BAŞBAKAN ERDOĞAN ULUSA SESLENDİ...

BAŞBAKAN ERDOĞAN ULUSA SESLENDİ...

Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında vatandaşlara seslendi.

Konuşmasının başında Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde meydana gelen maden kazasına değinen Erdoğan, hayatını kaybeden 13 vatandaşa Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk Milletine baş sağlığı diledi. Yaralı işçilere de acil şifalar temenni eden Erdoğan, şunları söyledi:

''Kazanın duyulmasının hemen ardından Çalışma Bakanımız, Enerji Bakanımız, milletvekili arkadaşlarımız olay yerine gittiler ve incelemelerde bulundular. Kazayla ilgili soruşturmalar devam ediyor. Kazanın nedenleri en kısa zamanda ayrıntılarıyla netleşecek ve gereken mutlaka yapılacaktır. Kazazedelerin aileleri nezdinde de girişimlerimizi sürdürüyoruz. Yaraların bir an evvel sarılması için titizlikle çalışıyoruz.

Türkiye genelinde bütün iş yerlerini, iş sağlığı ve güvenliği açısından, kanunlara ve mevzuata harfiyen uymaları için bir kez daha uyarıyor; benzeri acıları hiçbir zaman yaşamamak dileğiyle milletimizin başı sağ olsun diyorum.''

-''MİLLETİMİZİN BÜYÜK DEĞİŞİM İRADESİ VE İLERLEME AZMİ...''-

Türkiye'nin, koyduğu hedeflere adım adım, kararlılıkla ve cesaretle ilerlediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Milletimizin büyük değişim iradesi ve ilerleme azmi bu tarihi yürüyüşümüzün en temel itici gücü olmaya devam ediyor.

Türkiye; ekonomisiyle, ticaretiyle, üretimiyle ve hizmet sektörleriyle, ihracatıyla, turizmiyle bu ağır küresel kriz döneminde dünyanın en dinamik ekonomilerinden biri olarak dikkat çekmektedir. Yine Türkiye sağlıktan eğitime, adaletten emniyete, tarımdan sanayiye, turizmden yatırımlara kadar birçok alanda çok yönlü bir değişimi adım adım hayata geçirmektedir.

Son yedi buçuk yıl içinde aldığı mesafeyle, Türkiye, 21. Yüzyılın yıldız ülkelerinden biri olmayı şimdiden garanti etmiştir. Bu sadece bizim görüşümüz değil, dünya kamuoyunun ve kalkınma alanında projeksiyonlar yapan saygın uluslararası otoritelerin ortak görüşüdür.''

-''BU DAVA MİLLETİN DAVASIDIR. BU İDEAL MİLLETİN İDEALİDİR''-

Hedeflerinin, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü olan 2023 yılında Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş on ülkesinden biri haline getirmek olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

''Hedefimiz, altyapı çalışmalarını tamamlamış, bilim ve teknolojide en üst seviyelere gelmiş, tam demokrasiye geçmiş, her türlü oligarşik vesayet ilişkisinden kurtulmuş, özgürlük ve güvenlik arasındaki dengeyi kurabilmiş, demokratik, müreffeh bir Türkiye'dir.

Biz Türkiye'nin değişimi derken, altını bir kere daha ısrarla çiziyorum, hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu, bu ilkenin lafta kalmadığı bir ülke olmaktan söz ediyoruz. Bizim ortaya koyduğumuz bu çağdaş ve küresel vizyon, ne yazık ki, Türkiye'yi bu vesayet çemberinin dışında düşünemeyen zihinler tarafından bir türlü anlaşılamadı. Ancak memnuniyetle ifade edeyim ki, bu köhne anlayışlar, millet iradesinden doğan büyük değişim karşısında her geçen gün biraz daha marjinalleşti. Yakın geçmişimiz boyunca ülkeyi krizlerden krizlere sürükleyen bu zihniyet, kendi yanlışlarının faturasını daima milletimize ödetmiştir.

