Bediüzzaman Said Nursi (r.a) ve İmam Ali (r.a)-1
İmam Ali(as)ın mümtaz şahsiyetini bize hakkıyla anlatan nadir şahsiyetlerden birisi de Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi hazretleridir. İmam Ali ile Üstad arasında velayet bağı vardır. Kendisi de bunu Risale-i Nurun değişik yerlerinde dile getirmiştir. Risale-i Nurda en sık ismi geçen sahabe İmam Alidir.1
Üstad, eserlerinde Âl-i Beytin manevi şahsiyetinin temsilcisi olması sebebiyle İmam Aliye çok önem verir. Bunun en önemli nedeni, Peygamber efendimiz(saa)den bu yana Al-i Beyt tarafından yerine getirilmiş olan cihan-şümul İslam davasına, Nur hareketinin varis olması ve bu mirasa sahip çıkmasını belirtmesidir.
Üstad, hem kendisi hem de Nur hareketi ile İmam Ali, İmam Hasan ve başta Şâh-ı Geylani olmak üzere Ehl-i Beyt arasında ciddi manevi bir bağ olduğunu bildirir. Bu hususta Risale-i Nur metinleri içinde telif edilmiş olan Sekizinci Şua, On Sekizinci Lema, Yirmi Sekizinci Lema ile Gavs-ı Azamın Kerâmet-i Gaybiyesi hakkındaki Sekizinci Lemada genişçe izahlar ve değerlendirmeler yapılmıştır.
Üstad, kendisini İmam Alinin manevi bir evladı, Al-i Beytin bir ferdi olarak takdim eder. Kendi ifadesi ile: Gerçi manen ben İmam Alinin (as) bir veled-i manevisi hükmünde, ondan hakikat dersini aldım. Ve Âl-i Muhammed Aleyhisselamın bir manada hakiki Nur şakirtlerine şamil olmasından ben de Âl-i Beytten sayılırım.2 der. Üstadın nesep olarak da kendisinin hem Hasenî hem de Hüseynî olduğunu ifade ettiği bazı kaynaklarda yer almaktadır.3
Üstadın yukarıdaki manayı teyid eden başka bir ifadesi de şu şekildedir: Ben üveysi bir tarzda bir kısım hakikat ilmini Hüccetül-İslam İmam-ı Gazaliden almışım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali aynı dersi üveysi bir tarzda İmam-ı Aliden almıştır. Demek İmam-ı Alinin mühim bir şakirdi olan İmam-ı Gazalinin (k.s) başı üstünde bu biçare talebesine şefkatkârane, tesellidarane, en sıkıntılı bir anda bakması, acib değil belki lazımdır.4
Veysel Karani nasıl ki, Hz. Peygamberi görmeden onun dersini talim etmişse, Üstad da, Gavs-ı Azam (k.s), İmam Zeynelabidin, İmam Hasan ve İmam Hüseyin vasıtası ile İmam Alinin dersini talim emiştir.5
Üstad, kendisi ile İmam Ali arasında da bu duruma benzer bir ilişki olduğunu ve dolayısıyla kendisi ve Nur hareketindeki hizmetinin bu zatların hizmetleriyle aynı olduğunu beyan etmektedir. Keza Üstad, Emirdağ Lahikası isimli eserinde, İmam Alinin, Risale-i Nurun üstadı ve kendisinin de Hakaik-i İmaniyede hususi üstadı olduğunu ve Risale-i Nura Celcelutiye kasidesinde rumuzlu işaretiyle pek çok alakadarlık gösterdiğini beyan eder.6
Nur Külliyatında, Risale-i Nur, Âl-i Beyt ve İmam-ı Alinin bir manevi hediyesi ve eseri olarak takdim edilir.7 Ayrıca Nur hareketinin üstadının İmam-ı Ali olduğu8 ve Nur hareketinin mesleğinde hubb-u Âl-i Beytin(Ehl-i Beyt Sevgisi) esas olduğu9 beyan edilir.
İmam Ali, Risale-i Nurda, Kuran-ı Mucizül-Beyanın en mühim bir talebesi, Kuran ilimlerinin birinci naşiri10 ve Âli Beytin manevi şahsiyetinin temsilcisi11 olarak vasıflandırılmıştır.
Risale-i Nurda; Peygamber Efendimizin, nazar-ı nübüvvetle ileride İmam Alinin çok musibet ve ithamlara maruz kalacağını görerek onu ümitsizlikten, ümmeti de onun hakkında su-i zandan kurtarmak için ve kendisinden sonra ümmetin yegâne rehberinin İmam Ali olduğunu belirtmek için Ben kimin mevlasıysam, Ali de onun mevlasıdır.12 mealindeki hadis-i şerif nakleder.13
Üstad Hamse-i Âl-i Aba(Ehl-i Beyt) hadisini naklederek Ehl-i Beytin kimler olduğunu vurgulamış, ayetlerde ve hadislerde anlatılan Ehl-i Beyti müşahhaslaştırmıştır.14
Üstad, Hz. Peygamberin (s.a.a) İmam Alinin şiasına olan övgüsünü belirtmiş, Ehl-i Beyte olan muhabbeti esas almış ve talebelerini konu ile ilgili ifrat ve tefritten sakındırmıştır.15
Risale-i Nurda, hilafet mevzusunda İmam Alinin mütevazı ve kahramanca tavrını dile getirerek bir kısım grupların İmam Aliye nispet ettikleri bazı olumsuz tutum ve tavırları da reddetmiştir.16
Hz. Peygamberin neslinin devam ettiricisi İmam Alidir. Peygamberimizin Allah her peygamberin neslini kendi sulbüne koydu, benim sulbümü ise Alinin sulbüne koydu keza, Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır hadis-i şerifleri nakledilir.17 Üstad, Fetih Suresinin son ayetinin18 İmam Ali ile ilişkisini kurar. Bu ayeti; saltanat ve hilafete tam liyakatle ve kahramanlıkla girdiği halde, zühd, ibadet, fakr ve iktisadı seçen, rükû ve sücuddaki devamı herkesçe teslim edilen İmam Alinin, (as) gelecekteki durumunu ve o fitneler içindeki çarpışmalar nedeniyle mesul olmadığını ve Hak olduğunu, isteğinin Allah rızasını kazanmak olduğunu haber verdiği şeklinde tefsir eder.19
İsm-i Azamın herkes için bir olmadığı, örneğin İmam Ali için İsm-i Azamın, Ferd, Hay, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddüs olmak üzere altı olduğunu izah sadedinde İmam Alinin ismi geçer.20 İmam Alinin bu değerlendirmesini Üstad aynen kabul etmiş olmalı ki, bu isimlerin genişçe izah edildiği Esma-i Sitte Risalesi olarak bilinen 30. Lema'yı telif etmiştir
.