BARIŞ SÜRECİ

BARIŞ SÜRECİ

Barışın karşılığı İslam da sulh dur. İslam hukukunda maktulün (öldürenin) varisleri öldürenden ya diyet alırlar, ya kıssasa kıssas isterler veya maktulu (öldüreni) affedip sulh yapabilirler. Demek barışın kökü İslam’da dır. Barış kelimesini her kes sever ve ister. Kimle, niçin barış diye kafalarda soru işareti varsa, o zaman durum değişir. Demek bir şey var veya olmuş ki, barış isteniyor. Sayın başbakanımız samimi bir şekilde uzun zamandan beri bu barış kelimesini dillendiriyor. Terörü bitireceğim diyor.

Tüm Türkiye’nin yıllardan beri özlemini arzuladığı barış olacak inşallah. Terör bitse, gencecik insanlar ölmese, anaların yürekleri dağlanmasa, hepimiz kardeşçe beraber yaşasak ne olur ki? Öncelikle terörün geçmişi var, üst üste yığılmış yığınları var, ama geçmişe barışla birlikte sünger çekip temiz sayfadan başlamak gerek. Sağduyunun galip gelmesi için her birey sorumluluğunu yerine getirmelidir. Terörün bitirilmesinde tüm kesimlerin taşın altına ellerini koymaları gerek. Özellikle siyasetçiler, görsel ve yazılı basın, sağ sol ayırımı yapmadan tüm sivil toplum kuruluşları, sendikalar, kanaat önderleri, aşiret reisleri, din adamları ile muhataplar çok çaba sarf etmelidirler. Eylem ve söylemlerinde dikkatli olmaları lazım ki barışı yakalayalım da huzur bulalım inşallah.

Terörü doğuran sebepler ve çözüm yolları çok detaylı, araştırılmalı, kalıcı ve köklü çözüm yolları yöntemleri olmalı ki, terör bir daha filizlenmesin. Yönetimlerce veya kötü niyetli bazı kişilerce toplum fertlerine yapılanlar, alınan hakları, verilmeyen hakları, iz bırakan eylemler kolay kolay silinmez. Ne yapıldı? Geçmişte! En basitinden koskoca bir çınar ağacından bir yaprak gösterirsek, bir kesim siyasetçiler ve bağlı kolları, her kes Türk’tür denildi ırkçılık yapıldı. Türk olmayan vatandaşlar ötekileştirildi. Okullarda halen andımız iman esasları gibi çocuklarımıza okutuluyor. Bir hayli sevenleri de var.

Toplumun ezanı bile Türkçeye çevrildi. Türkçeden tekrar Arapçaya çeviren irade alaşağı edildi. Bir başbakan iki bakan darağacında asıldı. Toplumun âlimleri susturuldu, Âlimlerimizden Bediuzzaman hazretlerinin eserleri daha düne kadar yasaktı. Mezarı bile meçhul, İslam âlimi Atıf hoca haksız ve hukuksuz bir şekilde idam edildi. İnançlı kesime irticacı, mürteci denildi, Sayısız insanlar ceza evlerinde ömürleri tüketildi. Çok insana işkenceler yapıldı. 28 Şubat’ın yaklaştığı bu günlerde halkın iradesi ile iktidar olmuş, rahmetli Erbakan hocayı, sırf inancından dolayı bizim çocuklar denilen zevat tarafından 28 Şubat balyozu ile halkın oyları ile seçilmiş sivil bir hükümet tasfiye edildi, barışmak için rahmetlinin cenazesinde çelenkler uçuştu, Tek gayesi ilahi kelimetullah olan, devlet erkânının yapamadığını yapan, gençleri maddi ve manevi yönden geleceğe hazırlayan, fedakâr cefakâr bir hoca efendi, madalyalarla taltif edilmesi gerekirken, milyonlarca müslümanın gönlünde taht kuran kahraman hocamız halen vatanına hasret, öz vatanında gariptir.