Sizler bu acı tabloları gayet iyi biliyorsunuz, insanlarımız bu ağır yükü yıllarca taşımak zorunda kaldı. Ama gün geldi, bıçak kemiğe dayandı, milletimiz ülkesinin geleceğine büyük bir kararlılıkla sahip çıktı. Bu irade milletimizi yeniden tarih sahnesine çıkaran çok güçlü bir değişim iradesidir. Bugün herkes görmüştür ki, Türkiye, modern, özgür, ileri, aydınlık bir demokrasi hedefinden asla geri dönmeyecektir.

Bu dava milletin davasıdır. Bu ideal milletin idealidir. Bu medeniyet sancağını taşıyan da yine bizzat milletin ta kendisidir. Biz de gücümüzü ve meşruiyetimizi aziz milletimizin işte bu hak ve özgürlük iradesinden alıyoruz. Bu yol, her alanda ileri, her alanda örnek, demokrasisiyle de, ekonomisiyle de güçlü bir Türkiye;ye çıkacaktır.''

-''VATANDAŞLARIMIZ TAM BİR GÖNÜL RAHATLIĞI İÇİNDE OLSUN''-

Türkiye gibi, her alanda dünyaya entegre olmuş, ekonomisini, dış politikasını, sosyal yaşamını dünya ile bütünleştirmekte olan bir ülkenin, bundan böyle, demokrasi konusunda düşük standartlarda kalmasının asla ve asla düşünülemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Türkiye'de demokrasinin standartlarının yükseldiği her dönemde, özgürlüklerin genişlediği her dönemde, refah artmış, huzur artmış, ekonomi atılıma geçmiştir. Demokrasinin askıya alındığı, tartışıldığı, vesayet altında bırakıldığı her dönemde de Türkiye gerilemiş, demokrasiyle birlikte soframızdaki ekmeğimiz de küçülmüştür.

Ülkemize bu kadar çok uluslararası yatırımın gelmesi, demokratikleşme alanında attığımız adımlarla doğrudan ilgilidir.

Türkiye'ye gelen turist sayısının 2008'deki 26 milyon 300 binden 2009 da 27 milyon 100 bine çıkmış olması ülke genelinde tesis ettiğimiz huzur, istikrar ve emniyet ortamının tabii bir neticesidir.

Türkiye'yi bir baştan bir başa saran otoyol inşaatları, konut inşaatları, derslik inşaatları, hastaneler, barajlar, üniversiteler, uluslararası dev projeler ülkemizdeki özgürlük ve güven ortamının bir sonucudur.

İşte onun için, kararlılıkla, cesaretle, yılmadan, yorulmadan Türkiye'yi aydınlık yarınlara kavuşturma mücadelesini sürdüreceğiz.

Katar ve İspanya'ya iki önemli seyahat gerçekleştirdiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Sekizinci ABD-İslam Dünyası Forumu için gittiğimiz Doha'da, başta Katar Emiri Sayın Hamad bin Halife es-Sani olmak üzere ev sahibi ülkenin yetkilileriyle hem ikili, hem de heyetlerarası çeşitli görüşmelerde bulunduk. Türkiye ile Katar, hem coğrafi olarak hem de tarihi ve kültürel bağlar bakımından birbirine yakınlığı bulunan iki ülke. Ancak üzülerek ifade edeyim ki yakın zamanlara kadar dost ve kardeş bu iki ülke ilişkileri yeterli canlılıkta değildi.

Bu ülkeyle dış ticaret hacmimiz 2002 sonunda neydi biliyor musunuz, biz göreve geldiğimiz anda, 24 milyon dolar seviyesindeydi, bu rakam 2008 sonu itibariyle ne oldu biliyor musunuz, 1 milyar 200 milyon dolara yükseldi. Yani yanlış duymadınız 1'e 48 arttı. Evet, 2002'de Katar'la toplam ticaret hacmimiz sadece ve sadece 24 milyon dolardı. Biz bunu bugün itibarıyla 1 milyar 200 milyon dolara yükselttik. Biz bunu da yeterli görmüyoruz. İnşallah bundan çok daha yüksek hedeflere ulaşacağız. Nitekim bugün Türk girişimcisinin ülkede 8,5 milyar dolarlık bir iş hacmi var, Katar'da. Bu da çok önemli bir rakam.''

