Batı Usulü Çirkef Bir Şantaj

Batı Usulü Çirkef Bir Şantaj

Geçen Salı günü (17 Aralık 2013) İstanbul’da, üç bakanının oğlunun da içinde olduğu bir yolsuzluk operasyonu için düğmeye basıldı.

Operasyon başlatılır başlatılmaz zanlıların tutuklanmalarını gerektirecek belgeler ve fotoğraflar da medyaya servis edildi.

Sayın Başbakan Çarşamba günü akşam, “…bu kirli operasyon, devlet içinde bir devlet kurma çabasının işaretlerini veriyor. Bu bir tür çete ve örgütlenmedir. Bunu muhakkak ortaya çıkaracağız ve kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız” dedi.

 

Operasyonun Hizmet Hareketi olarak bilinen cemaat merkezli olduğu yolunda yayınlar yapılınca Fethullah Gülenin avukatı, operasyonu yapan savcı ve polislerle hiçbir ilgilerinin olmadığı bilgisini basına dağıttı.

Fakat cemaatin radyoları, gazeteleri operasyonun kendi adamları tarafından yapılmış olduğu imajını gayet kuvvetli bir şekilde veriyorlar.

Onların gazetecileri ve televizyon muhabirleri, tıpkı Ergenekon yayını Ulasal TV gibi, hükümetin aleyhinde konuşabilecek herkese mikrofon uzatıyorlar. Muhabir, spiker ve yorumcuları tam bir CHP ağzıyla konuşuyorlar. Gezi olayları esnasında hükümete duyulan tepki ve öfke şimdilerde cemaatin medyası tarafından daha kuvvetli bir şekilde hissettiriliyor.

Bu gerçekten bir komplodur. Hem de Batı tarzında kurgulanmış bir komplo, bir şantajdır…

Bizim bildiğimiz, Bakanların rüşvet ve yolsuzluk iddiaları hep Batı ülkelerinde olur ve hangi Bakan bitirilmek isteniyorsa o kaset ve ya belgeler skandal şekilde medyaya servis edilerek,  o hükümet veya Bakan düşürülüyordu.

Bugün Türkiye’de yapılan da gayri ahlakî bir komplodur. Bunun en bariz alameti, takibin 15 ay boyunca devam etmesi ve aslında operasyonun Şubat’ın sonlarında yapılacağı, fakat takip edilenlerin bunu fark ettikleri ve işin sırrı bozulmasın diye operasyonun erkene alındığı yolundaki haberlerdir.

Benim merak ettiğim şey şu: Acaba Fethullah Gülen’in bu operasyonun yapılacağından haberi var mıydı? Ben yoktu, demek isterim. Çünkü geçen hafta kendisi Nefis muhasebesi adlı konuşmasında tecessüsün haram ve gereksiz olduğunu, kimsenin ayıbı ve günahıyla uğraşmanın insana bir meziyet kazandırmayacağını, aksine ayıp araştırmanın günah olduğunu söyledi.

Bir arkadaşım dedi ki: “Madem onun haberi yoktu; geçen haftaki Nefis muhasebesi programında neden, “Fi tarihinde bir gece vakti, üst düzeydeki bir Ak partilinin aşufte bir kadınla beraber olacağını haber aldığını ve hemen ailesine haber yolladığını” söylüyor? Eğer o adamın bir kadınla birlikte olacağı haberi Hoca’ya gidiyorsa bu yolsuzluk istihbaratı haydi haydi gitmiştir.”

Doğrusu emin değilim. Hoca Efendi’nin hukukları çok olan bu hükümetin ve Sayın Başbakan’ın işini bitirmek ve 12 yıldır kazanılmış olan neticeleri bir çırpıda heder etmek gibi bir nankörlüğün içinde olamayacağını düşünüyorum.

Zaten Sayın Başbakan ve Ak Partili yetkililer de Hoca Efendi ve cemaat denilen iyi insanlardan oluşan yapının değil, fakat bunları kendilerine perde yapan kötü niyetli birilerinin örgütsel biçimde çalışıyor olabileceklerini söylüyorlar. Hoca Efendi’nin avukatı da, “Hoca’nın bu polis ve savcılarla ilgisi yoktur” dediğine göre inanmak gerekir. Geriye bir şey kalıyor; oda şu: Eğer Hoca’nın ve cemaatin Ak Partiye yapılan bu komplo ile alakası yoksa demek o çete cemaatin medyasını ele geçirmiştir.