Asr-ı Saadetten Bir Tablo
El-Vâkıdî, tarihçi Belâzurî ve diğerlerinin hadisine göre Allah (c.c) Hayberin fethini Peygamberi için müyesser kıldığı yıllardaydı. Mühâcirlerden olan Haccâc b. Ilât es-Sülemî Medineye gelip Müslüman olmuş, ancak evi, hanımı ve çocukları Mekkede kalmıştı. Haccac zengin bir adam sayılırdı. Hanımının yanında oldukça yüklü miktarda parası kalmıştı. Bu parayı almak istiyordu. Ama nasıl?
Hicretin yedinci yılındaydı. Resûlüllah (s) Haccâcı, bir seriyenin kumandanı olarak müşriklerden bir grubun üzerine göndermişti. Haccâc yaptığı akını başarıyla bitirmiş ve Resûlüllahın (s) yanına gelmişti. Resûlüllah (s) de o gün Hayberin fethini tamamlamıştı. Haccâc, hanımı ve Musab b. Umeyrin kardeşi olan Ümmü Şebîbenin yanındaki mallarını kurtarmak için Mekkeye gitmek istediğini Resûlüllaha bikldirdi ve izin istedi. Resûlüllah (s) de ona izin verdi.
Haccâc Mekkeye gitti; fakat mallarını nasıl kurtaracaktı? Eşinin inanacağı bir yalan uydurmalıydı. Mekkeliler, henüz Hayberin fethinden haberdar değillerdi. Hanımına şöyle dedi: Muhammed Hayber Yahudileri tarafından esir alındı; ashabı da perişan olup her birisi bir tarafa kaçtılar. Hayberliler büyük bir Pazar kurmuşlar; Muahammed ve ashabından aldıkları ganimetleri o pazarda satıyorlar. Oldukça kıymetli mallar satılıyor. Sen yanındaki bana paraları ver, hemen gidip o pazardan bizim için ucuz eşyalar alayım.
Haccâcın hanımı inanmıştı. Hemen evden çıktı ve bu yeni ve sevindirici haberi Mekkelilere aktardı. Muhammedin Hayberde esir alındığı haberi Mekkede hızla yayıldı. Mekkeinin ileri gelen müşrikleri büyük bir keyifle sevinç gösterisinde bulundular. Fakat habere çok üzülen birisi vardı: Haz. Peygamberin (s) amcası Abbâs
Haberin kaynağının Haccâc olduğunu öğrendi. Abbas o kadar üzülmüştü ki, neye uğradığını şaşırdı. Hemen evden çıkıp Haccâcı aradı, onunla tenha bir yerde buluştu ve ona haberin aslını sordu.
Haccâc, Anam babam sana feda olsun Ey Abbâs! Lütfen benim durumumu kimseye söyleme; beni idare et. Ben Müslüman oldum. Resûlüllah (s) de Hayberde büyük bir zafer kazandı. Oradan ayrıldığımda Resûlüllah (s) Hayber kralının kızıyla [Safiye validemiz] evleniyordu dedi. Hz. Peygamberin (s) amcası Abbâs sevinmeye başladı. Haccâc, Ey Abbâs! Bu oyun fazla sürmeyecek. Malımı eşimin elinden kurtarıncaya kadar, sana söylediklerimi üç gün boyunca sakla. Ben Mekkeden ayrıldıktan sonra işin doğrusunu haber verirsin dedi.
Üç gün geçtikten ve Hâccâc Resûlüllahın (s) yanına gitmek üzere [Mekkeden] çıkınca, Abbâs Kureyşin yanına gitti. Üzerinde, renklendirilmiş ve süslendirilmiş ipekten yapılı bir elbise vardı ve kokular sürünmüştü. Sonra Haccâcın karısı Ümmü Şebîbenin kapısında durdu ve, Nerde o Haccâc? dedi. Ümmü Şebîbe, Parasını almaya gelmişti. Hayberlilerin Muhammed ve ashabından aldıkları ganimetleri bizim için satın almaya gitti dedi. Abbâs, Vallahi Haccâcın sana söyledikleri yalandır. O senden malını kurtarmak için bu yanlı uydurdu. O Müslüman olmuş ve sen, onun dinine girmedikçe artık ona helal değilsin dedi.
Ümmü Şebîbe, Yıldızlara yemin olsun ki, doğru söyledin dedi. Abbâs daha sonra Kureyşin ileri gelenlerinin yanına geldi. Onu bu süslü elbise içinde gören Mekkeli liderler, Bu giyim-kuşam neyin nesi Ey Ebul-Fadl? dediler. Abbâs, Muhammed Hayberi fethetmiş ve onun kralının kızıyla da evlenmiştir. İnanmıyorsanız haber salın dedi. Müşrikler, Abbâs doğru söylüyor dediler.
İslam tarihinde fetih yapan ordular, imkânlarını Allah yolunda tüketmiş olan ordulardır. Çünkü Allah ızdırap haline düşmüş, yani maddi imkânlarını tamamen tüketmiş olan insanların isteklerine cevap vereceğini vaat etmiştir.