Barmenlikten İmamlığa, İmamlıktan Barmenliğe
Mahalle baskısı işinden etti, ekmek parası garsonluğa itti. Hakkında 'içkiciymiş' denilen genç imam “Maddi durumdan dolayı burada çalışmaya başladım. Ancak içki servisi yapmıyorum.” dedi.
Toplumun iki farklı kesiminin, tek bir bedende birleştiği kişi o… Sağ elinde imamlığı, sol elinde ise motorculuğu… Toplumun giyim ve yaşam tarzı olarak belli bir kalıba soktuğu ‘imam’ kavramının çok dışında. Blue jeanli, gülmeyi ve güldürmeyi seven motor sevdalısı genç bir ‘imam’. Güldüğü zaman çıkan gamzelerinin birisine hayatını, birisine ise “Motora biniyorsan, ölümü göze almışsındır” dediği motorculuğunu kondurmuş… Motor tutkusu nedeniyle baskı görüp, imamlıktan olsa da… Camiden restorana, imamlıktan garsonluğa… Tabuları yıkan bir imam… Bu defa film değil, gerçek…
Bodrum’da çalıştığı restoranda bulduk onu. O anlattı, biz dinledik. Bazen şaşırdık, bazen güldük. Hatta “Hayatta binmem dediğim” motora da ilk kez onunla bindim. İşinden istifa edecek kadar bağlı olduğu özgürlüğüne tanıklık ettik… Bodrum sahilinde, motorun sesiyle baş kaldırdık haksızlıklara... Yanımızda oturduğunda sakin gibi görünen birisinin motora bindiği an şaşırtıcı derecede değişebildiğine şahit olduk...
‘KEŞKE’ DEĞİL, ‘İŞTE’ DEMEK
Motor aşkı daha doğmadan başlamış. Babası da eski motorculardanmış. Annesi ona hamileyken motorla gezdirirmiş, babası annesini. Bisikletin pedalına basmadan motora binmeye başlamış. Daha 6 yaşında motora bindiğinde ‘hayat bu’ demiş. 9 yaşında arabaya bindiğinde ise o zevki tadamamış. Çocukluğunun sevdası bisiklet değil, motosiklet olmuş. 14 yaşında başladığı imamlıkla bastırmış motor tutkusunu. Ama tutuldu ya bir kere. Aklı, kalbi hep onda kalmış… Onun için motor demek; tutku, aşk, özgürlük, heyecan, hayat, başkaldırı demek ama bir parça da her şeyi göze alabilmek… “Her motorcu bir gün düşecektir. Düşecektir ama düştüğü halde vazgeçmeyecektir, bu ehlileşmemiş ‘metal canavar’dan…”
“70 yaşında keşke demek değil, 30 yaşında işte demek” onun yolu… 60-70 yaşında amcalar camı açıp, “Oh be yeğenim ne güzel sürüyorsun. Biz süremedik” deyince bir kez daha anladığını söylüyor bu 185 kiloluk kükreyen aslana olan tutkusunu…
Bir gün mesleğine engel olacağını bilmeden basmış gazına… Gazlamış, her şeye inat tek vücut olmuş, rüzgarı, yağmuru, kokuyu hissederek, akan hayatın tam da içinde olmuş…
Ama yine de vazgeçmemiş, gönül terazisinde bu metal gladyatöre olan aşkı ağır basmış mesleğine karşı… “Yine böyle bir sorunla karşılaşsam hiç tereddüt etmeden motorumu seçerim. Asla vazgeçmem” diyor ve ekliyor “ Motor, isyandır, aykırıdır. Gaz pedalına ilk dokunduğundaki kükreme yeter... Gücü hissedersin… Tek düze, monotonlaşmış bir hayata isyan edersin. Ne zaman Bodrum hüzünlenip ağlasa, o ve ben tek vücut akıp gidiyoruz yağmur damlalarıyla… Gece ve yağmur… Ben ve dostum Hunter…”
ÖLÜMLE DANS EDİYORUM!
