Başbakan Şer Odaklarına Karşı

Başbakan Şer Odaklarına Karşı

Tam yedi yıldır, yani 2003 yılından beri şer odakları Başbakan'ı iş başından uzaklaştırmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Önce cumhuriyet tarihi boyunca devletin her kademesinde burularını öttürenler yine orduyu kullanarak, cuntacılar eliyle darbe hazırlıklarına giriştiler; olmadı. 2004 ve 2005'te tekrar denediler yine olmadı. Bu kez el altından terör olaylarına destek vererek şehit cenazeleri üzerinden Anadolu halkının duygularını istismar etmek istediler. 2007 yılına gelindiğinde Ak Partiden bir Cumhurbaşkanını seçtirmemek için Cumhuriyet Mitingleri adı altında provokatif eylemlere giriştiler. Beşyüzbin insanı bir araya getirdikleri halde korkutup sindiremediler. Son kez 2007 Nisanında Genelkurmay başkanını alet ederek Başbakan'a,  son derece gülünç ve basit bir üslupla e-muhtıra verdiler. Başbakan dik duruşunu ve kararlılığını göstererek pes etmeyeceğini bütün dünyaya ilan etti.

 Temmuz 2007 seçimlerinde, Türkiye'deki bütün şer odakları Başbakan'a karşı işbirliği yapmışçasına güçlü sanılan bir muhalefet sergilediler. Ama Başbakan seçimleri yüzde 48'le kazanarak ikinci defa hükümet kurma hakkını elde etti ve bütün şer odaklarını şaşırttı. Bu kez ellerinde, kullanabilecekleri bir makam kalmıştı: Yüksek yargı. Bu makam acele ederek yüzde 48 oy alarak iktidar olan Ak Parti hakkında kapatma davası açtı. Sonuçta, kendilerini TBMM'nin üstünde görenler bile insafa gelip Ak Partiye başka cezalar verdiler ve partiyi kapatma yoluna gitmediler. Şer odakları durmadılar; bu kez terörü azdırma cihetine gittiler. Bu kez Sayın Başbakan, olağanüstü bir taktik sergileyerek terörcülerin istismar edebilecekleri argümanlarını ellerinden almak için demokratik açılım paketini milletin önüne koydu.

Demokratik Açılım deyip geçmemeliyiz. Başbakan, Cumhuriyet tarihi boyunca, başta Kürt meselesi olmak üzere kimsenin konuşmaya cesaret edemediği konularda açılım sürecini başlatmıştı. Bu amaçla 24 saat kesintisiz Kürtçe yayın yapan TRT-Şeşi yayına soktu. Bu kez "Kürtlerin dili yasaklanmış, devlet Kürt Kültürüne ambargo uyguluyor" diyerek Kürtlerin haklarını savunduklarını iddia edenler "Açılım paketinin içi boştur. Bunun içinin doldurulması gerekir.  TRT-Şeş Kürtleri kandırmak için ustaca yayına sokulan bir kanaldır. V.s. v.s." demeye başladılar.

Demokratik açılımın önündeki en büyük engelin Yüksek yargının yapısı olduğunu bilen Sayın Başbakan, Ocak-2010'dan itibaren yüksek yargıyı yeniden düzenleyen Anayasa değişikliklerine hız vermeye başladı. Yüksek yargının "Keyfe Ma Yeşa" hareket kabiliyetlerini sınırlayan yasa tasarısı, bugünlerde iptal edilmek üzere Anayasa mahkemesinde görüşülmeye devam ediyor.

ETÖ gibi halka komplu düzenleyen bir terör örgütünü korumaya çalışan Yüksek yargı ile hükümet arasında şiddetli bir savaş başlamış durumda. Bugüne kadar yapılmayan ve hiçbir hukuk sisteminde asla uygulanması düşünülemeyen yeni hukuki teamüller geliştiriliyor.

Örneğin: Henüz yerel mahkemede karara bağlanamayan bir davanın tutuklu sanığını serbest bıraktırmak için dava Yargıtay tarafından görülmeye başlanıyor. Bu bir meydan savaşıdır.

İşte böyle bir yargının keyfiliğine son vermek üzere çıkarılan yasanın iptali için üç muhalefet partisi (CHP, MHP ve BDP), İsrail ve ABD hatta dünyanın tüm şer odakları birleşmiş durumda…

Sayın Başbakan, şer odaklarının azdırdığı terör olaylarının meydana getirdiği büyük acılara rağmen "Benim ve partimin siyasi hayatına da mal olsa, demokratik açılımdan asla taviz vermeyeceğiz. OHAL' asla düşünmüyoruz" diyerek bu ağır şartların hakkından gelebileceğinin işaretlerini veriyor. Benim ham Sayın Başbakan'a hem de şer odaklarına bir sözüm vardır:

"Sayın Başbakanım; durumunuz ne kadar zor olursa olsun, Hz. Peygamber'in (s.a.v) Mekke'den Medine'ye hicret ettiği zamanki kadar ağır olamaz. O ümidini kaybetmediği ve Allah'a dayandığı için muvaffak oldu."

"Ey Şer odakları, Ey İnsafsızlar; Başbakan da bir insandır. Ona biraz nefes aldırsanıza. Dürüst olun ve Sayın Başbakan'a maksatlı talepler sunmaktan vazgeçin. Kimin hesabına çalıştığınızı artık herkes biliyor."

Hoşça kalın.