Darbeler yapıldı hukuksuz bir şekilde, çok insan mağdur edildi, hep madımak ölüleri için nara atılır, ancak kimse baş bağlar köyünde şehit edilen 33 müslümanı kaale bile almazlar. Bizler can olduktan sonra her yitirilen can için canandır. Geçmişte bir siyasetçi halka rağmen siyasi hayatıma mal olsa da İmam-Hatiplerin orta kısmını kapatacağım demişti, hem yaptı hem siyasetten silindi, bir gecede bankalardan milletin parası resmi hırsızlar tarafından çalındı. Devlet ve fakir halk bu paraları ödemek zorunda kaldı. Yapılanlar da irtica geliyor diye yapıldı. O gündür ne irtica geldi, nede hiçbir şey olmadı, olan bizlere oldu. Hâlbuki irticacı diye nitelendirilen halk bu vatanın öz evlatları idi. Kıt kanat geçinen emekçilerin haklarını savunmakla görevli bazı sendikalar ne yazık ki, ismi beşli çeteye çıktı.

Ekonominin dini imanı olmaz derler ya, sözde vatan bayrak severler, bazı Müslümanları yeşil sermayeci diye önlerine barikatlar koydu. Büyüklerimiz anlatırlardı, Camiler ahır bile yapıldı. Daha yakın zamana kadar tüm camilerde merkezi sistemle vaaz veriliyor ezan okutuluyordu, kart bir siyasetçi tek tip insan yetiştirmek için talimat vermişti. Bu yapılanların tek bir gayesi vardı oda irtica bahane, vurgunlar şahane, ta on sene öncesine kadar vardı, bunlar ne zamana kadar devam edecekti. Mazlumun ahı yerde kalmadı, her şey ortaya döküldü, halk azda olsa bilinçlendi, bazıları yaptıklarını itiraf bile ettiler. Bu bir erdemliktir. Akan sular birikti baraj patlamak üzere iken, birden durumlar tersine döndü, ağlatanlar ağlamaya başladı. Şimdi utanmadan hak hukuktan bahsediyorlar, yüzleri kızarmadan, sanki bir şey yapmamışlar gibi. Saltanatlarına dokulunca adalet akıllarına geldi. Kim haksız ne yapmışsa devletçe karşılığını bulmalıdır.

Bizim sadece bir dil sorunu olarak bir derdimiz yoktur. Barışı destekliyoruz sayın başbakanımızı alkışlıyoruz bazı tortular başörtüsü yasağını halen sürdürüyorlar, kelaynaklar misali, eski alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar ikna odalarında bu milletin kız çocuklarını başörtüsünden dolayı hor hakir görenleri, bu kızlarımıza bunlar Arabistan’a gitsinler diyenleri bu millet unutmadı. Bunlarda düzelecek inşallah, ırkçı bir partide kendisini barışın panzehiri olarak görüyorsa yanılıyor, halk eski kafatasçı değildir, millet fertleri uyanmıştır, ırkçı söyleminize kulaklar kapalı, toplumun yapısı desenli halı gibidir. Ulusalcı Kemalist parti olduğunu iddia edende bu söylemlerle devam ettiği müddetçe AK PARTİNİN çalışmasına gerek yok, böylesi halktan uzak muhalefete can kurban. Bizim halkçılıktan anladığımız halkla beraber olan, homojen halk yapısını bir tutan, yukarda saydıklarımızı yapanlara destek vermeyen parti, akla gelir.

Kim ülkenin birlik berberliğini, ilerlemesini istiyor, çalışıyorsa, insanlık adına iyi çığır açıyorsa biz onlarla beraberiz ve teşekkür borçluyuz. Yaşasın halkların barış bayramı. Şunu unutmamak lazım ki, insanın insana zulmünü devlet af edemez. Devlet kendisine karşı kusurları olanları ancak affedebilir. Devlet büyüktür büyüklüğünü yapar. Dünya çok geniştir her kesin yaşamasına müsaittir. Yeter ki, bazıları hırs ve siyasi çıkar uğruna değil de, insani hak olan yaşama ve herkese hayat hakkı tanıma adına olsun. Barış her kesimle olmalı, ayrıcalıklı barış toplum yapısını zedeler.

Bir başka yazıda görüşmek dileklerimle