“İçimde yaşama sevinci, damarlarımda motor aşkı, her motorcu gibi ben de ölümle dans ediyorum...” Bu sözünün ardından “Benim vasiyetimdir, ölürsem motorla çekildiğim bir fotoğrafımı mezar taşıma koyun. Eğer onun üstündeyken ölmüşsem zaten sonsuzluğa mutlu gitmişimdir” dediği an düşünüyorum, “Benim bu kadar tutkuyla, aşkla bağlandığım bir şey olmuş muydu hiç!” Ve devam ediyor, “Onunla yapacağımız çok şey var. Birincisi oğlumla beraber yan yana Türkiye turu yapmak. İkincisi ise, arkamda eşim yanımda oğlum… İki motor Tac-Mahal’e gitmek… Bunları gerçekleştirdikten sonra motorlarımı evime koyup her gün süsleyeceğim, ölene kadar her ay 1 defa süreceğim...” Motora bindiysen ölümü göze almışsındır dedi ya, her sabah evinden ailesiyle helalleşip çıktığını ekliyor sözlerine...
TEK TEKER İMAM
Muğla’nın Dalaman ilçesine bağlı Kapıkargın Köyü’nün imamıydı, Tarık Balkı… 21 yaşında, bekar ve motosiklet tutkunu bir imam…’Tek Teker İmam’, ‘Crazy İmam’, ‘Turbo İmam’ gibi lakaplarla tanınır. Modern tavırları, çağdaş yapısı, giyimi ve en önemlisi motosiklet tutkusu yüzünden, köye geldiği ilk günden itibaren sıkıntılar yaşamaya başlamış. Motorunu alıp baba evinden, köye geldiğinde mahalle baskısı artmış… Tehditler başlamış… 3 gün dayanabilmiş… Sonrasında haber oluvermiş gazete ve televizyonlara… 15 bin TL’ye aldığı Suzuki GSR 600 motosikletini bırakmayıp, Bodrum’daki bir restoranın yolunu tutmuşlar.
O bilinen kalıplara uymayan bir imam. Her düşünceye saygısı var. Ateist olan arkadaşları var, içki içen arkadaşları da... Kendime bile kızıyorum onunla konuşurken, elinde tesbihi, kafasında takkesi ve üzerinde cübbesi olmayan bir imamın olamayacağını düşündüğüm için… Onların da kot pantolon giyebileceğini, fotoğraf çekip şiirler yazabileceğini, mutluluğun kaynağı olarak gördükleri bu güçlü canavarlarla özgürlüklere yelken açabileceklerini neden düşünememiştik hiç?! Neden insanları meslekleri, konumları ya da sosyal statülerine göre kalıplara sokmuştuk?! Neden bir imamın da sosyal hayatı olmayacak ki? Ve neden bir motorcunun dinine bağlı olması bu kadar garip? Yoksa bize mi yanlış öğretilmişti bazı şeyler?!
‘LİDERLİK’ BENİM YARADILIŞIMDA VAR
“Hafızlar Sülalesi” denilirmiş onlara. Daha 3 yaşındayken başlamış eğitimi… O küçücük yaşta alfabeyi öğrenmekle kalmamış, 3 buçuk yaşında gazete okumaya başlamış. Ailenin erkekleri 12-13 yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberlermiş. Tarık da 6-7 yaşlarında öğrenmiş Kur’an okumayı. Tıp okumak istiyormuş aslında. Ortaokulda da zoolog olmayı düşünmüş. Ama, biraz aile biraz da kendi isteği sonucu İmam Hatip Lisesi’ne başlamış. 14 yaşında imamlığa başladığında arkasından “Küçük İmam” diye seslenirlermiş. Neden “imamlık” diye sorduğumda hiç beklemediğim, çok farklı bir cevapla karşılaşıyorum. “‘İmam, Arapça’da “Önder” demek. Önder olmak, liderlik etmek benim yaradılışımda var. Allah beni öyle yaratmış. Herkes bana, ‘söylediğin her sözün altına imzamı atarım’ der. Öyle bir güvenilirliğim var. Motorda da bu var, yollar benim, benim hakimiyetim altında…”
