Basının kalbi ve beyni Urfa'daydı

Basının kalbi ve beyni Urfa'daydı

Yaklaşık 6 ay önce BYEGM müdürü ve bir heyet Şanlıurfa’ya gelerek “Yerel Medya Bilgilendirme toplantısı” ve “Basın Yayın ve Gazeteciler Hatıra Ormanı” programlarına katılmış, bu etkinlikler üzerine kaleme aldığım yazımda “Basının Kalbi Şanlıurfa'da attı” başlıklı bir yazı yazmıştım.  

 

31 Mart – 1 Nisan tarihlerinde “20.Yerel Medya Eğitim Semineri” DSİ XV. Bölge Müdürlüğü Konferans Salonunda Basından Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açılış konuşması ile yaklaşık 10 ilden, Azerbaycan, KKTC ve Almanya’dan gazetecilerin katılımı ile “meslek içi eğitim” verildi. 20.Yerel Medya Eğitim Semineri için “Basının Kalbi Şanlıurfa'da attı” demekten başka cümle anlamsız kalır.

 

Bakan ve beraberinde BYEGM Murat Karakaya, TRT müdürü İbrahim Şahin, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, AA müdürü, Gazeteci Vahap Munyar, Doç Dr. Önder Aytaç ve ilgili daire müdürleri katıldılar.

Seminer öncesi konferans salonunun girişinde düzenlenen “Türk Basını (1830- 1938) ile Şanlıurfa ve Yöresi” fotoğraf sergisinin sunulması (benim gibi) gençler için bir güzellemeydi.

 

Bülent Arınç’ın konuşmasında önemli mesajlar vardı. Arınç; “Halk olarak Medya-Teknolojiye yabancı olmadıklarını, fakat üstünkörü bir şekilde de girilmesi doğru değil” dedi.

 

Öğleden sonra yaptığı basın toplantısında gerek, Şanlıurfa için, gerekse Türkiye ve bölgemiz için önemli mesajlar verdi.

Göbeklitepe gezisinde ise “Şanlıurfa Büyükşehir olacak” fakat bu bile Şanlıurfa’ya ve Şanlıurfalılara yetmez demesi dikkat çekiciydi.

 

Dolu dolu geçen iki gün boyunca yeni şeyler öğrendim.

Gazetecilik mesleği çağımızın en önemli mesleğidir. Büyük ve etkili bir silahtır. Eğer “ahlaki ve hukuki” çerçevede yapılırsa toplum için çok faydalı bir araçtır. 

Aksi şekilde gazetecilik(!) mesleğinde olan kardeşlerim unutmasınlar ki; günlük çıkar ile yapılan bu meslek “Rus Ruleti” misali kimin şakağına patlayacağını kestiremezsin.

Bakın yıllar önce Bediüzzaman Hazretleri, Anadolu’yu İstanbul’a, İstanbul’u Avrupa’ya kıyas edip toplumu geri kalmışlıkla itham eden, kişisel çıkarları, şahsi kinleri, intikam fikrini uyandıran, haysiyet kırıcı yayınlarla İslâm ahlâkını sarsan bazı gazetecilere hitaben; “Ey gazeteciler! Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı” demiştir.

 

“Vicdan ile cüzdan” arasında değil, kutsal gaye olan “insan yaşamı”nın önemli ile varlığımızın manasını bilerek bu önemli mesleği, teknolojinin getirdiklerini ile birleştirerek en ücra noktaya ulaşmalıyız.

Aksi fikirde ve çalışmada olanları ise iterek değil, İslam ahlakının güzelliği ve zarafetini göstererek “Hakk” için “Hakikat” için çalışmasını sağlamalıyız.

 

İLGİLİSİNE

Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan cahilsin demektir.