Katar'da Forum'a katılmak üzere bu ülkede bulunan birçok ülke temsilcisiyle çok yararlı geçen temaslarda bulunduklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bunlardan biri de ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton'dı. Kendileriyle başta Türkiye-ABD ilişkileri olmak üzere, bölge ve dünya meseleleri hakkında detaylı görüşmeler yaptık. Bu buluşmada Ortadoğu barışı, Afganistan meselesi, uluslararası terörle mücadele, küresel ekonomik kriz gibi birçok mesele gündeme geldi. Yine dünya gündeminde canlılığını sürdürmekte olan nükleer silahlanma konusunda da ülke olarak taşıdığımız hassasiyeti ve sorunun diyalogla çözümü için Türkiye'nin üstlenebileceği rolü Sayın Clinton'a ilettik.

Türkiye'nin nükleer silahlanma konusundaki tutumu öteden beri aynıdır, biz ilkesel olarak nükleer silahlanmaya karşıyız, bunu insanlığın lehine görmüyoruz. Ancak uluslararası camianın böylesine önemli bir konuda meseleye çifte standartla yaklaşmasına da karşıyız. Bugün başta Ortadoğu sorunu olmak üzere bölgesel ve küresel bütün anlaşmazlıklarda problemin kaynağı, tutarlı ve hakkaniyetli çözüm önerilerinin ortaya konmaması, bu doğrultuda güçlü bir iradenin ve ortak siyasi tavrın gösterilmemesidir. Bu noktada herkesin bir özeleştiri yapması lazım. Bir diyalog zemini oluşması isteniyorsa, öncelikle bütün tarafların samimi, dürüst ve kararlı davranması gerekiyor. Bu değerler üzerine yükselmeyen bir uluslararası siyasetin, barış ve adalet üretmesi mümkün değildir.''

-''TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI DEĞER MERKEZLİ''-

 Erdoğan, Türkiye'nin dış politikasının, değer-merkezli bir politika olduğuna işaret ederek ''Biz, insanlığın ortak mirasından, tarihimizden, kültürümüzden, coğrafyamızdan aldığımız değerleri dış politikamıza yansıtmaya çalışıyoruz. Bu alanda aldığımız mesafe artık herkes tarafından takdir edilmektedir'' diye konuştu.

 Türkiye ve İspanya dünya meselelerine barışçı çözümler aramak ve medeniyetleri birbirine yaklaştırmak adına Medeniyetler İttifakı girişimi çerçevesinde örnek ilişkiler içerisinde olan iki Avrupa ülkesi olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Hafta başında da Türkiye-İspanya Zirvesi'nin ikincisine katılmak üzere İspanya'ya bir seyahatimiz oldu. Bu zirvede ilgili bakanlarımız da İspanyol muhataplarıyla çok verimli görüşmeler gerçekleştirdiler. 10 bakanım benimle beraberdi, onlar muhataplarıyla görüşmeler yaptılar. Bu temaslarımızda iki ülke ilişkileri, Türkiye'nin AB üyeliği süreci ve dünya meseleleri başta olmak üzere birçok konuyu heyetler arası toplantımızda da detaylı biçimde değerlendirdik. İki ülkenin zaten dünyaya örnek olacak biçimde ilerleyen dostane ilişkilerini çok daha iyi seviyelere taşımak için pek çok konuda ortak bakış açıları geliştirdik.

