağlamak istemektedir. “Tâ ki, makine-i terakkiyat-i medeniyetin (medeniyetin ilerleme makinesinin) buharı hükmünde olan müsabakayı (yarışmayı) in­tac edecek (netice verecek) bir hiss-i rekabet (rekabet hissi) peyda olabilsin”[15] diyen Bediüzzaman, milletler içinde bir nevi haksız rekabete engel olmaya çalışmaktadır.







Milletleşmenin Kürtlere kazandıracaklarından bahsederken “Hem de ‘milliyet’ denilen, mazi derelerinden (geçmiş zaman) ve hâl sahralarından (şimdiki zaman) ve is­tikbal dağlarından (gelecek zaman) hayme-nişîn olan Rüstem-i Zâl ve Salâhaddin-i Eyyubî gibi Kürd dâhi kahramanlarıyla bir çadırda oturan bir aile gibi, herkesi baş­kasının haysiyet ve şerefi ile şereflendiren ve hissiyat-ı ulviyenin enmuzeci (yüksek hislerin örneği) olan fikr-i milliyetiniz (milliyet fikri) size emr-i kat’î ile emrediyor ki: Tâ her biriniz umum bir milletin mâkes-i hayatı (hayatının yansıması) ve hâmi-i saadeti (mutluluğunun koruyucusu) ve umum milletin bir misal-i müşahhası olunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar bü­yüyeceksiniz[16]” demektedir.



Bir yandan Kürtlerin geri kalmışlıktan kurtulması için “her kavmin mabihi’l-bekası (devamlılığını sağlayan) olan âdat-ı milliye (milli adetler) ve lisan-ı kavmiyeye (anadili) ve istidad-ı efkâra muvafık (kabiliyetlerine uygun), hükümet teşebbüsata başlamalı”[17] diyerek hükümeti göreve çağıran Bediüzzaman, diğer yandan bu çağrı ile yetinmeyip şahsi teşebbüslerde de bulunmuştur. Bu şahsi teşebbüs fikrini “teşebbüs-ü şahsî ile ellerinizden geldiği kadar bu ittihad-ı millete ve meşru­tiyete her cihetle hizmet ediniz”[18] diyerek çeşitli yerlerde tekrarlamıştır.







Teorilerini Pratize Etme Arayışı ve Bir Vesika







Yukarıda kısaca değinilen Kürtler ile ilgili çalışma ve gayretlerinin nedenlerine yine Bediüzzaman’ın kitaplarından tespitler eklemek mümkündür. Hatta değinilen konuların her biri ayrı bir çalışmaya konu edilebilecek kadar önemlidir. Ancak açıklamaları maksada kâfi kabul edip Bediüzzaman’ın bu teorik yaklaşımlarını pratize etme niyetiyle yaptığı tarihi bir girişimle ilgili yakın zamanda araştırmacı yazar Müfit Yüksel’in keşfettiği ve sessiz sedasız kamuoyu ile paylaştığı belgeden bahsetmek istiyorum. Latinizesi de yine Müfit Bey’e ait.







İşte aşağıda ilk defa gün yüzüne çıkan bir şahsi teşebbüsünde Bediüzzaman, siyaset, ilim ve sair farklı konularda yayın yapacak bir gazete için 1908 yılında Osmanlı Devletinin ilgili birimine müracaat ediyor. Müracaat dilekçesinde gazetenin ismini “Ma’rifet Ve İttihâd-ı Ekrâd ” olarak belirten Bediüzzaman, başlangıçta haftalık, daha sonraları günlük olarak düşündüğü bu yayın için Türkçe ve Kürtçe olmak üzere iki dil düşünmektedir.







Kim bilir belki de “cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilaf (ayrılık)” olarak tespit ettiği Kürtlerin üç hastalığı ile ilgili çareleri içeren ve ulaşamadığımız daha çok gizli hazineler vardır. Unutmadan belirtelim ki, müracaatın neticesi ile ilgili belgeye ulaşamadığımız için sonuç hakkında bir şey söyleyemiyoruz.







