Başbakan a Açık Mektup,Diyecektim Ama..
Sayın Başbakan 31 Ekim 2010 Pazar günü Şanlıurfa ya geliyor.
Başbakan a yerel basından çıkan ilgili haberler ve yazılar ulaştırılıyor mu bilmem, ama ben Başbakanın Şanlıurfa ya gelişinde mektup niteliğinde bir yazı yazmayı düşünüyordum, son siyasi gelişmelerden sonra artık gerek görmüyorum.
Mektubumda Başbakan a, çetelerle mücadelesinden taviz vermeyeceğiz sözüne istinaden, feodal çetelerle mücadele etmesini yazacaktım.
Feodal çetelerle en etkili mücadelenin şeklinin ise ellerindeki siyasi değneğin alınmasını gerektiğini yazacaktım. Ortaya çıkan ceket olayından ders çıkararak sesiz çoğunluğun duygularına tercüman olmasını gerektiğini yazacaktım.
Şayet dediğiniz gibi çetelerle mücadelede ödün vermediğiniz doğruysa feodal çetelerle de mücadele ederek, en azından onları pasifsize ederek, bölgeyi çeteleşme sorunundan kurtarmasını yazacaktım.
Feodal çeteler yüzünden memlekette güvenlik sorunu olduğunu, Ankara da dayısı olmayan insanların çırasının yanmadığı, Ankara da dayısı olanın ise hukuksal nedenlerden dolayı yakalansa bile bizzat Emniyetten alınıyor olması, memleketin müftüsü ve siyasetçisi hakkında dedikodular çıktığını (yalanlanmadı) yazacaktım.
Referandumda size tam destek veren Şanlıurfalıları gerçek demokrasi ile tanıştırmanızı, paket oy kullanımını önleyerek insanların özgür iradeleri ile oy kullanımı önünü açılmasını istediğimi yazacaktım.
2011 de yapılacak seçimlerde her aşiretten aday gösterilebilirsiniz ama hiçbir aşiretçiyi aday göstermeyin. Peygamberler Şehri namına layık, bilgili kültürlü ve medeni insanları aday gösterin ki bu kutsal kentin ağırlığını taşısın. Ahir ömründe bu memlekete tam teşekküllü bir bakanlık verin diye yazacaktım.
Memlekette çalışan bürokratın önüne set çekerek, benden olsun memleketi yaksın zihniyetinde olanlardan bu memleketi kurtarmasını yazacaktım.
Yaşanmış bir olay vardı onu yazacaktım. Bir tanıdığım kamyoncu var. Bir süre önce trafikte seyir halinde iken, önündeki arabanın aniden durması ile onun da durmasını gerektirmiş. O durunca arkada mesafe sınırını takip etmeyen bir otomobil gelip kamyona hafifçe vuruyor. Kamyonda hiçbir hasar oluşmuyor ama otomobilde 100 TL gibi küçük bir hasar oluşuyor. Otomobildeki 4 kişi suçlu oldukları halde kamyon şoförüne saldırıyorlar. Kamyon Şoför ü yalnız olduğu için hiç ses çıkarmıyor, hadi trafik polisini çağıralım diyor Ama onlar buna da itiraz ediyor. Diyorlar ki biz… Vekilin adamlarıyız sende kim oluyorsun bize trafik polisinden bahsediyorsun. Bu şekilde yakasını kurtaramayacağını anlayan kamyon şoförü cebinden çıkarıyor 100 TL otomobildekilere uzatıyor ve bu şekilde ellerinden kurtuluyor. Bu gibi olayların sorumluları şehirde gezen kravatlılarıdır diye yazacaktım.
Seçim öncesi bir akrabasına; a partisindeki adayımıza oy verelim. Söz gelimi başımıza bir olay geldi. Adam yaralamada karakola düştük, o zaman akrabamız hemen gelir bizi kurtarır. Akıllı olalım ondan şaşmayalım diyenlerin olduğunu yazacaktım.
Bir söz vardır; Keloğlan ın kırk türküsü vardır kırkı da sarı kız üzerinedir bizim 40 türkümüz de feodal yapı üzerinedir.
Ben burada bütün bunlar yerine Sayın Başbakan a şunu sormak istiyorum; o uğruna seçimleri kaybetmeyi göze aldığınız ilkeleriniz nelerdi? Belki biraz ağır olur; ama eğer ilkeleriniz muğlaksa AK Parti kısaltılmasının kullanmanız tartışılır hale gelir!...
Hep övünerek söylediğiniz Ergenekon çetesi ile mücadele ediyoruz sözünüz, doğu bölgesi Ergenekon u için geçerli değil mi? Doğu bölgesindeki ERGENEKON un temsilcileri kimler olduğunu ve ne zaman dokunacağınızı açıklayabilir misiniz? Bu geri bırakılmış halklar ne zaman gerçek manada bir demokrasi ile tanışacak?
Bu günkü yazımda Başbakan a Açık Mektup diyecektim ama demiyorum işte!..
Şayet bu tarz politikaların aday belirleme sürecinde de devam ederlerse bize, rahmetliği nasıl bilirdiniz sözüne, iyi bilirdik demek düşer…