Bazıları Yine Kızacak Ama!

Bazıları Yine Kızacak Ama!

Geçen gece Cine5 TV kanalında 'Tarihte Bu Hafta' adlı bir program izledim. Hafızamda Türkiye'nin Ak parti öncesinde yaşanan o utanç verici olayları tekrar canlandırdım, adeta dehşete kapıldım! İrkildim desem abartı olmaz… Çünkü o dönemlerde yaşanan olaylar; Türkiye’nin bizzat tanık olduğumuz, karanlık ve kirli işlerin döndüğü, hukukçuların hukuk dışına çıktığı dönemlerdi. Bunlardan aklımıza gelenleri sıralarsak:

İktidarda olan Refah partisinin kapatılması, okul önlerinde polisler ve özel güvenlikçiler tarafından yerlerde sürüklenen kız öğrenciler…

Sabah akşam komplo teorileri, tetikçi gazetelerin manşetlerden verdikleri karamsar tablolar…

Sabah akşam; laiklik elden gidiyor, ülkeyi dinciler ele geçirdi, hepimizi asacaklar, biçecekler!

Açıkça İslam’a ve Müslümanlığa karşıyız diyemeyip, adına irtica dedikleri bir argümanı kullanıp, İrtica ile yatıp irtica ile kalkan, sözde gazeteciler, yazarlar ve siyasetçiler…

Başörtüsüne hakaret edip, adını ne olduğu belli olmayan uydurma bir kelime ile Türban dedikleri ve bunun üzerinden durmadan başörtülü öğrenci ve kamuda çalışan bayanlara kan kusturmalar…

Banka boşaltmalar ve batırmalar… Her gün yeni kriz çıkarmalar… 6 ayda bir erken seçime gitmeler.

Meclise valizlerle paralar getirip bazı vekilleri satın almalar, bazılarına şantaj, komplo kurmalar… Olmadı tehdit ederek kendilerinden yana tavır almalarını sağlamak…

   Türkçeden başka dil ile konuşanların suçlu muamelesi gördüğü, sanatçıların, fikir adamlarının sırf farklı düşünüp, düşündüğünü ifade ettiği için derhal içeri atıldığı…

   Üniversitelerde ki rektörlerin bilim yerine insanların saç-sakal, kıyafet ve inançları ile uğraşması… Katsayı, meslek liseleri ve daha birçok sorunlar yüzünden öğrencilerin mağdur edilmesi…

   Bürokraside ki birçok gereksiz engeller ve formalitelerin oluşu…

   Bir annenin grip olmuş, ateşi yükselmiş çocuğuna bir şurup alması için gün boyunca SSK hastanelerinde ki eczane kuyruklarında beklemeleri… Sırası geldiğinde ise bu ilaç burada yok diyerek, reçeteye kaşe basıp şu eczanelerden alabilirsiniz deyip boş göndermeler… bir şurup için eczane, eczane dolaştırmalar…

   Doktorların ameliyat yapacağı hastalardan; fakirler için servet sayılabilecek ‘bıçak parası’ adı altında rüşvet istemesi ve mecburiyetten temin edilip verilmesi…

Parası olmayan hastaların devlet hastanelerinde rehin tutulması… Bazen fırsatını bulanların bir kanun kaçağı gibi, gizlice kaçması…

Şıkları uzatmak mümkündür, ancak konunun anlaşılması bakımından sanırım bunlar yeterlidir.

   Biliyorum tüm bunları yazdım diye birileri bana yine kızacak, yine Akp’yi savunuyorsun diyecek, beni taraf tutmakla itham edecek! Ama olsun benim vicdanım rahat, çünkü biz tüm bunları bizzat yaşadık, bunların hiç birini duyarak, kulaktan dolma yazmadım. Bizzat yaşadıklarımız, şahit olduklarımız şeylerdi bunlar.

Bunların izleri birer kara leke gibi duruyor hafızlarımızda. Ben Ak partili değilim, daha doğrusu; körü körüne particilik yapan biri değilim. Ancak, literatürümüzde; “yiğidi öldür ama hakkını ver” diye bir tabir vardır. Buna rağmen biz ne yiğidi öldürürüz, ne de hakkını yeriz.

   Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış deriz. Kim toplumdan yana, insanlıktan yana ve menfaatine çalışırsa ve gayret ederse biz onları takdir ederiz, destekleriz. Yanlış yaptığı yerde de uyarmasını ve eleştirmesini de biliriz… Vesselam