Başbakan'dan önemli açıklamalar

Başbakan'dan önemli açıklamalar

İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşması:

Milli Egemenlik haftasını kutluyorum. TBMM gazi bir meclis olarak 90 yıl boyunca millet iradesinin tecelligahı oldu. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Meclis'in kuruluşunda cesaretle mücadele verenleri, meclisimizde görev yapan bugün ahirete irtihal etmiş tüm üyeleri rahmetle anıyorum. 23 Nisan'ın tüm dünya çocuklarına barış ve huzur getirmesi temennilerimi iletiyorum.

Öfkeyle ortaya konulan tepkilerin bölücü terör örgütüne yarayacağına bir yarar getirmeyeceğini belirtmek isterim. Hükümet olarak her türlü terör eylemine karşı birlik ve bütünlüğümüzü, kardeşliğimizi koruyacak ve terörle mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdüreceğiz. Son haftalardaki bazı önemli çalışmalarımızı, temaslarımızı burada özet olarak sizlerle paylaşmak isterim. 

Geçen hafta sonunda esnaf ve sanatkarlarımızı çok yakından ilgilendiren, Türkiye ekonomisine güç katacak önemli bir eylem planını açıkladım. Ülkemizde 1 milyon 900 bin esnaf bulunuyor. Aileleriyle hesapladığınızda 10 milyona ulaşan esnaflarla ilgili planımız 30 maddeden oluşuyor. 
Ayrıntısına girmek istemiyorum. 

Mart sonunda büyüme rakamları açıklandı, Türkiye ekonomisi 2009'un son çeyreğinde yüzde 6 oranında büyüme kaydetti. 2009'un tamamında yüzde 4.7 gibi beklentilerin altında bir daralma yaşandı.

Bir gerçeği de söylemem lazım. Türkiye artık sanayide ciddi mesafeler alan bir ülke. Şimdi emek yoğun terine teknoloji yoğun bir istihdam yoluna geçiyoruz. Daha önce bir fabrikada 500 kişi çalışırken, şimdi siz bu işi 50 işçiyle yapıyorsunuz. Daha önce traktör kullanımına bakın, şimdi bakın. Nereden nereye geliyoruz.

Biz işsizliği azaltmak için hizmet sektöründe ciddi bir performans var. Yeni yeni adımlar atıyoruz. Şu anda tabi ki 657'ye tabi olan memurlarımızla ilgili, emeklilik v.s açıklan kadrolarla ilgili, yeni kadro ihtiyaçları ortaya çıkıyor. Belki bu sektörde ciddi oranda atacağımız adımlarla, üniversite, lise mezunları, meslek lisesi mezunlar için yeni kapılar açılacak diye tahmin ediyorum. 

Ekonomi biraz daralsa işadamları işçi kapının önüne koyuyor. Bu böyle olmaz. Her iş adamı bir kişi alsın dedim, bunu bile hükümet saldırı aracı olarak kullanıyorlar. Daraldığın zaman hemen yükleneceksin, bolluk zamanında da bakacaksın şimdi olsa da olur, olmasa olur.

Türkiye özel sektör yaklaşımlı bir büyüme takip ediyor. Finans sektörüne elimizden gelen desteği sağlıyoruz.  Kimse bana kızmasın. Ben yaşanan trajedileri gündeme getiriyorum. Bizim petrol kuyularımız yok. Burada da çalma çırpma olursa o zaman ne olacak? İşadamlarımızın büyük bir kısmının bu hissiyatı paylaştığını biliyorum. 

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız Türkiye'nin büyümesinden gurur duyuyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'dan Türkiye'nin samimiyetinin aynısını istedik. Aynı hassasiyetimizi ABD Başkanı Obama'ya da ilettik. Başkan Obama Türkiye-Erenistan ilişkilerinin normalleşmesinden memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Kıbrıs meselesinde biz masadan kaçan sorunların üzerini örten taraf olamayız. Biz her zaman çözümden yana olduk. KKTC Cumhurbaşkanı seçilen sayın Derviş Eroğlu'nu kutluyorum. Başarıların devamını dilerim. Biz her zaman KKTC'nın yanında olduk. Bundan sonra da aynı çabalarımızı sürdüreceğiz.

Geçen hafta edebiyatçılarımızı davet ettim. Biz hiç kimseyi aynı çizgiye çekmek niyetinde bizim gibi düşünmesini istemiyoruz. Bizi sevsin sevmesin, oy versin vermesin, desteklesin desteklemesin, Türkiye'nin ortak çözümünde onların ne dediğini anlamaya çalışıyoruz. Davet edilip de gelmeyen sanatçılarımızın canı sağolsun. Elbette ki mazaretleri vardır. Ama katılan sanatçıların neden katıldığının medya tarafından sorgulanmasını sorumsuzca bir tavır olarak görüyorum. 

