Ata Toprağından Selam Getirdim-2
Önceki yazıdan devamla: Toplamda 40 gün kaldıktan sonra yani Bayramın 4. Günü Suudi Arabistan’dan ayrıldık. Kavuşturan Allah’a sonsuz şükürler olsun. Benim gibi aciz bir kulunu kendi evine ve Resulünün Mübarek kabri şeriflerine kavuşturup orada 40 gün kalmamı sağlayan ve Ramazan orucunu ile Kadir gecesini o mübarek beldelerde geçirmeyi nasip ettiği için Allah’a ne kadar şükür etsem azdır. Sonsuz hamd ve senalar olsun. İkinci bir kavuşma ise aileme, akrabalarıma, dostlarıma, şehrime ve Cennet ülkeme kavuşturduğu için de yine Allah’u Zülcelâl’a sonsuz şükürler olsun. Yüce Rabbim o kutsal beldelere gitmek isteyen her Müslüman kardeşime ve bize tekrar nasip etsin inşallah. Özellikle Mekke’de edindiğim izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istedim…
Ata toprağı diyorum çünkü Osmanlı döneminde o kutsal beldeler Kudüs dâhil yaklaşık 400 yıl bizim yani Osmanlının elinde idi. Fakat yeryüzündeki İslam ve Müslüman düşmanları birlik olup o bölgelerdeki insanları da satın alarak sinsi planlarla hem Osmanlının elinden almış hem de söz konusu ülkeleri kendi sömürgelerine almışlar. Böyle bir süreçle başlayan sömürge fiili olarak devam etmezse de şantajlı anlaşmalarla sömürü halen devam etmektedir. Çünkü Suud yönetimi A.B.D, A.B ve İsrail’in bir dediğini iki etmiyor. Onların kuklası, maşası ve emrindedir. Örnek verecek olursak; Umre ve Hac ibadetlerini yapmak için o kutsal beldelere giden Müslümanlara Suudi yönetimince adeta eziyet, zülüm ediliyor. Orada görevli askerler ve polislerin düşmanca tavırları bariz bir şekilde gözlemleniyor. Özellikle bizlere Yani (Türkiye’ye) karşı bakışlarında bile bir gün Osmanlı dönemi gibi Türkler buraların yönetimini alacak diye korku ve endişe var. Umre gidişimden önce bir yazımda belirtmiştim o kutsal beldeler oralara layık olmayan zalim yönetimlerin elinden alınmalıdır diye. Bizzat gidip görünce haklı olduğumu anladım.
Değişik İslam ülkelerinden gelen Müslümanlar bin bir zorluklarla ve maddi sıkıntılara katlanarak geldikleri Allah’ın evine zaman zaman sebepsiz engeller çıkarılarak Kâbe’ye giden yakın mesafe yollara barikatlar koyarak en uzak mesafede ki yollara yönlendiriliyorlar bu durum ise zaman kaybına yol açmakla birlikte Kâbe’de kılınmak istenen vakit namazların kılınamamasına sebebiyet vermektedir. Bizim kaldığımız otel tahmini olarak mescidi haram’a 7 km uzaklıktaydı oraya otobüslerle intikal sağlandığı için özellikle tünellerde büyük sıkıntılar çekiyor o kısacık yolu ancak 40 dakika da gidebiliyorduk. Çünkü tünel 3 şerit gidiş 2 şeridi kendi halkına otomobiller için ayırmış, tek şeridi ise otobüslere ayırmışlardı. İftar sonrası teravih namazı için Kâbe’ye akın eden insanları taşıyan değişik otellerde ki otobüsler aynı dakikalarda hareket ettikleri için kaplumbağa yürüyüşü ile Kâbe’ye gidebiliyorduk. Oraya varınca da bu sefer de askerlerin engeli ile karşılaşıyorduk. Kâbe bölgesinde namaz kılınacak yerlere en uzak yollarla sevk ederek eziyet ediyorlar.
Yönetim zalim olunca idareciler de haliyle zülüm ediyorlar. Düşünün 3,5 milyon insan yollara düştüğü zaman insan seli oluşuyor ve büyük sıkıntıların, izdihamların yaşanmasına sebep oluyorlardı. Zalim krallığın elinden gelse Hz. Peygamber efendimizin bütün izlerini silerler. Anladığım kadarıyla sevmiyorlar çünkü vakit namazlarında ilk ve son sünnetleri kılmıyorlar ve Peygamberimizin yaşadığı yerlere bakım onarım yapmayarak kaybolmasını istiyorlar. Örneğin Taif’te Hz. Peygamberin insanları İslama davet için gittiği zaman taşlandığı yer ve saklandığı bağda o yere Osmanlı tarafından kaybolmaması için yapılan mescitler yıkık harabe haline gelmiş. Suud yönetimi ise kaybolsun diye bakım yapmıyor. Yine Hudeybiye antlaşmasının yapıldığı yerde ise sadece kara taşlardan oluşan duvarların bir kısmı duruyor. Bir süre sonra onlar da yıkılıp kaybolacak.
Yine Nurdağı, Sevr dağı ve mağarası, Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etmek istediği yer ve birçok sahabenin ve Hz. Hatice validemizin kabirlerinin bulunduğu Cennetül Mualla mezarlığı zalim yönetim tarafından ziyarete kapatılmış, yasaklanmıştır. Gelen Müslümanlar bu mübarek yerleri ziyaret edemiyorlar. Ama bütün yasaklara ve Suud yönetimince yapılan zulümlere rağmen İslamiyet’in doğuş yeri olan Mekke, Medine dünya Müslümanları için vazgeçilmez, gözbebeği, manevi olarak ruhların huzurda zirve yaptığı kutsal ve emin beldelerdir. Allah’tan dileğimiz odur ki o mübarek beldeleri yönetmeye layık olan, yani Türkiye’nin eline geçip tabiri caiz ise esaretten kurtulması ve dünya Müslümanların malı olan bu yerlerin idaresi hak edenlerin elinde olur. Kâbe’yi yüksek binalarla tabiri caiz ise boğmuşlar. Özellikle Kâbe’nin batı ve kuzey tarafları Zemzem tovers ve Hiltonlarla kuşatmışlar. Yine Kâbe’nin güneybatı yönünde ise kralın sarayı bulunmaktadır. Osmanlı zamanında güvenlik amaçlı yapılan ECYAD kalesinin yerine 30-40 katlı binalar dikmişler. Allah o mübarek yerleri Müslüman görünümlü Yahudilerin elinden kurtarsın inşallah. Âmin. Allah’ın selamı ile kalın selamette kalın.