Antep’ten bir yiğit göçtü 2
Efendimiz (sas) buyurur ki: "Ölülerinizi hayırla (güzelliklerle) anınız, kötülüklerinden el çekiniz." (Tirmizi, Cenaiz, 1035) İşte bu tavsiyeye binaen, bizde ve talebelerimizde çok emeği bulunan. Merhum Hacı Ali Çeliker ağabeyimizi bazı anılarıyla ve hayırla yad edelim. Kaldı ki sadece bizde değil, Gaziantep’teİslami çalışma yapan, birçok oluşumda emeği vardı. Zira rahmetli şu veya bu diye ayırım yapmazdı. Yeterki sıratı mustakîm üzere olduğuna inansın. Cemaat, cemiyet, tarikat, vakıf dernek ayırmazdı.
Birkaç anısı
Kendisinin dünürü Osman Uncuer beyefendi anlatıyor: 1986 yılında sanayi bakanı Cahit Aral, Kosgeb projeleri kapsamında bir teşvik programının tanıtımı kapsamında Gaziantep’e geldi. Bakan henüz konuşmaya başlamıştı ki, merhum hacı efendi kalkıp esnafın sorun ve şikâyetlerini sert bir ifadeyle sayıp döktü. Ve kuru vaatlerle bu işlerin olamayacağını ifade etti.
Hatırlayalım, o dönemler, vaatlerin havada uçuştuğu dönemler. Ama iş icraata gelince, pek yaraya merhem olacak bir şeyin olmadığı dönemler… Ayrıca o dönemler, teşviklerin çok yüksek faizler içerdiği dönemlerdi ki, rahmetli sadece faize değil, hiç bir harama ve yanlışa asla tahammülü yoktu. Hemen sesini yükseltip itiraz ederdi. “Emri bil maruf ve nehyi anil münker” konusunda zamanının en hassas insanıydı diyebiliriz. Bu yönüyle ister istemez insana Ebu Zerr (ra) i hatırlatırdı.
Bizzat kendisinden duyduğum bir anı… Milli Selamet Partisi döneminde merhum Prof. Dr. Erbakan Hoca Gaziantep’teki bir parti kongresine bir buçuk saat gecikmeli gelir. Rahmetli Erbakan sözlerine başlamadan önce, H. Ali Çeliker merhum, ayağa kalkar: “Hocam! Toplantı saatimiz şu saat değil miydi? Neden bir buçuk saat gecikmeli geldiniz? Siz önderimiz olarak bu hatayı nasıl yaparsınız?” şeklinde bir çıkış yapar.
Salonda homurdanma ve hareketlenmeler olur. Görevliler müdahale edecek olurlar. Merhum Erbakan, “bırakın Muhammed Ali konuşsun. Onun uyarıları bizim için önemlidir der. Gecikmeyle ilgili sebepleri özetleyip özür diler ve toplantıya ondan sonra başlanır. Toplantıdan sonra da Erbakan, rahmetliyle ayrıca görüşüp gönlünü alır.
Oğuzhan Asiltürk, içişleri bakanı olduğu dönemlerde, Gaziantep’e bir teftiş için gelir.Düztepe semtinde solcu terör örgütlerinin, güvenlik güçleriyle, önemli bir çatışmaları olmuştu. Bakan bey il valisi ve MSP il başkanı olarak, H. Ali Çeliker merhum aynı arabada olay yerine giderler. Gerekli teftişlerden sonra bakan bey, vali beyle özel konuşmaları olacağını ve merhumun ayrı bir arabayla dönmesini söyler. Merhum, bizzat bakanın yakasını tutarak: “Ben iktidar partisinin il başkanıyım. Sen vekilsin ben asilim. Memleketin meseleleri konusunda ve benden gizli vali beyle konuşacak neyiniz olabilir? Böyle yanlışları bir daha yapmayasın diye uyarır. Kendi partisine mensup bir bakanın dahi yanlışını net olarak haykırabilen bir karakter…
Yani merhumun yanlışa hiç tahammülü yoktu. Nerede bir yanlış, hata görse, ortam müsaitse, münasip bir dille uyarısını mutlaka yapardı. Uzun yıllar süren abi kardeş muamelesi misali dostluğun dışında en az on yıl vakıf hizmetinde bilfiil beraber olduk. Her ay mutat toplantılarımız vardı. Her toplantıya gelişinde, müdahale ettiği kimi yanlışları anlatırdı.
Örneğin müstehcen dergi ve gazeteleri dışarıda pervasızca teşhir eden bayilere sık müdahaleleri olurdu. Zaman zaman kadın iç çamaşırlarını, yine müstehcen resim ve mankenler üzerinde teşhir eden esnaflara müdahale ederdi. Tabi sadece söylemekle de kalmaz. Sonra takip ederdi. Adam yanlıştan dönmüş mü? Uygunsuz görüntüleri kaldırmış mı diye kontrol da ederdi.
Bizzat yakın akrabaları başta olmak üzere, kadın ve kızların giyim kuşamlarının İslam’a aykırı olmasına da asla tahammülü yoktu. Öyle durumlara da uygun bir şekilde müdahale ederdi. Tüm bunları elbette Resulullah (sas) ın emri ve sünneti bilerek yapıyordu. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle düzeltsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, bari kalbiyle buğz etsin,bu şekilde tavır koysun ki, bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
Tabi bu müdahaleler, genellikle nasihat ve tatlı öğütlerle başlardı. Eğer karşı taraf aksi davranırsa öylelerinde de haddini bildirirdi. Bu gün böylesine duyarlı, doğrunun destekçisi, yanlışın hasmı olan yiğitlere ne kadar da ihtiyaç var. Allah (cc) mekânını cennet, makamını âli eylesin. Selam… Dua…