BAŞÖRTÜSÜNDE KAMUSAL ALAN SAÇMALIĞI

BAŞÖRTÜSÜNDE KAMUSAL ALAN SAÇMALIĞI

     Kamusal alan argümanın arkasına sığınarak işi çıkmaza sokanlar, aslında başörtüsüne düşman oldukları halde laiklik ve kamusal alan adı altında insanların tamamen kişisel tercihi olan bir hakkı engellemek isteyenlerdir. Bunlardan bazıları da hukukçu geçinip ekranlarda bol bol ahkam kesiyorlar…

     Kamusal alan nedir? Önce ona bakalım… Türk dil kurumuna göre kamu; “1. halk hizmetlerini gören devlet organların tümü, 2. bir ülkede ki halkın bütünü...”

     Kamu ‘halk’ demek olduğuna göre, kamusal alan da ‘halka’ ait demek, halkın hizmetini gören kurum, kuruluş, oluşumlar demektir…

     O halde halka ait olan, halkın emrinde olması gereken, halkın oluşturduğu, kurduğu bir alana halkın girememesi, ya da oradan kovulması, aşağılanması; zorbalıktır, insan hakkı ihlalidir, hem de bunun halk adına yapılması iki kere soytarılık ve saçmalıktır…

     Kaldı ki bu yasakçı zorba zihniyetin bu haksızlığı, bu hak ihlalini yaparken üstelik bunu hukuka dayandırması tam bir kepazeliktir. Kamusal alanmış ne kamusal alanı? Kamusal alanı kimler oluşturur, kim faydalanıyor, kimin hizmetinde olması için kurulmuş bu yerler? Tabi ki bir ülke halkının hizmeti için kurulmuş alanları, o ülke halkı dolduracaktır. O ülke halkından insanlar orada çalışacaklardır. Uzaydan bazı varlıklar gelip orada çalışacak, oradan faydalanacak değiller…

     Başörtüsünü takan kadınlar, ister dini inancı gereği, ister modaya uygun olduğu gerekçesiyle, ister yakıştığı için/ister aksesuar olarak taktığını söylesinler bu hiçbir şeyi değiştirmez. Kimsenin bunu yasaklamaya hakkı yoktur/olamaz. Bu kişisel bir hak ve tercihtir.

     Efendim Avrupa insan hakları mahkemesi şöyle demiş, falan ülkenin bilmem federal mahkemesi şunu demiş/şöyle karar vermiş. Bunlar gerçekçi değildir. Bağlayıcı değildir. Hiç kimsenin, hiçbir mahkemenin ve hiçbir gücün, meclislerin, Beynelmilel akvamların insanların temel hak ve hürriyetlerini kısıtlama yetkisi yoktur/olamaz. Belki ellerinde ki güçlerle bunu başarabilirler ama bu hukuksuzluk, zorbalık ve despotluk olur.

    Adamların gerekçeleri de onlar gibi uyduruk, ‘yok zorla kapatıyorlar, yok baskı var.’ Madem zorla kapatıyorlar, bu konuda kaç tane şikayet var?  Karakola-mahkemelere yansıyan bir dava/şikayet var mı eliniz de? Yok.

    Aileleri zorla kapattırıyormuş, işinize gelmese de sizde biliyorsunuz ki; Müslümanlar çocuklarını İslam’ın emirlerine/gereklerine uymaya, o gerekleri yerine getirmeye mecburdurlar. Bu konu da gerekirse şiddet kullanmadan baskı yapma hakları da vardır. Ama zaten buna gerek kalmadan Müslümanlığın bilincinde olan ve İslam’ı yaşamaya çalışan bir ailede bu tür baskılara gerek kalmaz.  Aslında her dinden ve inançtan insanların çocuklarını ‘kendi inançları doğrultusunda’ yetiştirme ve ona göre eğitim verme, giydirme hakkı vardır. Bu hakkı hiç kimse engelleyemez. Mani olamaz.

     Şimdi örtünmeyen Müslüman değil mi? Denilebilir ve nihayet diyorlar da. Hayır; inkar etmedikçe ve başörtüsüne karşı çıkmadığı müddetçe; kişi inanıyorsa Müslüman’dır, ama bu şartı (başörtüsünü takmadığı için) yerine getir(e) mediği için bundan sorumludur. Bu konuda günaha girer, imandan çıkmaz. İman ayrı, amel ayrıdır. İnsan inandığı her şeyi yerine getiremeyebilir. Fakat bu emirleri yerine getiremediği/uygulayamadığı için başkasının da bunu yapmasına engel olamaz…

  Altını çizerek diyorum ki, insanların temel haklarından biri olan başörtüsünü yasaklamak; insanların hak ve hürriyetlerini kısıtlamak ve inançların önüne set olmak kimsenin hakkı ve haddi değildir.

   İnsanların temel haklarını, eğitim-öğretim hakkını, çalışma hakkını, ibadet etme ve eşit şartlarda yarışma hakkını engellemek/kısıtlamak kanunların/yasaların işi ve görevi değildir. Yasalar ve kanunlar: “insanların mal, can, namus emniyetini, inanç hürriyetini sağlamak; insanlar arasında Adaleti tesis etmek, haksızlığa uğrayanın hakkına sahip çıkmak, doğuştan var olan hakları savunmak için/bu hakları teminat altına almak için  vardır-var olmalıdırlar.”  İnsanlar üzerinde baskı uygulamak, haklarını kısıtlamak, bu haklara engel olmak için değil…   

     Bu böyle biline…