Biz o toplantıları nasıl ederiz de gençlerin ölümünü durdurabiliriz. Nasıl olur da acıları sızıları dindirebiliriz, nasıl olur da Türkiye'nin birlik ve beraberliğini güçlendiririz diye yapıyoruz. Her üç toplantıdan ben şahsen çok önemli bilgiler edindim. Bunları not ettik. Katılamayıp mesaj gönderenler oldu. Bunları da not ettik. O toplantılardan benim aldığım izlenim şudur: Türkiye bu meseleleri çözer ve çözecektir. Türkiye bu arzuyu bu hissiyatı bütün fertleriyle yüreğinde yaşıyor. Herkes de bu meselenin çözülmesi için yüreğini ortaya koyuyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar 'yaşarken devam eden', 'devam ederken değişen' kavramlarıyla değişmeyi açıklıyor. Biz her zaman değiştik, değişmeye ve ilerlemeye devam ettik. Esasen AK Parti hükümetinin de 'devam ederken değişen', 'değişirken devam eden' kavramının içinde özetlemek istiyorum. 7,5 yıl önce ifade edilemeyen, dile getirilemeyen konular aşıldı ve hatta hatırlanmıyor bile. Aşılmaz gibi engeller aşıldı, ulaşılmaz denilen hedeflere ulaşıldı.

Gönül isterdi ki bir gecede işsizlik çözülsün, enflasyon tarih olsun, Türkiye dünyada en demokratik ve en müreffeh olsun, bir gecede yasaklar kalksın, demokrasinin önündeki engeller bir gecede temizlenebilsin. On yıllarca Türkiye'nin üstüne yüklenmiş ağırlıkları bir gecede kalkması mümkün olmuyor. 

Statükonun, değişimden hazzetmeyenlerin direndiği bir süreç yaşıyoruz. Tuzu kuruların oturdukları makamları kendi isimleriyle özdeşleştirenlerin, çetelerin, mafyanın 'ne değişirim ne de değişime izin veririm' dediği süreçlerden geçtik. Onlar Türkiye'nin ve insanımızın dertlerini görmezden gelebilir. Ama bizim sırtımızda milletimizin sorumluluğu var. O kutsal emanetin farkındayız ve o emaneti yere düşürmemek için and içmiş bir kadroyuz.

Biz elini taşın altına koymayan siyasetçi profiline asla izin vermedik. Bugün anayasa değişikliği çalışmalarını AK Parti kadrosuyla özdeşleştirmeye kalkışanlar bu ülkenin gerçeğinden ayrı düşmüşlerdir. 

Türkiye halen özlediği bir anayasaya kavuşamadı. Herkes konuştu, herkes eleştirdi. 28 yıl sonra biz, işte bu kadro en kapsamlı en cesur ve en demokratik değişikliği için yola çıktık. 2007'de başlattığımız bu süreçte partimize yönelik kapatma davasıyla akamete uğramıştı.

Anayasa değişikliği konusu ne bugünün ne de Ak Parti'nin gündemidir. Bu onlarca yılın bir birikimidir. AK Parti iktidara geldiğinden bu yana bu konu üzerinde çalışmaktadır. Biz uzlaşmadan hiçbir zaman kaçmadık ve kaçmayız. 

AK Parti'nin başarılarının altında uzlaşma kültürü vardır. Milletimizle aramızda derin bağlar vardır. Biz anayasa sürecinde samimiyetimizi ortaya koyduk. Üniversitelerin, ilgili kurum ve kuruluşların çalışmasını inceledik. Ama aynı uzlaşı gayretini siyasi partilerden muhalefetten göremedik.

Kimse kimseyi suçlamaya kalkmasın. Kim uzlaşmadan kaçıyor kim uzlaşmaya geliyor bu görülüyor. Aka kara diyen karaya ak diyen, iktidarın attığı her adıma sudan bahanelerle engeller çıkaran bir muhalefetimiz var. Meclis çalışmalarının nasıl kilitlendiğini en iyi sizler bilirsiniz. Karalamaların, suçlamaların nasıl yapıldığını biliyorsunuz. MHP lideri 'helal süt emmiş' hiç kimsenin AK Parti'ye destek olmayacağını iddia etti.

Bu ve buna benzer edebimin müsaade etmeyeceği çok sayıda hakaret ve küfür tarafımıza yapıldı. Bu çirkin tavırları milletimizin basiretine havale ederek millet için mutabakat dedik. Randevu taleplerimize kapılar kapatıldı. Uzlaşma talebimize kamera şartı kondu. Şimdi CHP Lideri güya uzlaşmaya yanaştığı ama bizim kaçtığımıza dair iddialar bulunuyor. Bir kez daha iddia ediyorum ana muhalefet partisinin niyeti uzlaşma değil şark kurnazlığıdır.

Atılan her adımda Anayasa Mahkemesi'nin kapısına koştular. Yüce Meclis'in aldığı kararları sürekli mahkemeye getirdiler. Yüksek yargı yüzünden milli egemenliğin tecelli yeri olan Meclis'i işlevsiz kıldılar. Anayasa değişikliğine toptan karşı çıktılar. 

Taslağı dahi okumadan Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz dediler. Cumhurbaşkanı 3 maddeyi referanduma sunsun dediler. Cumhurbaşkanını istiyorlar ki bu sürecin içerisinde mindere çekip orada vurup yıpratmak.

