Başbakan Şanlıurfa'da, Kürt açılımı da dönülmez yolda
Sayın Başbakan çözüm için el attığı sorunun ciddi olduğunu biliyor. Daha önceki Başbakanlar gibi "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer" diyerek siperlerde saklanmadı. Tersine, kendisinin ve partisinin siyasî hayatına mal olsa bile bu işin arkasından dönmeyeceğini bütün âleme ilan etmiştir. Çünkü başbakan kökleri tarihe dayanan, yıllardır ötelenen ve son derece karmaşık olan bir sorunun çözümünün o kadar basit olmadığını çok iyi biliyor. Bununla beraber Sayın Başbakan yine çok iyi biliyor ki, çözümü bulunmayan hiçbir sorun yoktur. Hele Müslüman olan halklar arasındaki sorunların çözümünde kolaylaştırıcı birçok unsur bulunabilir. İşte Başbakan'ın asıl güç aldığı ve almayı umut ettiği nokta burasıdır.
Eğer "Kürt sorunu nasıl çözülür?" sorusuna tek bir cümle ile cevap verecek olursak, Kürt sorunu demokratikleşme, kardeşlik ve refahın yükseltilmesiyle çözülür, diyebiliriz. Çok değil, bundan yaklaşık ik-üç yıl önceki Türkiye'yi düşünelim: AB sürecinde gerçekleştirilen demokratik reformların etkisiyle Güneydoğuya yayılan barış ortamının Kürt vatandaşlarımızın günlük hayatını her gün biraz daha iyi hale getirdiğini gözlemlemek mümkündü. Güven ortamında turizm ve ticaret büyük bir gelişme göstermişti. Mardin, Van, Siirt, Diyarbakır ve Şanlıurfa en çok turist çeken iller arasına girmeye başlamışlardı. Bunun sonucunda bölge halkı devletiyle bütünleşmeye başlamıştı.
Hükümet, terörün önlenebilmesi için doğuya yaptığı hizmetleri aksatmamalıdır. Zira terör ve şiddet yanlıları hizmetlerin tamamen durdurulduğu bir ortamı daha iyi kullanabilirler. Bu yüzden ekonomik ve sosyal projeler konusunda Doğu ve Güneydoğu bölgelerine her türlü pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Hatta sadece devlet sektörü değil siviller de oraya yatırım yapmalıdırlar.
Unutmamalıyız ki, Doğu ve Güneydoğudaki dağlarda terör örgütü elemanlarını besleyenler ve onlara silah ve mühimmat temin edenler, çeşitli nedenlerle geleceğe ait umutlarını kaybetmiş olan bir kısım yöre halkıdır. Demokratikleşmenin rafa kaldırıldığı ve ekonomik desteğin azaldığı bir ortamda umudunu kaybedenler ve gelecek kaygısı olanlar çoğalacağı için terör örgütü daha çok taraftar bulacaktır.
Ancak ekonomik ve sosyal önlemleri içeren güçlü bir ekonomik paketin uygulamadaki başarı şansı, yolsuzlukların önlenmesi için bu paketin sıkı bir takip altına alınmasına bağlıdır. Maalesef bu güne kadar Doğu ve Güneydoğuya yönelik yapılan birçok pahalı yatırım, yolsuzluklara ve bölgedeki fırsatçılara karşı direnme gücüne sahip olamadığı için amacına ulaşmadan berhava oldu.
Bu pahalı yatırımlar nevzuhur birçok mal-mülk sahibi zengin kişileri ortaya çıkarmaktan başka bir işe yaramadı. Dağa çıkan gençler terör örgütünü bir kurtuluş ve bir cazibe merkezi gördükleri için, oluşturulacak pakette özellikle gençlere yönelik yeni iş imkânları ve cazibe merkezlerinin yer alması gerekir. Bölgeye yapılacak ciddi ekonomik yatırımlar, terörle birlikte gelişen silah ve uyuşturucu kaçakçılığına da büyük bir darbe indirecektir.
Sayın Başbakan yine çok iyi biliyor ki, Kürtler ile Türklerin en büyük sermayeleri aynı dine mensup olmaları ve bin yıllık ortak tarihleri boyunca kader birliği yapmış olmalarıdır. Bu güçlü kardeşlik bağları tarih boyunca birçok mihrakları kıskandırmış, fakat her türlü tahrike rağmen kesintiye uğramamıştır. İstiklal savaşıyla pekiştirilen din kardeşliğimiz bu topraklarda yaşayan insanların en büyük manevi sermayesi olarak öne çıkmıştır.
Şurası bir gerçektir ki, Kürtlerle Türkler arasında bir iç savaşın çıkmasını bekleyenler hüsrana uğrayacaklardır. Doğu ve güneydoğuda yaşanan bazı acı olaylardan sonra oralarda yaşayan Kürtlerin Türkiye'nin batısına göç etmeleri, binlerce şehit cenazelerine rağmen bugüne kadar batıdaki Kürtlerle Türkler arasında Ciddi bir sürtüşmenin yaşanmaması bu tezimizi doğrulamaktadır.
Sayın Başbakan'ın Kürt açılımı konusunu kamuoyu gündemine taşıdığı günden beri, zahirperestler anlamasa da, demokratikleşme konusunda çok büyük mesafeler alınmıştır. Artık Kürt açılımı dönülmez bir yola girmiş bulunuyor. Bu kez hainler kardeşliğe tuzak kurma çabası içine girmişlerdir. İnşallah planları akim kalır.
Ancak bir şey var ki, Doğu ve Güneydoğu halkında, Kürt sorunun çözümüne bağlı olarak siyasî bir af beklentisi vardır. Sayın Başbakanın bu beklentiye cevap vermeyi gözden uzak tutmamasını kendisinden istirham ediyorum. Ancak çıkarılacak af iki aşamalı olmalıdır. Öncelikle İmralı mahkûmu hariç tutulmak kaydıyla, suça karımamış olanlar için bir af kanunu çıkarmak gerekir. Fakat af kanunuyla birlikte, suçu ve suçluyu teşvik eden, kardeşliğe zarar veren ve asayişi bozanlara yönelik olarak ağır cezalar getirilmelidir. Aradan birkaç yıl geçtikten ve ortalık sakinleştikten sonra İmralı mahkûmu için de kısmî bir af düşünülebilir.