BEDİÜZZAMAN’LA ALAKALI BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ’NDEKİ BELGELERİN DÖKÜMÜ







OTTOMAN ARCHIVE DOCUMENTS ON BEDIUZZAMAN SAID NURSI



DH. MKT2730/7614/M/ 1327



Bâb-ı Âlî Nezâret-i Celîle-i Dâhiliye



İdâre-i Matbuât



Aded: 1498



Bedîüzzamân Saîd-i Kürdî Efendi Hazretleri tarafından takdîm edilip idâre-i çâkerîye havâle buyurulan ‘arzıhâlde siyâset-i şer’iyye ve ulûm ve şuûn-i muhtelifeden bâhis olmak ve şimdilik haftada bir, ileride yevmî çıkarılmak üzere ” Ma’rifet Ve İttihâd-ı Ekrâd ” nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazetenin neşrine me’zûniyet i’tâsı istid’a edilmiş olmasıyla matbuât nizâmnâmesinin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkra-i Ûlaları ahkâmına tevfîkan müsted’î-yi mumaileyh hakkında muâmele-i lâzime ifâsıyla netîcesinin inbâsı husûsunun zabtiyye nezâret-i ‘aliyyesine emr u iş’âr buyurulması bâbında emr u fermân hazret-i men lehu’l-emrindir. Fi 10 Muharrem Sene 1327 Ve Fi 20 Kânûn-i Sânî Sene 1324



*****************************************************



Matbuât-ı Dâhiliye MüdîriMehmed Tevfîk



Dâhiliye Mektûbî KalemiNo: 1498/21



Müsevvidin İsmi: Mehmed



Tesvîd Târîhi: 21 Kânûn-i Sânî Sene 1324



Târîh-i Tebyîzi: 24 Kânûn-i Sânî 1324 / 14



Muharrem 1327Zabtiyye Nezâret-i Behiyyesine



Siyâset-i şer’iyye ve ulûm ve şuûn-i muhtelifeden bâhis olmak ve şimdilik haftada bir, ileride yevmî çıkarılmak üzere ” Ma’rifet Ve İttihâd-ı Ekrâd ” nâmıyla Türkçe ve Kürdçe bir gazetenin neşrine me’zûniyet i’tâsı Bedîüzzamân Saîd-i Kürdî Efendi hazretleri tarafından verilen ‘arzıhâlde istid’a olunmuşdur. Matbuât nizâmnâmesinin üçüncü ve dördüncü maddelerinin fıkra-i ûlaları ahkâmına tevfîkan mumaileyh hakkında muâmele-i lâzimenin ifâsıyla netîcesinin inbâsı husûsuna himmet..



[1] B. Said Kürdi, Makaleler, Zehra Yayıncılık, in(içinde): İçtima-i Dersler, 537.

[2] B.S. Nursi, Münazarat, in: İçtima-i Dersler, 85.

[3] B.S. Kürdi, Hutbe-i Şamiye, in: İ. Dersler, 58.

[4] B. S. Nursi, Mektubat, Zehra Yayıncılık,(26. Mektup 3. Mebhas ve farklı yerlerde), 365 vd.

[5] Münazarat, 127.

[6] B. S. Kurdî, Divan-ı Harbi Örfi, in(içinde): İçtima-i Dersler, 188.

[7] İçtima-i Dersler, 30.

[8] İçtima-i Dersler, 506.

[9] “Hükûmet dahi terbiye-i vifakiye yerine tezyid-i nifaka (ayrılığı arttırmaya) çalışıyor, hakkımızda her nevi zulüm ve itisaf (kötüye kullanma) icrasına bizi lâyık görerek insafsızlık ediyordu”, bkz. İçtima-i Dersler, 511.

[10]B.S. Nursi, İçtima-i Dersler, 507.

[11] Makaleler, in: İçtima-i Dersler, 570.

[12] B.S. Nursi, Münazarat, in: İ.Dersler, 127.

[13] İçtima-i Dersler, 543.

[14] B. S. Nursi, Münazarat, in: İçtima-i Dersler, 94.

[15] İçtima-i Dersler, 23.

[16] İçtima-i Dersler, 189.

[17] B. S. Kürdi, Nutuk, in:İçtima-i Dersler, 23.

[18] Nutuk, in: İ. Dersler, 30.

[email protected]



M.Zubeyir Sivan/gazetekurd