Şanlıurfanın Öz Kaynaklarını Heba Etmeyelim
Her bölgenin, ülkenin, şehrin milli gelirini oluşturacak bir takım kendine has yerli kaynakları vardır. Bu bölgelere göre değişir. Bazı bölgelerde, tarım, hayvancılık, orman işletmeciliği, yer altı kaynakları, deniz ve su ürünleri, tarih ve turizm gibi
Şanlıurfamızın da kendine ait çok kıymetli kaynakları var. Bunlar yerli yerince değerlendirilebilirse, herkes bundan faydalanır ve ekonomik açıdan bölge sıkıntı çekmez, bu kaynaklar hem şehrin tamamına hem de ülke ekonomisine ciddi manada katkı sağlar. Oysa tabloya baktığımızda Urfanın birçok yerli kaynağı tam olarak değerlendirilemiyor ve işlenemiyor.
Bugün sözde Şanlıurfa GAPın başkentidir. Atatürk barajı biteli neredeyse otuz yıla yakın oldu. Ancak henüz tarım alanında çağın gereklerini yakalayabilmiş değiliz. Halen çiftçilerimizin çoğu bilinçli değil ve alınması gereken sonuç alınmış değil. Vahşice! bilinçsiz-zararlı sulama devam ediyor. Aşırı ve kimyasal gübrelemelerden dolayı topraklar çoraklaşmaya götürülüyor.
Bakınız, uzmanlar diyor ki; Gereğinden fazla sulama bitki ve toprak için oldukça zararlıdır. Çok suyun çok verim olmadığı gerçeğini hiç bir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Toprağa çok fazla su verildiğinde su bütün toprak gözeneklerini doldurarak bitki kök bölgesinin havasız kalmasına neden olmaktadır. Derine sızan fazla su, toprağın derinliklerinde bulunan taban suyu seviyesini yükseltir. Bu durum bitki köklerinin çürümesine ve toprağın tuzlulaşmasına neden olur. Her yıl binlerce dönüm arazi gereğinden fazla sulandığı için taban suyunun yükselmesi sonucu tuzlulaşmakta ve yok olmaktadır.
Yani biz kendi elimizle kendi gözümüzü çıkarıyoruz! Tarım arazilerini aşırı sulama, gübreleme ve konutlaşma yoluyla yok ediyoruz. Konutlaşma dedim de aklıma geldi. Şanlıurfada birinci sınıf tarım arazilerinin kalbine/tam ortasına yapı ruhsatı vererek, imara açarak betonlaştıran zihniyeti anlayabilmiş değilim!
Bugün Şanlıurfanın sahip olduğu Karaali kaplıcaları var. Orada joetermal kaynaklardan faydalanarak seralar yapılmış ve çok kaliteli domatesler yetiştirilmektedir. Ancak yeteri kadar faydalanılıyor mu, düzgün ve israf edilmeden kullanılıyor mu, bilmiyoruz.
Antep fıstığı diye pazarda yer/isim yapan ve aslında Urfada daha fazla yetiştirilen Fıstık konusunda işleme, pazarlama ve geliştirme konusunda sınıfta kalmışız! Oysa Urfa fıstığı hem ağaç/bahçe sayısı olarak çok fazla hem de 200 yılı aşan bir geçmişe sahip olmasına rağmen ülke çapında hak ettiği yerde değil. Halen bir fıstık halimizin olmaması ve işlememe tesislerinin bulunmaması; Urfa için büyük bir ayıp!
Aynı şekilde Ceylanpınar da ki TİGEM, yüzbinlerce arazi ekilip biçiliyor, bunlar ne derece doğru yapılıyor, topraklar muhafaza ediliyor mu, alınması gereken kalite sağlanıyor mu? Bunların hepsi kafalarda ki soru işaretleri ve çözülmesi gereken konular.
Bugün Urfanın ilçelerine baktığımız zaman bazı ilçelerimiz Urfa merkezi ile barışık değiller. İlçeler bazında farklı komşu şehirlerden alış veriş yaparak Urfanın ekonomisine katkıda bulunmuyorlar, her biri ayrı sebepten bazı ilçelerimiz, ideolojik sebepten, bazıları mesafe, bazıları farklı sebeplerden dolayı Urfa merkezi ile pek bağlantılı değiller.
Mesela; Ceylanpınar; Mardin/Kızıltepeden, Siverek bölgesi Diyarbakırdan, Birecik ve Halfeti Gaziantep ile daha çok içli dışlı ve ticari bağları bu illerle daha çok irtibatlı bu ilçelerimiz daha çok bu şehirlerle alış veriş halindedir bu da Urfa ekonomisini olumsuz etkilemekte diye düşünüyorum. Hem ayrı, gayrılık neden? Kendi şehri dururken neden bu insanlar başka bir şehirle ticari bağ kuruyorlar, bunların sorgulanması gerek.
Tarihi balıklgöl/Halilurrahman ve çevresi, Eyyüp Nebi bölgesi, Harran, Göbekli tepe ve daha birçok tarihi yerler bunlar yeteri kadar turizme kazandırılmış mı? Bu tarihi yerler ıslah edilerek buralara daha fazla turist, ziyaretçi çekilebilir.
Tarihi yerler dedim de aklıma geldi, Şanlıurfanın göbeğinde atıl durumda bulunan ve daha önce uyuşturucu madde bağımlılarının mekânı haline gelen Millet Hanı, sözde 2015 yılının Nisan ayında bitirilecekti. Butik otel olarak planlanan Millet Hanı için geçen yıl bir otelde tanıtım toplantısı düzenlenerek proje maliyetinin 64 milyon lira (64 Trilyon) olduğu açıklanmıştı. Sanırım (yanlış hatırlamıyorsam) 11 Nisan 2015 te bitirilip teslim edilecekti. Fakat gördüğüm kadarıyla henüz bir arpa boyu kadar mesafe kat edilmemiş oradaki çalışmalar.
Bu konular dile getirilmeli ki, ilgili kurum ve uzmanları tarafından ele alınmalı, bu konularda çözümler üretilmeli, öz kaynaklar yerinde kullanılmalı ve daha fazla fayda sağlanmalı Tarihine ve kültürüne sahip çıkılmalı Vesselam