Başbakan Kürt sorunu için ne yapabilir?

Başbakan Kürt sorunu için ne yapabilir?

T.C. hükümeti adına İmralı'daki Abdullah Öcalan'la konuşanlar var mı bilemiyorum. Ama duyulduğu kadarıyla ve gazetecilerin verdikleri bilgilere göre en az istihbarattan bazıları zaman zaman kendisiyle görüşüyorlarmış. Şöyle düşünelim: Eğer PKK, hatta BDP hala Öcalan'dan emir alıyorsa demek ki,  örgütün Kürtler üzerindeki konjoktürel konumu fevkalade önemlidir. Bu yüzden BDP'nin Diyarbakır'da sürdürdüğü siyasî strateji Türkiye'yi zora sokacak ve zecrî tedbirle almaya mecbur edecek olaylara gebe görünüyor. BDP, 3-4 seneden beri her altı ayda bir, yeni bir strateji uygulayarak devletle olan pazarlık gücünü daha da güçlendirip muhkem hale getiriyor.   Çünkü BDP ve PKK'nın devletle mutabakat sağlama şartlarının başında demokratik özerklik ve ana dilde eğitim gelmektedir.

 

Yeni anayasanın yazılacağı beklentisinin güçlü olduğu bu dönemde, biz hükümetin BDP ile oturup onun bütün isteklerini harfiyen anayasaya yazmasını elbette ki önerecek değiliz. Ama Sayın Başbakanın, anayasa çalışmalarını fırsat bilip,  hatta anayasa çalışmalarından önce, en azından PKK'yı destekleyen ve kafası bir hayli karışık olan kesimleri rahatlatacak bir adım atması mümkündür. Şu anda BDP'nin örgütlediği Kürt kamuoyunda Başbakan ve Ak Parti hakkında büyük bir memnuniyetsizlik ve hasmane bir tavır hâkimdir. Başka partilerin iktidar olma şansları görünmediği için onlara göre Ak Parti demek, devlet demektir. Devlet ise 80 yıldır Kürtleri yok sayan bir konuma sahiptir. Peki, Sayın Başbakan taraflı ya da tarafsız Kürt vatandaşlara ne gibi jestler yapabilir?

 

Bence Sayın Başbakan, Doğu ve Güneydoğudaki dağların, tepelerin, hatta okulların ve hükümet konaklarının üzerinde yazılı bulunan tahrik edici sloganları ortadan kaldırmak için bir adım atabilir, atmalıdır. Genelde Batı illerinde değil de Doğu ve Güneydoğu illerinde yazılan "Türkiye Türklerindir, Ne Mutlu Türküm diyene, Önce Vatan, v.b" gibi yazılar oldukça itici ve tahrik edici bir biçimde yetmiş- seksen yıldan beri arz-ı endam ediyor. Acaba bu tahrik edici yazıların bugüne kadar kime ne faydası olmuştur? Zarardan başka bir getirisi olmuş mudur? Kanunla Türk kabul edilen Kürtler ve hakiki Türkler bugün çok mu mutludurlar? Birisi çıkıp bu sorulara olumlu cevaplar verebilir mi? Hakikat şu ki,  bu yazıların yazılmasını isteyen rejim gerçekten ırkçı ve son kullanma tarihi çoktan geçmiş olan çağ dışı bir rejimdir.

 

1987 yılında Cizre'de görev yaptığım sıralarda hükümet konağının kapısında "Türkiye Türklerindir" şeklinde bir yazıyı gördüğümde, o günkü kaymakam Bey'e  (Şimdiki İç İşleri Bakanına) durumu arz etmiş ve: "Sayın Kaymakamım, Kaymakamlık binanınsın kapısında böyle bir yazı vardır. Oysa o kapıdan girenlerin yüzde doksan beşi Kürt'tür ve bu yazıdan hoşnut değillerdir. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?"  demiştim. Kaymakam Bey'in de bu yazılardan memnun olmadığı her halinden belliydi. Onun için bana: "Sayın Hocam, bu yazıların yazılmasını isteyen ırkçı zihniyet ne yazık ki ülkenin bürokrasisine tamamen hâkim durumdadır. Şimdilik bu işleri düzeltmek kolay değildir" şeklinde cevap vermişti.

 

Sanırım şimdi bu sorunu çözmenin tam zamanıdır. Sayın Başbakan bu tahrik edici yazıların düzeltilebileceği yolunda bir açıklama yaparsa ateşkesin kalıcı olması ve şehit cenazelerinin olmaması yolunda ileri bir adım atmış olur. Bu adım BDP'nin de uzlaşmak için adım atmasına vesile olur. Unutmayalım ki, gerginlik devam ettiği sürece BDP Diyarbakır'ı, "Amed" ismiyle Kürt siyasetinin merkezi haline getirmeye çalışacaktır. Bu da telafisi zor hadiselere sebep olacak bir stratejidir. "BDP bütün Kürtleri temsil etmiyor" demek ise kesinlikle sorun çözen bir yaklaşım biçimi değildir. Zira gerginlik bu şekilde devam eder, Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşlar BDP-PKK'nın insafına terk edilirse, Kürtlerin ekserisi devletin aleyhine geçebilir. Zira biz biliyoruz ki, Ak Partiye oy veren birçok Kürt vatandaş siyasi meyillerini belli etmemek için büyük çaba içindeler. Yani, Diyarbakır, Kızıltepe, Batman- ve Nusaybin Ankara, Denizli, Bolu ve Bartın  gibi değildir.

 

 Denilebilir ki: "Siz sırtını terör örgütüne dayayan bir partiye inanıp Başbakan'a nasıl böyle bir teklifte bulunuyorsunuz. Sayın Başbakan terör örgütüne nasıl güvensin?"  Doğru;  Sayın Başbakan güvenmemekte haklıdır, ancak terör örgütünü destekleyen Kürtler olumlu adımlar karşısında PKK'ya verdikleri desteği çekebilir ve devletleriyle barışmaya daha çok yakın olabilirler. Eğer ırkçılık kokan yazıların kaldırılması çok zor görünüyorsa, en azından bir hükümet yetkilisi, daha önce İçişleri Bakanı tarafında da dillendirilen Şehir ve köy isimlerinin iade edilmesi yönünde bir açıklama yapabilir. Zaten resmen olmazsa da fiilen halk tarafından eski isimler kullanılıyor. Bir yetkili bu konuda bir açıklama yaparsa Kürt halkına karşı güzel ve etkileyici bir jest olur. Bence bunu yapmak hem gerginliği azaltır, hem de Kürtlerin devletlerine güven duymalarını sağlar. Ayrıca bu olumlu adımlardan sonra askere ve polise yapılan saldırıların sorumlusu artık PKK değil BDP olur.

 

Eminim Sayın Başbakan mutlaka olumlu bir şeyler düşünüyordur. Belki de kendisi çok zaman olduğu gibi bu konuda da bizi şaşırtacak bir açıklama yapar. Belki de bu açıklamayı anayasa çalışmalarına bırakmıştır. Kim bilir? Barışın, kardeşliğin, samimiyetin ve yalansız dostluğun ülkeye hâkim olacağı günlere kavuşmak ümidiyle bu temennimizi Sayın Başbakana, İç İşleri Bakanına ve Sosyal Güvenlik Bakanına iletmiş olalım.