GENÇ OLDUĞUM İÇİN BU YAKIŞTIRMALAR YAPILDI
Bodrum Göltürkbükü’nden sonra başlamış Kapıkargın Köyü’nde. “Motorumu aldığım gün hazırlıklıydım bütün tepkilere” diyerek anlatmaya başlıyor Tarık. İşe başladıktan dört ay sonra, Nisanda motorunu alınca, “Şimdi yola çıkıyoruz, köye gittiğimizde karşılaşacağımız tepkilere hazır mısın?!” diye konuşmuş ‘Hunter’la… Yağmurlu bir gecede çıkmış yola, baba evi Bodrum Torba’dan. Ama Tarık yol arkadaşı Hunter ile köye ulaşmadan, ünü çoktan ulaşmıştı bile! Kapıkargın köyünde göreve başladıktan üç, dört gün sonra hakkında konuşmalar başlamış. İmamlık görevinden önce paket servisinde çalışan Tarık için, “Bizim hoca motorcuymuş, içkiciymiş” gibi söylentiler çıkmış. İçki içmediğini ısrarla vurguluyor, “Alkol sağlığa zararlı. Zaten zararlı olduğu için de dinen yasak.” Ama, rakı&balık sofrasına gider, sohbet edermiş. 10 kişiye namaz kıldırmayı sağlamış bu sohbetler sayesinde...
MOTOR ÇOK SES ÇIKARIYOR HOCA!
“Genç olduğum için çılgın bir hayat yaşayacağım düşünülerek yakıştırmalar yapıldı” diyor ‘Crazy İmam’ Tarık. “Kot giymesen de kumaş pantolon giysen hocam” diyenler, “Bazı günler namaza gelmezdi” diyenler bile olmuş! Oysa ki namaza gitmediği tek gün zaten izin günüymüş.
“Köyden motorla ilk geçtiğimde kahvede oturanlardan bakan bir daha baktı” diyor ve ekliyor, “Benim olduğumu anlamamışlardı o zaman!” Motorun sahibinin imam olduğunu öğrenince de başlamış baskılar. “Motorluları serseri takımı olarak görüyorlardı, ‘motor çok ses çıkarıyor, hoca’ derlerdi, onlara göre imam motor kullanamazdı” diyordu Tarık. Onu destekleyenler de varmış elbet köyde ama çok uğraştığı halde değiştirememiş motor tutkusuna karşı koyanların düşüncelerini.
BENİ DÖVSÜNLER, MOTORUM KALSIN!
Motoruyla beraber sadece üç gün idare edebilmiş Kapıkargın Köyü’nde. “Antidepresanlar, ağrı kesiciler kullanmaya başladım. Bazı köylülerin düşüncelerine isyan ettiğim bir an sosyal paylaşım sitelerinden Facebook’ta bir ileti yazdım. ‘Bu şekilde düşünen insanlar yobaz kafalıdır. ‘Geri kafalılık’ denilen olay budur, ‘yobazlık’ budur!”
Bunu söyleyince köyün gençlerinden bir, iki tanesi ve Dalaman’dan birkaç kişi yolumu kesti. “Bu motoru burada sürmeyeceksin. Bizim bacımız, kızımız var. Sen motorunla onlara hava mı atmaya çalışıyorsun. Sen bize küfür mü ettin, yobaz mı diyorsun” şeklinde hafif bir gözdağı verdiler. Ben de hala ısrarla anlatmaya çalışıyorum, ‘Ben orada köylüleri hedef gösteren bir şey yazmadım. Bu şekilde motorlu imam olmaz diye düşünen kim varsa geri kafalıdır. Motosiklet de araba gibi bir araçtır. Arabada bir sıkıntı yok da neden motorda oluyor. Cüppeli Ahmet Hoca’nın jet-ski’ye binmesi normalse, benim motor kullanmam da normal. Beni dövsünler hiç sorun değil, yeter ki motoruma bir şey yapmasınlar! Motorumu evimde sakladım, bir şey olmasın diye” anlatıyor Tarık.
