Baykal'ın Siyasi İntiharı

Baykal'ın Siyasi İntiharı

Baykal'ın 10 Mayıs 2010'da istifa etmesi temelde birkaç açıdan değerlendirilmelidir. Birincisi Baykal açısından… Her şeyden önce, insan ne kadar kötü olursa olsun Allah'ın kulu olması hasebiyle muhteremdir ve saygıdeğerdir. Dolayısıyla Baykal gibi 40 yıl boyunca Türkiye'ye hizmet adına bir partide çalışmış olan bir insana böyle bir tuzağın kurulmuş olması çok iğrenç ve insanlık dışıdır. Biz Baykal'ın böyle bir fiili işlemiş ya da işlememiş olduğunu sorgulamıyoruz; ancak böyle bir fiili işlemiş olsa bile, bulunduğu odaya kameranın konulmuş olması hem ahlak hem kanun dışı bir harekettir.

İkincisi ise kader nokta-i nazarından… Bilindiği gibi insanın başına gelen olayların kişisel boyutu ayrı, kadere taalluk eden boyutu ayrıdır. Her olayın kader açısından değerlendirilmesi farklıdır. İnsanın bazı hareketleri kadere fetva verdirerek başına bu tür işlerin gelmesine sebep olabilir.

Bazen bir adam haksız yere suçlanarak mahkemeye sevk edilir. Sebep olanlar bir sürü iftira ve yalan şahitler marifetiyle adamı mahkûm ettirmeyi başarırlar. Hâkim de, delil yoluyla aldatılarak adama ceza verir ve zulüm eder. Fakat mahkûm olan adamın, hiç kimse tarafından bilinmeyen, sadece Allah tarafından bilinen bir suçu daha var ki, bu suç kadere fetva verdirerek adamın mahkûm olmasını sağlar ve kader elbette ki adalet eder.

Acaba Sayın Baykal'ın daha önce başörtüsü hakkındaki katı tutumu ve son zamanlarda başörtüsü ve çarşaf lehinde gösterdiği samimiyetsizliği mi bu olayın başına gelmesine sebep oldu?  Ya da, kader Baykal'ın hangi hatası sebebiyle onu böyle bir girdaba soktu? Bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ki, insanlar zulüm etseler de kader daima adalet eder.

 Üçüncüsü Baykal'ın Siyasi hayatı açısından… Kuşkusuz Baykal'ın başına gelen bu üzücü hadiseden dolayı herkes üzüntüsünü dile getirmiş,  hiç kimse olayın içeriği ve doğru olup olmadığı hususunda bir tek kelime bile etmemiştir. Ancak Baykal'ın, istifa ederken söylediği sözler adeta siyaseten intihar etmek anlamına geliyordu. Zira başına gelen her şeyden hükümeti sorumlu tutması ve saldırgan ifadeler kullanması, hasımlarının olayın içeriği üzerinde durmalarına sebep olmuştur. Nitekim Başbakan da aynı sertlikte cevap vererek: "Kabahatini bize bulaştırmak istiyor" diyerek, Baykal'ın biraz da kendisinde kabahat araması gerektiğine ve içinde bulunduğu işin çirkefliğine dikkatleri çekmek istemiştir.

Oysa Sayın Baykal şöyle demesi gerekirdi: "Çirkin bir komplo ile karşı karşıya kalmış bulunuyorum. Ben Sayın Başbakan'ın, insanların özel hallerini tecessüs eden bu alçakları en kısa zamanda ortaya çıkaracaklarına inanıyor ve bunun kendisinden acilen bekliyorum. Başıma gelen bu hadiseden üzüntü duyduğunu ifade eden herkese teşekkür ederim. Ama demokrasinin önünü tıkamamak için genel başkanlıktan istifa ediyorum."
Dördüncüsü odaya kamerayı yerleştirenler açısından… Birkaç ihtimal üzerinde durulabilir: İlk akla gelen Baykal'ın kendi partisi içinden birilerinin bunu yapmış olmasıdır. Çünkü eğer söylenenler doğru ise, daha önce Sayın Baykal'ın sekreteri olduğu halde sonradan milletvekili olan o bayanla Baykal'ın duygusal yakınlıklarını en iyi gözlemleyenler parti içindeki hasımlarıdır.  Onların hangi gün ve saatte nerede buluşacaklarını da en iyi bilenler parti içindeki rakiplerdir.

Bu işi yapanlar iki amaçla yapmış olabilirler: Ya kaseti birilerine parayla servis etmek için yapmışlar; ya da parti genel başkanlığında gözü olanlar bu işi yaptırmışlardır.

Uzak tutulmaması gereken bir ihtimal de, Baykal'ın muhalefet etme gücünün sona ermiş olduğuna inanan ETÖ'nün böyle bir tecessüse karar vermiş olmasıdır. Çünkü ülkede darbe yapma imkânı kalmamışsa, hükümeti düşürmenin tek yolu güçlü bir muhalefettir. Ana muhalefet lideri Baykal'ın artık tükenmiş olduğunu ve 20 yıl boyunca Sayın Baykal'ın her yıl aynı şeyleri tekrar ettiğini gören ETÖ onu gözden çıkarmış olabilir.

Son olarak hükümet açısından baktığımızda şunu söylemek lazım: Hükümet bu çirkin komployu düzenleyenleri mutlaka ortaya çıkarmalıdır. Unutmamak gerekir ki bu iş, yapanların yanına kar kalırsa önünü almak mümkün olmayacaktır. Bu açıdan bence odaya kamerayı yerleştirenleri bulmak hükümetin en temel görevleri arasındadır. Sayın Başbakan'ın bu olayın peşini bırakmayacağına inanıyorum.

Bekleyip göreceğiz; bakalım önümüzdeki günler nelere gebedir.

Hoşça kalın.