Aykırı yazar yine bazılarını kızdıracak
Peygambere tapma, O'nunla arkadaş ol! başlığıyla yazan Haber7 yazarı Esra Elenö bakın neler yazdı:
Hz. Peygamber, hiçbir zaman kendine özel bir “din adamı” kıyafetiyle dolaşmamıştır.
Onun eteğini öpmezdim, oturup çay içerdim!
Bundan bir iki ay önce; Peygamberim 2011’de olsaydı bulmaca çözerdi, maça giderdi, alışverişe çıkardı, metrobüse binerdi başlığını içeren bir yazı yazmıştım. Heyecanlı okur tarafından kaleminin sivilcesi patlatılmak üzere olan ergen yazar sıfatına nail olmuş aşk ile taşlanmış nur ile yuhalanmıştım. Amacım Peygamberin eteği öpülecek değil yüreği öpülecek bir dost arkadaş olduğunu anlatmaktı. Amacım altın minberde millete vaaz robocobları gibi parmak gösteren yerel hocalardan farklı olduğunu güncel efektler kullanarak anlatmaktı.
Ve amacım kasası olan değil ümmeti için tasası olan Peygamberi göğe kaldırıp altında gölge yakan fazla ateşli tüccarların dilinden kurtarmaktı. Amacım “yahu Esra tehlikeli yerlere dalıyorsun, oksijen tüpünü ziyan etme” diyen koruyucu meleklerime “tehlikesiz gökte filler de uçar azizim korkarak yaşamak korkusuzca ölmeyi engeller, rahat olun” ayarını vermekti.
Baudelaire’nin deyişiyle “Tanrı bir skandaldır gelir getiren bir skandal”a benzeyen ve ilahları para eden küçük tanrı üretimine katkı sağlayacak ahret patronlarının elinden malzemelerini çalmaktı. Hırsızlık bazen aldığını yerine koymaktır! Bütün bu zerrecikler içinde debelenip kalemi ayağına dolanan serseri ıslık gibi çöreklenecek ağız ararken, ki serseri olmak satılık olmaktan iyidir, bir kitap düştü elime. “ Hanginiz Muhammed?”, adı budur. İhsan Eliaçık’a ait olan İnşa yayınlarından çıkmış bir kitap. “İnsanın eli açık olanını tercih edeceğim gibi İhsan sahibi olanın da eliaçık olanını tercih ederim” kavlinde yazılmış.
Anarşist sorgulayan başkaldıran gençlik oradan değil buradan çıkar ki bugün sigara dumanıyla zafer işareti yapan tiki avcısı gençliğin esamesi okunmaz. Sihirbaz, kâhin, ruhban değil Arkadaş Peygamberi anlatıyor kitap.
Peygamber denilince insanların aklına bilindik “ din adamı” tipolojisi neden geliyor sorusunu sorduruyor kitap.
Hz. Peygamber, hiçbir zaman kendine özel bir “din adamı” kıyafetiyle dolaşmamıştır. Onu içinde yaşadığı toplumdan ayıran özel bir kıyafeti asla olmamıştır. Ömrü boyunca Ebu Cehil nasıl giyiniyorsa öyle giyinmiştir. İkinci olarak Hz. Peygamber, şimdiki din adamlarının çoğu gibi yaşlı değildi. Onda “din adamı” denilince aklımıza gelen yaşlı, piri fani “ yeşil sarıklı ulu hoca” görüntüsü yoktu. Saçları kulak memesinin altına inecek kadar uzundu yağız delikanlı görüntüsü vardı. Üçüncü olarak göründüğü kadarıyla din adamları nedense hep zengin olur oysa Hz. Peygamber vefat ettiğinde peygamber olmaktan kaynaklanan bir serveti yoktu. Dördüncü olarak din adamlığının mantığında dünya lezzetlerinden uzaklaşma vardır. Oysa Hz. Muhammed normal insan gibi yedi, içti kadınlarla evlendi. Eşleriyle zaman zaman sorunlar yaşadı. Her normal insan gibi acı tatlı günleri oldu. Torunlarını omzunda gezdirdi. Eşi Aişe’ye Fatma’ya Fatoş dememiz gibi “ Aiş” diyerek takıldı. Onunla koşu yarışları yaptı, başını omzuna yaslayarak birlikte folklor oyunları seyretti. Dolu dolu diyebileceğimiz bir aşk evlilik hayatı yaşadı. Oysa bunlar din adamı mantığına göre “ Ruhaniliği” bozan şeylerdir. Öyle ya dünya lezzetlerinden alabildiğine tadan , “ beyaz tenden” veya “ cins-i latiften” uzak durmayan birisi nasıl “ veli” veya “ aziz” olabilir (!). İnkârcıların “ Bu ne biçim peygamber; yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor!” ( Furkan;7) sözünü bizzat Müslümanlar söyler hale getirmişlerdir. Oysa Kuran bir tek Muhammed’in değil bütün peygamberlerin böyle olduğunu söyler “ Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılar da dolaşırlardı. ( Furkan 20)
Tapılacak, hüngürdeyerek şiirler düzülecek, deflerin kafası kopartılarak mevlitler okunacak değil, yere indirilip elini omzunda büyütecek… Peygamberi böyle düşünürüm ben.
Esra Elönü - Haber 7
eelonu@mynet.com