ARAPLARIN CÖMERTLİĞİ

ARAPLARIN CÖMERTLİĞİ

Medine’de bir grup insan tartıştılar. Bazıları, “İnsanların en cömerdi Abdullah b. Cafer’dir” dediler; bazıları da, “Arâbetü’l-Evsî’dir” dediler. Diğer bazıları, “Kays b. Sa’d b. Uâde el-Ensârî’dir” dediler. Yaşlı bir adam da onlara yakın bir yerde oturuyor ve seslerini işitiyordu. Yaşlı adam, “Valahi her biriniz bir adamı şerif ve cömert olarak üstün yaptınız. O zaman sizden her birisi, üstün kabul ettiği adamın yanına gitsin; hac yolcusu olduğunu söylesin ve ondan bir şeyler istesin; Bakalım her birisi ne cömertlikte bulunacak? Biz de onun cömertliğini ve güzelliğini tanıyalım” dedi.

 Hemen Abdullah b. Cafer’in daha cömert olduğunu söyleyen adam kalktı ve Abdullah’ın yanına gitti. Tam o sırada Abdullah b. Cafer’e bir deve getirilmiş, ona binmek üzereydi. Hatta bir ayağını üzengisine koymuştu. Adam, “Ey Resûlüllah’ın (sas) amcasının oğlu! Ben hacca gitmek isteyen biriyim. Devem yorgun düştü ve ne yapacağımı bilemiyorum. Bana azık ve binek konusunda yardımcı ol” dedi. Abdullah hemen ayağını üzengiden çekti ve: “Al sana deve; onu çöktür ve bak; üzerinde bulunan ne kadar alet-adavât ne varsa onları sat ve kendine yol masrafı yap” dedi.

Abdullah’ın bazı çocukları yükün arkasında bulunan değerli kılıcı almak için koştular. Abdullah onlara, “Durun” dedi. Sonra, “Kardeş, bu kılıç sıradan bir kılıçtır ve ucuzdur diye seni aldatmasın. Bu kılıç bana bin dinara gelmiştir” dedi. Adam deveyi, üzerindeki yüküyle ve kılıçla beraber aldı. Sonra grubun yanına geldi. Oradakiler, “Abdullah vermeyi güzel yapmıştır” dediler.

Sonra Arâbe’nin daha cömert olduğunu söyleyen adam kalktı ve Arâbe’nin yanına gitti. Arâbe de tam o sırada evinden çıkmış mescide gitmek üzereydi. Gözleri kör olmuş, iki tane siyâhî köle elinden tutuyorlardı. Adam Arâbe’ye, “Dostum, ben hacca gitmek isteyen bir adamım ve yolda kaldım. Bana azık ve binek konusunda yardımcı ol” dedi. Arâbe, “Vah… Vah… Vallahi sen Arâbe’nin yanına geldin, ancak onun şu geniş arazisi ve şu iki kölesinden başka ne altını ne de gümüşü vardır. Al bu iki köleyi; onları sat ve paralarıyla kendine azık ve binek al” dedi. Adam ona, “Fe sübhanellah! Senin rehbeelerini, can yoldaşlarını, hem gözünü hem kulağını mı alacağım?” dedi. Arâbe, “Madem ihtiyacın var, onları mutlaka alacaksın. Eğer almazsan onları, özgür olsunlar” dedi. Bunun üzerine adam hemen onları aldı ve grubun yanına getirdi. Adamlar, “Bu, fazla mala sahip olmayan birinin büyük çabasıdır. İyilik ve şeriflik yapmıştır” dediler.

Sonra Kays b. Sa’d’ın daha cömert olduğunu söyleyen adam Kays’ın yanına gitti. Kays uyuyordu. Kays’in cariyesi, “Kim o?” dedi. Adam, “Kays’le görüşmek isteyen bir adam” dedi. Cariye, “O şimdi uyuyor; senin bir ihtiyacın mı var?” dedi. Adam, “Evet, ben hacca gitmek isteyen bir adamım ve yolda kaldım. Bana azık ve binek konusundan yardım etmesi için Kays’a geldim” dedi.

Cariye ona, “Şu kadarcık isteğin için neden onun kızıyla konuşmadın ki?” dedi. Sonra hizmetçiye, “Ey çocuk, bu adamı atların bulunduğu eve götür. Hangi atı istiyorsa onu alsın. Sonra develerin bulunduğu eve götür; hangi deveyi istiyorsa onu alsın. Sonra onu filanca sarrafa götür; ona bin dirhem versin” dedi. Grup, Kays’ın cariyesinin, ondan habersiz bir şekilde malında yaptığı tasarrufa hayran kaldı. (Belazûrî, el-Ensâb,II, 319)

Bunlar sahabilerin çocuklarıydı. Ama sahabi olmayan cömert Araplar da vardı. Ya bugün…Yorum yapmak istemiyorum.