ANNELER GÜNÜ VE EVLATLARIN ANNE- BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARI

ANNELER GÜNÜ VE EVLATLARIN ANNE- BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARI

Bu hafta Anneler günü haftası…

Daha sonra da babalar günü gelecek…

Batılılar acaba neden böyle bir gün icat ettiler? Anneler gününü veya babalar gününü icat etmekle, unutulan bu değerli iki varlığa az da olsa sahip çıkmak istemiş olabilirler mi? Bu zayıf bir ihtimal…

Fakat asıl olan, temelleri israfa, yani çok üretime ve çok tüketime dayanan liberal ekonomiye kaynak oluşturmaktır. Düşünün; sadece Türkiye’de bu yıl 1 milyar TL (eski hesapla bir katrılyon TL) hediye alınacak beklentisi doğmuştur. Bu işlemi dünya çapında düşündüğünüzde, hediyelik eşya üreten sektörlerin ne kadar para kazanacaklarını düşünebiliyor musunuz?

Ama her şeye rağmen böyle günlerin İslam inancına ve geleneğine aykırı olduğunu söylemek doğru değildir. Çünkü İslam zaten anne-babaya itaati farz kılmış ve onlara karşı çıkmayı da büyük günahlardan kabul etmiştir. Madem İslam anne- babaya bu kadar değer vermiştir, hangi anlayış olursa olsun, eğer bu anlayış anne-babaya itaat etmeye ve onlara saygı göstermeye yılda bir kez bile vesile oluyorsa makbulümüzdür.

Tıpkı büyük bir taşın caminin yolunu kapatması ve Müslümanların bu taşı yoldan kaldırmaya çalışırlarken birkaç gayri müslimin de onlara yardıma koşması gibi… Eğer Müslümanlardan birisi, “Hayır efendim; biz kendi yolumuzu açabiliriz. Gayri Müslimlerin yardımına ihtiyacımız yoktur” derse akılsızlık etmiş olur. Kısacası, Allah’ın koruma altına aldığı bu değerli varlığa saygı göstermeye kim yardımcı olursa iyilik yapmış olur.

Peki, her şey güzel de, acaba sadece evlatlar mı anne-babalarına saygılı olacaklar ve evlatların anne-babaları üzerinde hiç hakları yok mu? Hz. Ömer döneminde cereyan eden bir olay penceresinden konuya yaklaşalım:

Bir gün bir baba hızla 2. Halife Ömer b. Hattab’ın (r.a) yanına gitti. Halife yerinde yoktu. Telaşla ve öfke içinde onu aramaya başladı. Nihayet onu bir duvarın dibinde otururken buldu ve Halife’ye, “Şikâyetim var Ya Emire’l-Müminîn” dedi. Halife Ömer, “Benden mi şikâyetçisin?” dedi. Adam, “Hayır Ya Ömer, oğlumdan şikâyetçiyim” dedi. Halife Ömer, “Anlat bakalım, oğlun sana ne yaptı?” dedi. Bunun üzerine adam anlatmaya başladı; dedi ki:

“Ya Emire’l-Müminîn, 25 yaşında bir oğlum vardır. Fakat ne bana ne de annesine hiç itaat etmiyor. Yap dediğimizi yapmıyor, yapma dediğimizi de yapıyor. Yaşlandığımız halde bize bir yardımı dokunmuyor. Onun yaşındakiler yüzlerce küçük-büyük hayvanı güttüğü halde bu iki koyunumuzu bile otlatmıyor. Üstelik her zaman bize eziyet ediyor

Hz. Ömer adamın sözlerini dinledikçe öfkesinden yüzü morarmaya başladı. “Nerde bu çocuk? Onu hemen bana getirin. Onun ifadesini almalıyım; onu cezalandırmalıyım ve bu zavallı anne-babayı ondan kurtarmalıyım” dedi.

Halife’nin memuru hemen gidip adamın oğlunu buldu ve Ömer’in huzuruna getirdi. Halife Ömer genç adama, “Be adam, Allah’tan korkmuyor musun? Neden bu zavallı ebeveynine bu kadar saygısızlık edip onlara eziyet ediyorsun? Anne-babaya itaat etmenin Allah’ın emri, saygısızlığın da büyük günahlardan olduğunu bilmiyor musun?” dedi.

Genç adam halife’ye, “Ya Emire’l-Müminîn! Anne-babanın evlatlar üzerinde hakları var da, evlatların anne-babaları üzerinde hiç hakları yok mu?” dedi. Hz. Ömer, “Elbette ki, evlatların da anne-babaları üzerinde hakları vardır. Öncelikle baba evladına güzel bir isim koyacak. Sonra yedi yaşına geldiğinde ona namaz ve Kur’an öğretecek. Yetişkin olunca da onu evlendirecek. Bunlar babanın görevleridir” dedi. Bunun üzerine genç adam şöyle dedi:

“Ya Emire’l-Müminin! Babam benim ismimi CUALE (pislik böceği anlamındadır) koymuştur ve herkes bu ismimden dolayı benimle alay etmektedir. Babam bana ne namaz ne de Kur’an öğretmiştir. Üstelik hala bekârım, ama babamın annemden başka iki eşi daha vardır

Halife Ömer genç adamdan bunları duyunca kulaklarına inanamadı ve gencin babasına dönerek, “Bu gencin dediklerine bakılırsa asıl sen ona karşı görevlerini yerine getirmemişsin. Elbette ki, böyle yetiştirdiğin ve sahip çıkmadığın bir evlattan hayır beklemen akılsızlıktır” dedi ve hemen gencin adını “Abdullah” olarak değiştirdi. Sonra gencin evlendirilmesi için babasına yardım edilmesi konusunda görevlilere tavsiyelerde bulundu.