Nitekim bunun somut bir sonucu olarak, bundan böyle İspanya'ya gidecek iş adamlarımıza, akademisyenlerimize, sanatçılarımıza ve Erasmus kapsamındaki öğrencilerimize gerekli vize kolaylığı sağlanacak. 5 yıllık vize ama çok girişli olarak bu seyahatimiz esnasında gerçekleştirildi. Yine bu seyahatimiz sırasında Sevilla şehrinde şahsıma tevdi edilen Nodo Ödülü'nü de ülkem ve milletim adına gururla teslim aldım. Bunlar, hiç şüphe yok ki, Türkiye'nin son yıllarda artan uluslararası ağırlık ve itibarının göstergesi olan gelişmelerdir. Bu çerçevede bu ay da yine dünyanın dört bir tarafından çok önemli misafirleri ülkemizde ağırladık.''

Başbakan Erdoğan, Kosova Cumhurbaşkanı Seydiyu, Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı  Kikwete ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Sladziç'in bu ay içinde Türkiye'yi ziyaret ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

''Yine Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü danışma toplantılarının beşincisi, Ankara'da gerçekleştirildi. Balkanların geleceği adına bizim çok önemsediğimiz bu toplantılar güzel neticeler veriyor. İran Dışişleri Bakanı, ABD Savunma Bakanı, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Almanya Federal Eğitim-Araştırma Bakanı misafirlerimiz arasındaydı. Irak'tan, Batı Trakya'dan, Bulgaristan'dan, Gürcistan'dan ve Kazakistan'dan da çeşitli heyetleri yine bu ay içinde ülkemizde misafir ettik, kendileriyle çeşitli temaslarda bulunduk.

Bütün bu temaslar, sadece Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerini iyileştirmesi sonucunu doğurmuyor, aynı zamanda ülkemizin uluslararası camiaya kendini ifade etmesini de sağlıyor.Kısacası, Türkiye dünyaya yaklaşırken, dünya da Türkiye'ye yakınlaşıyor. Ülkemiz ile dünya arasına kurulan eski, anlamsız duvarlar her gün birer birer yıkılıyor.''

-''TÜRKİYE DEĞİŞTİKÇE GÜZELLEŞİYOR''-

 ''Türkiye'ye yakışan tablo bu aydınlık tablodur'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Geleceğe özgüvenle bakan ve gündemi belirlenmeyen, gündem belirleyen Türkiye, işte böyle bir Türkiye'dir. Türkiye değiştikçe güzelleşiyor, güçleniyor, zenginleşiyor. Bunu demokrasiye borçluyuz, yıllar sonra elde ettiğimiz istikrara borçluyuz, güvene borçluyuz. Şüphesiz, Türkiye'nin hala alacağı mesafeler, çözmesi gereken problemler var. Bunu hep birlikte, toplumumuzun bütün kesimlerinin katılımıyla, sorumluluk almasıyla, ortak bir duygu ve heyecanda buluşarak başarabiliriz. Toplumsal barış, huzur ve istikrarımız, birlik ve beraberliğimiz, dostluk ve kardeşliğimiz bizim için çok önemli.''

Bu ay içinde bir grup sanatçıyla bir araya geldiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Ses sanatçımızla bir araya gelerek ülkemizin meselelerine bakış açılarını, öneri ve beklentilerini kendilerinden dinledim. Çeşitli toplum kesimleriyle bu buluşmaları bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Türkiye ancak sorunlarıyla yüzleşme cesaretini göstererek meselelerini çözebilir. Burada her insanımıza büyük sorumluluk düşüyor. Kurumlarımıza büyük sorumluluk düşüyor. En çok da biz siyasetçilerle birlikte aydınlarımıza, fikir adamlarımıza, sanatçılarımıza, medya temsilcilerine ve toplum önderlerine görev düşüyor. Bu vesileyle Türkiye için aklıyla, fikriyle, emeğiyle, gayretiyle çalışıp çabalayan her insanımıza ben bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum. İdrak ettiğimiz Mevlid Kandilinizi tebrik ediyorum. Ülkemizin, İslam aleminin ve bütün insanlığın huzur ve esenliğine vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan diliyorum.''

cafesiyaset.com