Bu işin muhatabı neresi, burası. Bu müracaat Meclis Başkanlığı'na yapılır Çankaya'ya değil. Biz bunu söyleyince o zaman akıllarına gerdi. Mektup yazarak 3 maddeyi 3 konuya çevirdiler. Yani 14 maddeye çıkardılar. 

Bu arada bu iş seçim sonrasına kalsın dediler. Sabahtan akşama değişen, yazdığı başka söylediği başka olan kendisi farklı ekibi farklı konuşan başka bir siyasi parti lideri bulak çok daha zordur arkadaşlar. 

Bir taraftan anlaşalım diyeceksin, bir taraftan kabul etmediğiniz takdirde Anayasa Mahkemesi'ne götüreceksin. O zaman niye götürüyorsun, suç üstü yakalandılar.

CHP lideri haftalardır Einstein gelse bu işin içinden çıkamaz diyor. Ben de diyorum ki Einstein , Türkiye ışık hızında ilerlerken sizin 1940'ların yavaşlığıyla gittiğini görse inanın izafiyet teorisini rafa kaldırır. Tutarlı ve net bir tavır takanamıyorsunuz.
 
Bakın şimdi yeni bir adım daha atılıyor. Tartışmalara, müzakarelere katılıp oylamalarda Meclis'te bulunmayacağını ifade ediyor. Ne oldu parti içindeki demokrasiniz? Parlamentoda milletvekillerinin iradesine ipotek koyma değil de nedir? Bunu daha önce yaşadık biliyorsunuz. O gruplar burada değil şimdi, tarihe karıştılar.

Bu değişimin artık kaçınılmaz bir hal aldığını milletimiz engin ferasetiyle görüyor. Bütün bu olanlar, sayın Toptan'ın döneminden alalım. O dönemdeki davete ana muhalefet partisinin katılmadığını söyledim. Bu süreci sadece MHP ve BDP'nin paylaştığını ifade ediyorum. 

Bu süreçte yeni bir şey daha görüyoruz. Haftalardır yargının siyasallaştırmak gerektiğini söylüyorlar. Yapılan yargının siyasallaştırılması değil, siyasallaşmış yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanmasıdır.

 

Tüm gelişmiş ülkelerde Anayasa Mahkemesi üyeleri meclislerce atanmakta. Şimdi bazıları Türkiye'nin özel şartları var deniyor. O özel şartlar hakimiyetin milletin olduğunu istemiyor. Türkiye'nin gelişmesini istemiyor. Olay bu. Seçim sonrası Mecis anayasa değişikliğini yapsın diyenler önce kendilerini sonra da alenen millet hakimiyetini inkar ediyor.

 

Yargı mensubu suç işlediği zaman, Yargıtay Kurulu müsaade etmeden yargılanabilir mi? Aynı şekilde TSK müsaade etmeden yargılanabilir mi? Yargılanamaz. Demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan bir siyasi partinin kapatılması gibi bir konu parlamentonun izni olmadan diğer bir erkin iki dudağının arasına mı bırakılacak?

 

Biz burada o kadar samimiyiz ki, şu anda parlamentonun yüzde 65'in sahip olan bir parti, 336 üye iktidar partisine ait. 200 civarında üye muhalefetin tamamına ait. Ve 15 üye onlardan oluşacak 5 üye iktidardan oluşacak. Bundan daha büyük bir samimiyet olur mu? Sadece parlamento üyelerin üçte ikisi diyebilirdik. İstiyoruz ki işin ortasını bulalım. Burada da bir gerilim olmasın. E biz müzakarelere gireriz ama oylamaya gelmeyiz. Eee niye? Çünkü gizli oylama, kulubede bir şeyler olabilir. Bu milletten kaçmaktır.

 

Bu meclis anayasayı değiştirecek birikime ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki sadece AK Partili vekilleri değil muhalefetin vekillere de milletin emanetin hakkını verecek ve anayasa değişecektir. Muhalefet bu görevi yerine getirmekten imtina ederse o zaman milli egemenliğinin asıl sahibi olan millettir. Aziz milletimiz engin sağduyusuyla en doğru kararı verecektir.

 

Bizi zorlu süreç ve meşakkatli bir maraton bekliyor. Bugün genel kururda görüşülecek olan anayasa değişiklikleri muhalefetin oyalama, engelleme, yaşatma ve germe girişimlerine sahne olacaktır, olabilir.

 

Biz gerilim tarafı olmayacağız. Sağduyuyu elden bırakmayacağız. Biz milletimiz için varız, milletimiz için çalışıyoruz. Öyleyse sabırla çalışmalarımızı gerçekleştireceğiz. Milletimizin kimin samimiyetli kimin samimiyetsiz, kinin nazik kimin kaba olduğunu görecektir.

 

Vakar içinde AK Parti'nin büyüklüğüne ve şanına yaraşır bir şekilde süreci götüreceğiz. Şimdiden başarılar diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun. Bir kez daha tarih yazacak bu kadroyu sevgi ve selamlıyor, kalın sağlıcakla derken kapalı oturuma geçiyoruz.