Peygamberimizin hadislerinden örnekler vererek sıkıntıları aşmaya çalışmış... Ama müftüye de söylemiş köylü, “Al bu imamı başımızdan!” Müftü aramış sonra, “Hocam ben seni anlayışla karşılıyorum ama bu motoru burada kaldıramadılar. Senin arkanda bu cemaat namaza durmayacak” deyince... İmamlıktan vazgeçmiş ama Hunter’ından asla!..
DALAMAN’A BİR DAHA GİTMEM!
Bundan önce görev yaptığı Bodrum- Türkbükü’ndeki cemaatin ise çok iyi olduğunun altını çiziyor. Namaza gelmeyen gençleri, “Namazdan sonra motorla tur atarız” diyerek camiye nasıl getirdiğini anlatıyor ‘Tek teker imam.’ Akşama kadar vakit geçirdiği çoğu balıkçı olan köylüler Tarık’ın gitmesini hiç istememiş. “Orada hiç bir sorunla karşılaşmadım, hala da görüşüyorum. Ama bana deseler ki Kapıkargın’a bir daha gider misin? Gitmem!”
Aldığı maaşa güvenerek borcun içine de girmiş tabi. İstifa edince önce bir sinema salonunun kafesinde başlamış işe ancak hakkında çıkan haberlerden dolayı oradan da ayrılmak zorunda kalmış. Daha sonra çareyi eski çalıştığı kafede garsonluk yapmakta bulmuş. Ama, tek bir şartla ‘İçki servisi yapmamak’. Paket servisinde çalışırken “İçeriye adımımı dahi atmazdım” diyor, hakkında ‘içkiciymiş’ denilen genç imam, “Maddi durumdan dolayı bu defa mecbur kaldım, kafenin içerisindeyim ama içki servisi yapmıyorum” diyor. İmamlık için tekrar başvurusu olduğunu da söylüyor, “Ben, imamlık yapmak istiyorum!”
FİLM DEĞİL, GERÇEK!
2005 yapımı bir filmdi ‘The İmam’. İmam Hatip Lisesi mezunu olduğunu saklayan motosiklet, hız ve iş tutkunu bir gencin arkadaşının yerine köyde imamlık yapmasıyla başlayan filmde, imamın iç çatışmaları ve kimlik tanımlaması sorunu anlatılıyordu. Bodrumlu İmam Tarık ise, sanki The İmam filminin baş kahramanı!
‘The İmam’ filmini çıkar çıkmaz izlediğini belirten Tarık, 2008’de aldığı motorunun arkasına da ‘The İmam’ yazdırmış. Filmin kendisini yansıttığını söyleyen Tarık, filmin devamının çekilmesi durumunda, “Rol alır mısın” soruma hiç düşünmeden “Evet” diyor. Ama, imam Eşref Ziya’yı oynamak şartıyla. Bir de isteği var, Eşref Ziya’yla tanışmak...
İMAMLAR DA ÖZGÜRDÜR!
“Sesimi duyurabildiğim için mutluyum” diyen Tarık, üstüne basa basa vurguluyor: “Ben burada iki farklı toplumu temsil ediyorum. ‘Motorcular ve imamlar’. İmamların da sosyal hayatı vardır; araba, motor, uçak kullanabilirler. İmamlar da özgürdür! Motorcuların ise hepsi serseri değildir. Onlar da insanlara saygılı, dinlerine bağlıdır. Motorculuk, kardeşlik ve dostluktur!”
Ankaralı bir iş adamının motor yarışlarında kendisine sponsor olmak için aradığını da aşkla parlayan gözleriyle anlatıyor, “O da bir zamanlar imammış, o da benim gibi tepki görmüş.” Eğer olursa İzmir’de gerçekleşecek yarışlara katılacağını da dile getiren, motoru ve yaşam tarzı nedeniyle ‘istenmeyen’ imam Tarık, son olarak ‘V For Vendetta’ filminden bir alıntıyla bitiriyor sözlerini: “Fikirlerim, düşüncelerim adına savaşmak gerektiğine inanıyorum. Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler kurşun geçirmez...” EGE LIFE Dergisi